İmralı görüşmesinin perde arkası...
Aşağıda okuyacağınız satırlar, R. Erdoğan, Kremlin Sarayı'nda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile baş başa görüşmesinin ardından düzenlenmesi beklenen ortak basın toplantısı öncesinde kaleme alınmıştır...
Son sürat akıllara durgunluk veren bir diplomasi trafiği işlemeye başladı. Türk Silahlı Kuvvetleri Suriye topraklarında başta PKK/YPG olmak üzere terör örgütlerine karşı girişilecek yeni harekât için hazır ol vaziyetinde. Ama arada derede bir şeyler oluyor!.. Belki gözlerden kaçıyor... Belki bir yerlere oturtulamıyor... Belki de sadece ve sadece iç politik çekişmeler çerçevesinden bakılıyor...
Mesela;
Bundan tam 12 gün önce, bebek katili Abdullah Öcalan kardeşi Mehmet Öcalan ile görüştürülüyor. Ne hikmetse (!) bu görüşme ABD'den gelen Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ile Senatör Lindsey Graham'ın geliş tarihleri arasına denk düşüyor. Terörist başı Öcalan'ın yaklaşık 2 buçuk yıldır ailesi ve avukatları ile görüştürülmediğine dair bilgiye sahibiz. Bu görüşme askerî hareketliliğimizin zirvede olduğu anda yaptırıldı. Bir zamanlar İmralı görüşmelerinde yer yerinden oynardı!.. En kapsamlı açıklamalar yapılırdı!.. Televizyon yorumcuları, güvenlik uzmanları analiz yapmak için birbirlerini ezerdi!.. Bu sefer pek yankı uyandırmadı. HDP'den, "sağlık durumu iyi" falan denildi. "Detayları önümüzdeki günlerde açıklayacağız. Mehmet Öcalan'ın bir görüşme yapması tecridin kalkması anlamına gelmiyor. Bu görüşme önemlidir ama bununla sınırlı kalmaması gerekir önümüzdeki süreç zorlu bir süreç" gibi laflar ortaya atıldı. Ancak o detaylı açıklama bir türlü yapılmadı!..
Bayram değil seyran değildi.. İmralı'da bu görüşmeye neden izin verilmişti?.. Belki, bu kadar izahattan sonra siz de sorunun cevabını merak etmiş olabilirsiniz. Müsaade ederseniz, bir kez daha "Ankara'nın kansız harekât planı" temalı yazılarıma atıfta bulunayım. Lafı uzatmayayım hemen bomba habere geçeyim;
Ankara, PKK/YPG'ye karşı planladığı bitirici harekât kapsamında,uluslararası arenada, sürekli, başta Kürt nüfus olmak üzere bölgede yaşayan sivil unsurlara karşı çok hassas ve dikkatli bir dil kullanıyor. Hedefin sadece ve sadece terör örgütü ve uzantılarının olduğuna vurgu yapılıyor. Yaklaşık 15 gün önce Suriye sınırında bekleyen tüm birliklerimize harekâtın Ayn el-Arab'a (Kobani) girilerek başlanacağına dair emir gitti. Bu arada gayriresmî heyetler üzerinden arka kapı diplomasisi en yoğun noktasına ulaştı. Terör örgütüne, "bölgedeki sivil halkı gerçekten düşünüyorsan, pılını pırtını topla hemen çekil terk et" mesajı verildi. Terör örgütüne, "herkesle iş birliğini yaptın, hep satıldın. Kaçacak yeriniz yok, namlunun ucuna geldiniz. ABD'ye sarılmayı da bırakın" denilerek Ankara'nın kararlılığı bir kez daha bildirildi. Bu arada Ankara'da geliştirilen çok ince bir strateji devreye sokuldu. Bölgede yaşayan Kürt nüfusa hedefin sadece terör örgütü olduğunu anlatabilmek ve aleyhte algı operasyonlarının önüne geçmek amacıyla Mehmet Öcalan'ın Abdullah Öcalan ile görüşmesine müsaade edildi. Sonuçta ne oldu? Kış kışlığını yine yaptı!.. O yüzden HDP'den, "Mehmet Öcalan'ın bir görüşme yapması tecridin kalkması anlamına gelmiyor" açıklaması yapıldı. Buraya kadar yazdıklarımızın çapraz teyidini, bölgede aktif olarak kaynaklarımızdan da aldım. "Ve hatta, buralarda PKK/YPG, Öcalan savaş istiyor diye propaganda yaptı" dediler.
Kritik bir bekleme süreci içine girildi. Rusya dönüşü sonrası muhtemelen ABD ile temaslar devam edecek. Bölgedeki kaynaklarım, sivil halkın terör örgütünden ne kadar muzdarip olduğunun altını her defasında örneklerle çiziyor. Aldığım bir bilgiyi de buraya not olarak ekleyeyim;
"Kadro", terör örgütü PKK'nın varlığını örgüte armağan eden katiller için yaptığı tanımlamadır. Onlar için önemli bir güçtür ve örgüte tam, kayıtsız şartsız sadakati ifade eder. Sözde Rojava bölgesinde, PKK'nın 4 bin 500 "kadro"sundan son 1 yıl içinde bine yakın isim istifa edip kaçmış. Bunları, idam ve cezaevi tehditleri bile geri gönderememiş. "HPG" olarak adlandırılan dağ kadroları içinde de kayda değer çözülmeleri istihbarat ve güvenlik birimlerimiz tespit etmiş. Geriye ne kaldı?.. Sorunun cevabı belli!..
***
Bugünkü yazının konusuyla pek alakası yok ama son günlerde AKP kulislerini ne kadar merak ettiğinize dair mesajlar gönderiyorsunuz. Sizlerin de çok yakından şahit olduğunuz üzere, ADSIZ'da aslı astarı olmayan piyasa dedikodularına yer vermem!.. Bir duyduğumu en az 10 yerden teyit ettirmeden YENİÇAĞ okurlarına aktarmam.
Ucundan birazcık bahsedeyim. AKP'de çok önemli bir ilde başkanlık ve de AKP kabinelerinde çeşitli Bakanlık görevlerinde bulunmuş bir isim, bugünlerde çokça konuşuluyor. O isim, güya, mal varlığını neyi varsa (milyonlarca dolardan bahsediliyor) satmış yurt dışına kaçma planları yapıyormuş, "FETÖ'cü diye ilan edileceğim, parama çökerler" korkusu yüzündenmiş. Duyduklarımı biraz daha ete kemiğe büründüreyim, okurlarımızla paylaşacağım...