İnsan gözlerinin rengi, genetik ve çevresel faktörlerin karmaşık bir etkileşimi sonucu belirlenir.
Ancak, siyah göz rengi doğada bulunmadığı bildirildi. Peki, neden hiçbir insan siyah gözlü doğmaz?
Bu sorunun cevabının genetik bilim ve insan anatomisinde saklı olduğu ifade edildi.
İşte detaylar...
GENETİK TEMELLER
Göz rengini belirleyen yaklaşık 16 farklı gen bulunmakta. Bu genlerden en önemlileri HERC2 ve OCA2 genleridir. Bu genler, göz irisinde bulunan melanin miktarını düzenlediği bildirildi.
Melanin, göz rengini belirleyen ana pigmenttir ve kahverengi tonlarında bulunur. Melanin miktarı arttıkça göz rengi koyulaşır, ancak hiçbir zaman tam anlamıyla siyah olmadığı ifade edildi.
MELANİN VE IŞIK EMME KAPASİTESİ
Melanin, UV ışınlarını emme kapasitesine sahip olmasıyla dikkat çekti. Ancak, siyah gözler çok fazla melanin içerdiğinden, bu gözler aşırı miktarda UV ışığını emerdi. Bu durum, göz sağlığı açısından zararlı olabilir. Örneğin, UV ışığına uzun süre maruz kalmak katarakt ve cilt kanseri gibi sorunlara yol açabildiği ifade edildi. Ayrıca, siyah gözler aşırı ısınma ve kuruma riskine karşı sürekli gözyaşı üretmek zorunda kalabilirdi.
ÇEVRESEL FAKTÖRLER VE EVRİMSEL ADAPTASYON
Göz renginin evrimsel bir adaptasyon olduğu düşünülmekte. Koyu renkli gözler, güneş ışığının yoğun olduğu bölgelerde daha yaygın olduğu bildirildi. Nedeni olarak da melanin, gözleri zararlı UV ışınlarından koruduğu ifade edildi. Ancak, tamamen siyah gözler, aşırı ışık emme kapasitesi nedeniyle dezavantajlı olurdu. Bu nedenle, evrimsel süreçte siyah göz rengi gelişmemişti.
UZMAN GÖRÜŞLERİ VE BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR
American Academy of Ophthalmology'ye göre, göz renginin tam anlamıyla siyah olması genetik olarak mümkün olmadığının altı çizildi.
Göz renginin gelişimi, bebekler 3 ila 6 aylıkken tamamlanır ve bu süreçte gözler hiçbir zaman siyah renge dönüşmediği bildirildi.
Ayrıca, Romanya Oftalmoloji Dergisi'nde yayınlanan bir araştırma, melaninin UV ışınlarını %99,9 oranında emdiğini ve gözleri koruduğunu belirtmekte.
İnsanların siyah gözlü doğmaması genetik, anatomik ve çevresel faktörlerin bir sonucu olduğunun altı çizildi. Bu durum, göz sağlığını koruma ve evrimsel adaptasyon süreçleriyle yakından ilişkili olmasıyla dikkat çekti.
