İmamoğlu'nun oy oranı değişti mi?
İBB'deki yolsuzluklar,
Trabzonlulara hakaret,
Vakıflara aktarılan paralar,
Yüz milyonlarca TL'lik yandaş ihale dağıtımları,
YSK'nın hukuk tarihinde eşi-benzeri olmayan kararı,
Seçimlerde aynı sandık kurullarının görevlendirilmesi,
Büyükçekmece'deki baskınlar,
Suriyelilerin İstanbul'da karıştıkları asayiş olaylarındaki patlama…
Daha onlarca madde, onlarca sorun…
Hepsi unutuldu!
Hesap vermesi gerekenler, hesap vermedi.
Soruşturma açması gerekenler, soruşturma açmadı.
Peki ne oldu?
Tek bir konuyu konuşuyoruz;
Ekrem İmamoğlu'nun VIP olayı…
VIP'e alınmadığı için Vali'ye 'it' dediği ileri sürülüyor. Açıklamayı bizzat valilik yaptı, suç duyurusunda bulundu. İmamoğlu, " 'valinin yaptığı basitlik' dedim" ifadelerini kullandı.
Ama konu kapanmadı.
Çünkü kapatılmaması gerekiyordu. AK Parti her zaman uyguladığı yöntemini yeniden devreye soktu. Köşeye sıkıştığı zamanlarda yaptığı gibi, yakaladığı bir konu üzerinden dikkatleri dağıttı.
Futbol tabiriyle, topu ceza sahasından uzaklaştırıp, kontra atağa çıktı.
Başarılı da olmuş gözüküyor.
Baksanıza hepimizin konuştuğu konu "İmamoğlu VIP'ten geçmeli miydi, geçmemeli miydi? Böylece Karadeniz'de İmamoğlu'nun toplamış olduğu tarihi kalabalık konuşulmadı bile.
VIP dediğiniz zaman aklınıza da çok özel bir yer gelmesin. Özellikle küçük şehirlerin havalimanlarındakileri kullanmayan yok. Tek farkı da bekleme salonlarının olması. Kalabalık halde hareket eden siyasetçiler, şarkıcılar, medyatik isimler çok rahat bir şekilde kullanabiliyorlar. Havalimanı yönetimleri de bu konuda esnek davranıp, kimseyi zor durumda bırakmamak adına VIP kabullerine onay veriyor.
Ancak Ordu'da bilinçli bir tertip yapılmış.
İmamoğlu'nun yanındaki milletvekilleriyle birlikte VIP'ı kullanabileceği, en azından yanındaki siyasileri uğurlamak için oraya geleceğini biliyorlardı.
Bu yüzden daha önce benzeri görülmemiş bir şekilde polis ekipleri oraya sevk edilmiş "Buraya girme izniniz yok" diyerek kendisi ve ailesi engellenmiş.
Bu durum her şeyden önce gurur inciticidir.
Çünkü doğrudan İmamoğlu'nun karşısına devlet güçleri çıkartılıyor. Kendisine uygun bir dille konu izah edilse belki olay hiç bu noktalara taşınmayacaktı.
Ama mesele başka olduğu için İmamoğlu'nun devlet güçleriyle karşı karşıya gelmesi üzerinden bir algı hedeflenmiş. Sonraki süreçte ve yayınlarda yapılanlardan anlaşılıyor ki bu konuda başarılı da olunmuş.
İmamoğlu kendisine geniş alanlar oluşturmak istiyorsa savunma pozisyonuna düşmemesi gerekiyor.
Eğer bu pozisyonda kalırsa, karşısındaki güçlü medya ve algı yönetimi ile baş etmekte zorlanabilir.
Şu anda anketlerden gelen sonuçlar İmamoğlu'nun oy oranında herhangi bir azalmaya işaret etmiyor.
Ancak AK Parti'nin amacı, İmamoğlu'na oy veren muhafazakâr-milliyetçi seçmeni yakalayabilmek. Bu yüzden de sık sık terörle ilişkilendirme, devlet ile karşı karşıya getirme kartı oynanıyor.
Okuyan, yazan, sorgulayan kesimde bu girişimlerin çok fazla bir karşılığı olmuyor. Ama kararını kitle iletişim araçları üzerinden belirleyen seçmen için bu gibi haberler çok belirleyici. O yüzden ilerleyen günler her türlü gelişmeye gebe…
Canlı yayında neler olacak?
İmamoğlu ve Yıldırım arasında planlanan canlı yayın büyük tartışmalarla başladı.
Yıldırım'ın "Uğur Dündar olabilir" açıklamasından sonra en büyük tartışma muhalefet içinde yaşandı.
"Niye bize yakın bir ismi istediler?"
"Dündar, diyerek kesinlikle bir şeyi planladılar…"
Komplo teorilerinin önü arkası kesilmedi derken, Uğur Dündar da pes etti "Beni karıştırmayın kardeşim" mealinde açıklamayla devreden çıktı.
Son olarak İsmail Küçükkaya ismi belirlendi.
Muhafalefetten tepkilere şöyle bir göz gezdirdim benzer yorumlar Küçükkaya için yapılmaya başlanmış.
"Yine adam kazandı yapar, Binali Yıldırım'ın işine gelecek."
Daha maç başlamadan maçın sonucunu tayin eden pesimist bir bakış açısına sahipler.
Moderatör olarak hükümete yakın bir gazeteci seçilse kim bilir neler denecekti?
Peki o günkü tartışmanın sonucu ne olur?
AK Parti'ye bakarsanız "Binali Yıldırım ezdi geçti."
Muhalefete bakarsanız "İmamoğlu başkanlığını garantiledi" şeklinde tamamlanacak.
Çünkü, Türkiye'de artık hakkaniyet bir ölçü olmaktan çıktı.
Fanatizm memleketimizdeki siyasetin temel öğesi konumunda.
Ama şunu belirtmekte fayda var. Canlı yayında sinirlerine hakim olan, rakibinin tuzağına düşmeyen aday ciddi bir fark oluşturabilir.
Sonuç olarak İstanbul seçimleri bir süre daha Türkiye'nin en önemli konusu olmaya devam edecek. AK Parti kendisine yönelen atakları savuşturma konusunda şu ara önemli bir operasyon içinde.
Oy oranlarında İmamoğlu önde gözükse de her an her şey olabilir. Çünkü 15 bin oy İstanbul için foto finiştir. Kapanabilir de İmamoğlu ya da Yıldırım lehine açılabilir de.
Tekrar hatırlatalım, son anketlere göre oy oranları şu anda stabil.