Irak kazanı, “ılımlı İslam” ve unutulan Türkmenler
Son yıllarda Irak’ta yaşananları özetleyelim. 28 Şubat 2009. Bu sütunda Irak’ın açmazlarını şöyle özetlemiştik:
“Irak, 2009 yılı sonunda meclis seçimlerini yapacak. Önümüzdeki dönem, gerek bünyesinde birçok çelişki taşıyan anayasası, gerekse Barzani ve adamlarının geçmiş dönemde, boşluktan yararlanarak yarattığı fiili durumlardan dolayı, Arap-Kürt çatışmasına gebe görünüyor.
Öncelikli ihtilaf konuları olarak; Kuzey Yerel Yönetim (KYY) sınırlarının belirlenmesi, ülke sınır güvenliğinin sağlanması, sınır kapılarının kontrolü, gümrük vergilerinin toplanması, milli meclisin terörle mücadele ve güvenlik için Kuzey’de askeri üs kurması, Barzani yönetiminin dış ülkelerde açtığı temsilciliklerin kapatılması ve KYY’nin dağıttığı petrol imtiyazlarının iptali gibi sorunları sayabiliriz.
Bütün bunlar, Arap-Kürt unsurları arasında çıkacak egemenlik savaşının boyutlarını gösteriyor.”
***
2 Nisan 2011. “Uluslararası Kriz Grubu (ICG) son raporunu açıklayan Orta Doğu program direktörü Joost Hintelmann şöyle diyor:
1- ABD ordularının çekilmesi, ülkenin kuzeyinde derin kırılma ve gerginlik doğurabilir, iç çatışmaya dönüşebilir.
2- Ana sorun, ihtilaflı bölgelerin statüsü. Kuzey yönetiminin bu bölgelerin kendisine ait olduğu iddia ve ısrarı; Araplar, Türkmenler ve daha küçük azınlık grupları tarafından kabul edilmiyor. Durum çözümsüz kalmaya devam ettiği ve Kürtler ısrarcı olduğu için de gerilim oldukça yüksek, özellikle de siyasi ve askeri kesimlerde.
3- Yine Kuzey yönetiminin iç sınırları, ülkenin hidrokarbon ve gaz kaynakları ile bunlardan elde edilen gelirin ve iktidarın paylaşılması çok önemli. Bunların başında ise zengin petrol kaynaklarına sahip Kerkük yer alıyor.
4- Kerkük’ün geçici bir süre için özel statüye sahip olması düşünülebilir. Bu durumda, Kerkük Bağdat’a da, Erbil’e de bağlı olmadan, kentin yönetiminde etnik ve dini gruplar adil bir şekilde temsil edilebilir.
5- Türkiye bu gerilimde arabuluculuk yapabilir, rol üstlenebilir.
Önceleri; Irak’ın siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün kırmızı çizgimiz olduğunu ilan ettik. 10 Nisan 2003 tarihinde Kerkük’ün tapu ve nüfus daireleri yakılıp yıkılıp yağma edilirken, Dışişleri Bakanımız Gül, ‘O belgelerin aslı bizim arşivlerimizde, boşuna uğraşmayın’ dedi. Ama Türkmen şehri Kerkük’ün kimliği ve nüfus yapısı bozulurken bunları hatırlamadı. Bir ara Türkiye’nin hassasiyet göstermesi üzerine Mesut Barzani’nin, ‘Türkiye’nin Kerkük’e müdahale etmeye hakkı yok. Eğer yaparsa, o zaman biz de Diyarbakır ve diğer kentlere müdahale ederiz’ tehdidini de cevapsız bıraktık.”
***
06 Aralık 2012. Maliki: “Enerji Bakanı Taner Yıldız, izin almadan Kuzey Irak’la anlaşma yapmaya gidiyordu, durdurduk. Türk hükümeti üyelerine Bağdat’ın kapısı her zaman açık. Gelin anlaşmayı bizimle yapın.
Suriye konusunda Ankara ile farklı düşünüyoruz. Burada el Kaide hükümeti kurulması yönünde endişelerimiz var. Suriye bölünürse Irak bölünür. Irak bölünürse Türkiye bölünür” diye konuşuyor.
***
12 Aralık 2012. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland şöyle diyor:
“Irak’a komşu ülkelerin tansiyonu artıracak yorum veya eylemden kaçınmaları gerekir. Anayasal çözümü destekliyoruz. Bu bizim uzun vadeli pozisyonumuz. Irak hükümetine ve bölgesel yönetime, yasa üzerinde anlaşmaya varmalarını söylüyoruz. Bağdat hükümetinin uygun onayı olmadan Irak’ın herhangi bir bölgesinden petrol ihracatını desteklemiyoruz.”
SONUÇ:
* Kırmızı çizgilerimiz buharlaşmış. Üzerimizden dünyaya açılan Barzani’nin nefes borusu olmuşuz. Erbil’i tanıyarak, Barzani yönetimini bağımsız devlet yapıyoruz. İkinci İsrail’i kuruyoruz.
* Türkmen şehirleri başta Kerkük, Erbil, Telafer olmak üzere işgal ve yağma ediliyor. Türkmenlere ve Araplara vurgun, soygun, işkence ve katliam uygulanıyor. Suriye, Somali, Myanmar, Filistin denilince yeri göğü inletenler, bu insanlık dışı zulmü görmüyor. Zulmün sahibi Barzani’yi “baş tacı” ediyor.
* ABD’nin, Irak’ı elden kaçırmamak, İran’a teslim etmemek için esnetilen siyaseti karşısında, bizimkiler açmazda kalıyor.
* Haçlı saldırısı dediğimiz BOP işliyor. Irak, Suriye ve Türkiye’den kopacak parçalarla “ümmet devleti” kuracakmışız. Önce ümmeti bölüp, parçaları egemen yapacak, sonra da birleştireceğiz (!)
Demek ki, BOP’a uygun, “Türkiye’yi büyütecek, ılımlı İslam” bu...