Irak çok iyi, Suriye de iyi olacak
AKP iktidarının bir süre önce “sıfır sorun”, “bir adım önde olmak”, “çözümsüzlük çözüm değildir”, “değerli yalnızlık”, “oyun kurucu ülke” sloganları vardı.
Başbakan Erdoğan, son ABD ziyareti öncesinde Cenevre görüşmelerini “ipe un sermek” olarak nitelendirmişti. Ardından da “ABD, Suriye’ye karadan girerse destek veririz” deyivermişti. Obama, Beyaz Saray’da Başbakan Erdoğan’a çözüm için diplomasiyi ve “Cenevre görüşmelerini” işaret etmişti. Başbakan Erdoğan da sanki “ipe un serme” sözleri kendisi etmemiş gibi Obama’nın söylediklerini aynen onaylamıştı.
Suriye’de kullanılan kimyasal silahlar, katledilen masum insanlar sonrasında başta ABD olmak üzere uluslar arası güçlerin tavrı değişmiştir. Bu durum Başbakan Erdoğan’ı fena halde heyecanlandırmıştır.
Başbakan Erdoğan ABD’ye sınırlı değil sınırsız, geçici değil kalıcı, kısa süreli değil uzun süreli, rejimi cezalandırmak için değil yok etmek için müdahale çağrısından bulunmaktadır.
ABD Dış İşleri Bakanı John Kerry, Türkiye’nin ne denli arzulu olduğunu “NATO üyesi Türkiye, operasyonun parçası olmayı önerdi” diyerek ifade etmiştir.
Başbakan Erdoğan açıkça “Suriye’yi vuracak her türlü koalisyona varız... ...Suriye’den gelen her türlü saldırıyı karşılamaya hazırız” demiştir. Son olarak da G-20’ler toplantısının arkasından “Komşuda yangın başlamıştır ilk vuracağı kim, biziz. O yüzden yangını söndürmemiz lazım” dedi.
Böylece Başbakan Erdoğan, Suriye’yi Türkiye’ye düşman ve ilk hedef yapma başarısını gösterdiğini resmen itiraf etmiş oluyor. AKP’nin dostluktan düşmanlığa, ifrattan tefrite savrulan dış odaklı sarkaç politikasının Türkiye’yi getirdiği yer burasıdır.
Türkiye kendi coğrafyasının devamı, toplumunun uzantısı, tarihinin parçası, komşusu ve dindaşı olan Suriye’nin, Esat rejimi yüzünden ABD ile işbirliği yaparak yakılıp/yıkılmasına öncülük etmesi anlaşılır değildir.
AKP’nin kör/dar zihniyeti Suriye’deki çatışmaları Esat’ın Nusayri kanadından ibaret sanıyor. Suriye’yle çatışmaya girmenin aynı zamanda İran/Hizbullah ile çatışmak anlamına geldiğinin AKP farkında bile değildir. Suriye’deki rejimin çökmesini İran’ın ellerini kollarını bağlayarak bekleyeceğini sanmak akıl dışıdır.
Şu soruları iktidar yetkililerine bir kez daha sormak zorunluluktur.
Erdoğan, “Biz her türlü ihtimale hazırız da Suriye, hazır mı acaba?” derken, havadan bombardıman edilecek Suriye’de İran ve Hizbullah’ın misilleme olarak başlatacağı bir kara harekâtına karşılık vermeyi de hesaba katmış mıdır?
ABD, bilinen nedenlerden dolayı bombalamaya Suriye’nin kuzeyindeki PYD’nin karşısındaki güçleri bombalamakla başlayacağı anlaşılıyor. Bu durumda Erdoğan kendi eliyle kuzeydeki PYD varlığını bölgenin tam hâkim hale getirmiş olmayacak mıdır?
Suriye’ye atılacak bombalar Müslüman topraklarına, Müslümanların üzerine düşmeyecek midir? Bu bombalar kentleri, camileri, kümbetleri İslami dokuyu harap etmeyecek midir? Obama ile Erdoğan’ın Suriye’ye attıracağı bombalar, Müslüman ya da gayrimüslim, çoluk/çocuk, genç/yaşlı, kadın/erkek ayrımı yapacak mıdır?
Müslüman bir ülkenin işgali için Hıristiyan ülkeleri bombalamaya çağırmak ve onlarla işbirliği yapmayı bir Müslüman nasıl içine sindirecektir?
İsrail, Erdoğan’ın Suriye ile ilgili girişimlerini ve orada olanları Müslümanların birbirlerini tüketmesi olarak görüp keyif içinde eller tetikte beklerken “One Minute” edebiyatçıları bu durumu içlerine nasıl sindiriyorlar?
Musul’da Türkiye diplomatlarına karşı bombalı saldırı niçin düzenlendi? Beyrut’ta THY pilotları neden kaçırıldı? Somali’de Türkiye Büyükelçiliği niçin saldırıya uğradı? Bu durum İslam coğrafyasında Türkiye aleyhtarlığının yükseldiği anlamına gelmiyor mu?
Bütün bu gelişmeler,bölgedeTürkiye çıkarlarına ters, akıl dışı siyasetle yakından ilgili değil midir?
Başbakan Erdoğan, “Esed giderse ne olacak” sorusuna “Çok daha iyi olacak. Şu anki yönetimden çok daha kötü olmayacaktır” şeklinde cevap veriyor. Bush da benzer sözleri “Saddam” için söylemişti! Irak çok iyi, sıra Suriye’de...