Canterbury Başpiskoposu Justin Welby, İngiltere Kilisesi'ndeki taciz skandalına ilişkin yayınlanan bir raporun ardından görevinden istifa edeceğini duyurdu. 68 yaşındaki Welby, John Smyth isimli bir şahsın 1970'lerde kiliseyle bağlantılı kamplarda çocuklara cinsel istismarda bulunduğu ve kendisinin bu durumu polise bildirmediği gerekçesiyle eleştirildi. Welby, “Kilisemiz adına şahsi ve kurumsal sorumluluğu almam gerektiği çok açık” diyerek, istifasının İngiltere Kilisesi’nin değişim ihtiyacını ne kadar ciddiye aldığını göstermesini umduğunu belirtti.
Geçtiğimiz hafta yayınlanan bağımsız rapor, kilisenin taciz iddialarını zamanında ciddiye almaması nedeniyle, Smyth’in 2018'deki ölümünden önce adalete teslim edilmesinin mümkün olmadığını ortaya koymuştu. Raporda Smyth’in 1970'ler ve 1980'lerde genç erkekleri kamplarda ve prestijli okullarda hedef aldığı, onları evine götürerek sert cisimlerle dövdüğü belirtiliyor. Smyth’in daha sonra Zimbabve ve Güney Afrika’ya taşındığı, burada da genç erkek çocuklara yönelik benzer eylemlerde bulunduğu iddia ediliyor.
Başpiskoposun İstifası ve Tepkiler
İngiltere Başbakanı Keir Starmer’ın sözcüsü, Welby’nin kararına saygı duyduklarını belirtirken, Kilise'nin yeni başpiskopos arayışının en az altı ay sürebileceği öngörülüyor. Welby’nin istifasının ardından York Başpiskoposu Stephen Cottrell, Welby döneminde bazı iyileşmelerin kaydedildiğini fakat yapılması gereken çok şeyin kaldığını ifade etti. Kilisenin güvenlik ve liderlik kültüründe köklü değişikliklerin yapılması gerektiğini söyleyen güvenlik başkanı Joanne Grenfell, bu değişimin bir zorunluluk olduğuna dikkat çekti.
Smyth’in mağdurlarından Mark Stibbe ise Welby'nin istifasını doğru bir adım olarak nitelendirirken, daha fazla istifanın sorumluluğun artırılmasını sağlayacağını vurguladı. Kilise'nin parlamentosundan bir üye olan Rahip Ian Paul ise, bu istifanın kilisenin üst yönetiminde kültürel bir değişimin ilk adımı olmasını umduğunu dile getirdi.
Welby’nin Görev Süresi ve Mirası
2013'te Canterbury Başpiskoposu olan Welby, kilisenin başında geçirdiği 11 yıl boyunca pek çok önemli töreni yönetmiş, ayrıca birçok sosyal meselede güçlü duruş sergilemişti. Kraliyet Sarayı'nda görev yaptığı dönemde, Lordlar Kamarası'nda sıkça konuşmuş, Brexit referandumunda "Remain" (Kalalım) kampanyasına destek vermiş ve muhafazakar hükümeti sosyal politikaları konusunda eleştirmişti. Kadınların piskopos olarak atanması, ırk adaleti ve kilisenin siyasi pozisyonu gibi konularda etkili olan Welby, her ne kadar iç çatışmaları sonlandırmaya çalışsa da, İngiltere Kilisesi’ni küçülmüş ve bölünmüş bir durumda bırakıyor.
York Başpiskoposu Cottrell, Welby’nin kadınların piskopos olarak atanması ve ırk adaleti konularında öncülük ettiğini vurguladı.