İmanifesto ve Millî Mücadele'nin Mersin kahramanları...

Süleyman Pekin, Kocaeli'de tanınmış bir kişiliktir. Milliyetçi yönüyle, sendikacılık, eğitimcilik ve şair yönleriyle... Benim de değerli bir dostumdur. Geçtiğimiz hafta yeni çıkan şiir kitabıyla çıkageldi büroma.

Kitabın adı "İmanifesto", yani manifestonun imanlısı... Arel Yayınları arasından çıkmış. Pekin dostumun bundan önceki şiir kitaplarında mermi, silah, bomba, patlama simgeleri çokça kullanılıyordu, eleştirmiştim bunu. Bu kitapta Pekin bu simgeleri kullanmaya devam ediyor, bunları içlerini doldurarak yeni anlamlar yükleyerek yani imgeleştirerek yapıyor ama ben hâlâ eski fikrimdeyim, artık bunlardan vazgeçmeli; aşkı, sevgiyi, dostluğu, güzeli yazmalı, ağacı, çiçeği, kuşu yazmalı. Evet, örnekler verelim bu pata-küte dizelere:

"Ve acelesi yoktu bıçağın/Söktü içinden iki şerit namluya sürdü/Eskiden olsa ruh tetik düşürürdü"

"Ben seni namlunun ucunda sevdim/Şarjörüme saydırdım gözlerini/Mermilerle çoğalsın sevgim/Yeryüzüne yaydırdım gözlerini"

"Tüttür merminin halvet türküsünü/Öttür tetiğin düşüş öyküsünü/-Ki bu içtihat vay ki vay-/Kalbe sulh süngüsünü/İtti say"

Ve iki şiire verdiği adlar: "Öyle bir infilak et ki aynı şehre düşmesin parçan", "Bir teşehhüd seri atış"...

Azerbaycan şiirinin ustalarından rahmetli dostum Fikret Sadık'ın bir sözünü buraya almalıyım, Pekin Dostuma hatırlatmalıyım: "Şiirin uca meksedi (yüce amacı), her vaht sevmek, barışdırmak, ayıltmak olmalıdır. Şiir nifak salmaz. Şiir her vaht insanın elinden tutar ve onu özü (kendi) durduğu mertebeye galdırar (kaldırır)"

Peki bu kitapta Fikret Sadık'ın yukarıdaki ölçütlerine uyan, benim de onadığım dizeler yok mu? Var, işte onlardan bir tutam:

"İsyanlı günlerimden kalma yaralar/Âsi nehridir içimdeki deniz/Dikbaşlı bir kartala benzediğimiz sıralar/Tek yol bağımsızlık tutkusu/Taşı delen su, ateşi dindiren tütsü/Sanki görülmeyen iyilik ordusu/Doğrusu emir aldığım yeryüzünde/Bir anam vardı/'Bir anam var (Gayri Cennete konar'"

Millî Mücadele döneminde

Mersin'de iz bırakanlar

Genişletilmiş 2. baskısı Mersin'de 2009'da yapılmış. Yazarı Ali Çiftçi, Toroslar Belediye Başkanı Hamit Tuna'nın önsözü ile yayımlanmış. Kitabın tam adı: "Millî Mücadele Döneminde Mersin ve Havalisinde İz Bırakanlar."

Önce şu "havalisi" sözcüğüne değineyim, neden Türkçesi varken bu köhne yabancı sözcük kullanılır? Yörük yöresi Mersin'de "yöre" denmeliydi, "çevre" denmeliydi.

Kitap 291 sayfa, Millî Mücadele döneminde Mersin çevresindeki tarihsel olaylar, örgütlenmeler, dost ve düşman güçler ve bu mücadelede iz bırakan kahramanlar ayrıntılı olarak anlatılmış. Yerel tarih açısından yetkin ve gerekli bir çalışma.

Anlatılan kahramanların öyküleri ilgi çekici; okudukça milletimizin soyluluğu, özündeki aklığı, örgütlenme ve örgütlü mücadele yeteneği ortaya çıkıyor. Sözgelimi Lütfü Oğuzcan, yaşı 2 yıl büyütülmüş ailesi tarafından, 15 yaşında iken 17 yaş grubu ile askere alınmış. Yani tam on beşli... 1916 yılında okuldan alınıp İstanbul Anadolu yakasında İhtiyat Zabitleri Talimgâhı'na yollamışlar. Ve sonrası destan... Cephe cephe, yöre yöre mücadele; 1925 yılında Şeyh Sait İsyanı'nın bastırıldığı harekâta bile katılmış. Ve savaş sonrasında gazetecilik, yazarlık... Bu kitapta böylesi olağanüstü kişilikler pek çok, hepsinin öyküsü okunası...

Yazarın Diğer Yazıları