İnkârcılık eşitlik-ırkçılık
Devlet büyüklerimiz (!) devamlı surette “terörle bir yere varılmaz” diyorlardı. Meğer doğru değilmiş... Varılırmış! Zira bu sözün sahipleri şimdi Türk Milletinin egemenliğini terör örgütü PKK ile bölüşme durumuna geldiler. Bunun anayasasıyla meşguller. Asırlar ötesinden gelen egemenliğinin, paylaşılacağının farkına varmasın diye Türk Milletine, devamlı uyuşturucu-karıştırıcı enjekte ediyorlar.
Açıklayalım. Etnisiteyi devlete ortak yapmak için, vatandaşı ikna edecek, haklı (!) bir senaryoya ihtiyaçları vardır. Ancak bu da mümkün değil. Zira hiçbir tarihi, hukuki, siyasi ve sosyolojik mesnedi olmayan bir senaryo kabul edilemez. Nitekim, BM Anayasasına ve dünyanın genel durumuna göre egemenlikler; bir millet, bir devlet ve eşit birey (vatandaş) temeline dayanmaktadır.
Bu gerçek karşısında bölücüler; yalana, hileye ve saptırmaya başvurdular. Buna göre; Türk Milleti yokmuş da bir etnik (ırk) grup varmış, bünyesindeki diğer etnik (ırk) gruplarla eşit konumdaymış, devletin kimliği Türk değil de vatandaşlık olmalıymış, böylece sahipsiz bırakılan egemenliğin tapusuna, eşitlik gereğince bütün etnik (ırk) gruplar ortak yapılabilirmiş, böylesine “Çok Ortaklı Irklar Federasyonu” kurulunca, ülkemiz büyürmüş(!)gibi masallar anlatılmaktadır.
Bu emperyalist senaryonun kullandığı kavramlardan örnekler vermek isteriz. Şöyle ki:
1. Türk Milletinin inkarı: Türk Milletine etnik bir topluluk denilmesi inkarcılıktır ve çok önemlidir. Böylece egemenliğin Türk Milletinden alınması mümkün olmaktadır. Uzun zamandan beri, “Türkiye sadece Türklerin değildir, burada yaşayan herkesindir” denilmesinin anlamı da budur. Buradaki herkes bireyler değil, etnik gruplardır. Çünkü birey açısından, elbette devlet herkesindir. Ama egemenlik açısından milletindir. Etnik (ırk) grupların değil. Etnik gruplar milletten sayıldığı için ayrıca egemenliği olamaz. Eğer dünyamızda böyle bir kural işleseydi, ülkeler kaosa girerdi. Etnisitenin siyasi değil, kültürel kimliği olur. Aynen aile, aşiret gibi.
2. Eşitlik oyunu: Bölücüler bu kavramı, “etnik (ırk)” grupların, kümelerin “eşitliği” olarak göstermeye çalışıyor. Hep “Eşitlik istiyoruz” diyorlar. İyi de eşitlik kişiler için mi, yoksa gruplar için mi? Kişiler içinse, eşitlik bütün anayasalarımızda zaten var. Gruplar içinse, yanlıştır ve saptırmadır. Zira eşitlik; insanla ilgili bir kavramdır. Aynen hürriyet, demokrasi, insan hakları gibi. İnsan eşit olunca, ülkedeki bütün farklılıklar da eşitlenmiş oluyor. Bu harika bir çözümdür. Aileler, aşiretler, ırklar, dinler gibi sosyal toplulukların eşitliği olmaz. Bunu sağlayacak hukuki, sosyal ve siyasi kriterler yoktur.
Bunun için bütün anayasalarımızda; II. Abdülhamit Han’ın 1876 Kanunu Esasi’si dahil Cumhuriyet anayasalarında da Türk Devletinin vatandaşları yasa önünde eşittir, ilkesi vardır.
Dünya hukuku da böyledir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m.14: “Bu Sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensupluk, servet, doğum veya herhangi başka bir durum bakımından hiçbir ayırımcılık yapılmadan sağlanır” diyor. BM Anayasası ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi de insanların kanun önünde eşitliğinden bahsediyor.
Ama son 10 yılda yapılan uygulamalarla ne insanların eşitliği, ne de sosyal grupların Milletten sayıldığı gerçeği kaldı. Egemenliğimiz ve kamu düzenimiz alt üst edildi.
3- Irkçılık: İnsanlığı tehdit eden tehlikelerdendir. Milletin ve devletin tekliğini parçalamak isteyen senaryonun kullandığı en temel ve azgın fitnedir.
Dost düşman bilsin ki Türk Milleti uyanıyor. Akiller, makiller bunu önleyemez...