İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Vizyon 2050 Strateji Belgesi’ni Florya’daki İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Özlem Türeci-Uğur Şahin Kampüsü’nde kamuoyuna tanıttı.
ANKA haber ajansının haberine göre; konuşması öncesinde İPA Kampus içindeki stantları ve yapımı tamamlanan özel tasarım kütüphaneyi gezen İmamoğlu, “Vizyon 2050-Geleceğin İstanbul’u Sunumu”nu, açık havada konumlandırılan 360 derecelik bir platform üzerinde yaptı.
“Binlerce yıldır arşınlanan bu sokaklarda, medeniyetlerin, imparatorlukların başkenti İstanbul’da, üç yıl önce yeni bir başlangıç yapmak üzere yola çıktık” diyen İmamoğlu’nun konuşmasının satır başları şöyle:
“DEMOKRASİ KRİZİ GELECEĞİN İSTANBUL’UNUN ÖNÜNDEKİ EN ÖNEMLİ ENGEL”
"Şimdi sözlerime diğer krizlerden de kaynaklı sıkışma ve tıkanmaları işaret ederken, her düzeyde adalet ve demokrasi süreçlerini tahrip eden, demokratik kurum ve kurulları askıya alan bugünün yönetim anlayışına ve alışkanlıklarına yönelik en büyük meydan okumayla anlatıma devam etmek istiyorum. Bugün Türkiye’nin içinden geçtiği demokrasi, hukuk ve yönetim krizi geleceğin İstanbul’unun önündeki en önemli engeli teşkil etmektedir. Başta İBB olmak üzere yönetim mercilerinin, karar alma organlarının gerçek anlamda katılımcı hale gelmesi ve kentin ana bileşenlerinin etkin biçimde paydaş haline getirilmesi hedeflerimizin başındadır. Aslında yönetim vizyonumuzun özünü, yaklaşımımızı İPA’nın kendisi; İstanbul’umuzun yönetimindeki bilime, akla, katılıma dayanan fikri dönüşüm ve ona eşlik eden mekansal dönüşüm özetliyor.
“KEYFİ YETKİ GASPLARI NEDENİYLE ÖNEMLİ SORUNLAR YAŞANMAKTADIR”
İPA ve bünyesindeki 2050 Ofisi, İstanbul İstatistik Ofisi, Kamusal Tasarım Ofisi, Sosyal Politikalar Ofisi ve İPA Enstitü’yü, kentte yaşayan farklı kesimleri ortak hedefler doğrultusunda bir araya getiren bir ekosistem. Merkezinden çeperlerine tüm İstanbul’umuz, İstanbul Planlama Ajansı’nın çalışma sahasıdır. Bu adımlarımız geleceğin İstanbul’unda artık tek bir şeyin değişmez olduğunu kesinleştirmiştir. Artık İstanbul’da her kim göreve gelirse gelsin, ‘Ben yaptım oldu’ asla ve asla diyemeyecektir. O anlayış artık miadını doldurmuştur. İstanbul’un artan nüfusundan kaynaklı sorunlardan dolayı daha geniş yetkilere sahip ve daha etkin kaynakları kullanan bir yasal mevzuatı hak ediyor. Fakat bu alanda yaratılan boşluklar, keyfi yetki gaspları nedeniyle önemli sorunlar yaşamaktadır. İstanbul’a yaşatılan bu yetki ve kaynak zorluğunun bedelini ise, sadece İstanbul değil, tüm Türkiye ödemektedir. Türkiye’nin diğer kentlerini de yükseltecek, demokratikleştirecek, yerel yönetimlerle merkezi hükümet arasındaki işbirliğini verimli ve çözüm odaklı bir yere taşıyacak kapsamlı bir ‘Yerel Yönetim Reformu’ zaman kaybedilmeden hayata geçirilmelidir.
BÜYÜKELÇİ TEPKİSİ
Dünyanın en önemli metropollerinden biri konumundaki İstanbul’un tarihi, siyasi, iktisadi, mali, sanayi, turizm, ulaşım, iklim, gençlik, kültür, iklim krizi ve çevresel anlamlarda lider şehir olacak potansiyeli var. Yerel yönetimlerin bölgesel ve küresel ölçeklerde kent diplomasisi işbirliği ve ortak çalışmalar yürütebilmesine yönelik yetkilerin genişletilmesi, bu reformun ana başlıklarını oluşturacaktır. Tam da herhalde bunu söyleyeceğini duydular, benim büyükelçiliklerle görüşmem konusunda bana kısıt getirmeye karar verdiler ve derhal mektup yazdılar bu hafta. Bu hamlelerin, sadece ve sadece merkezi idarenin, toplum nezdindeki ne yazık ki çürümüşlüğünü göstermek konusundan başka bir sürece dair anlamı yoktur.
“İKTİDAR DEĞİŞİMİ ÇOK HIZLI İLERLEYECEK”
Çok değil daha 2 yıl önce, 2020 yılının başında dolar kuru kaç liraydı hatırlayabiliyor musunuz? Söyleyeyim; 5,9 lira. Şimdi 20 liraya dayandı. İnsan hayret içerisinde kalıyor değil mi ‘Ekonomi nasıl bu kadar kötü yönetilebilir’ diye. Peki bunun İstanbul’a etkisi nedir? İstanbul’un 2020 yılındaki döviz kurlarına göre 230 milyar dolarlık gayri safi yurt içi hasılası vardı. Aradan geçen sürede üretim gücü artsa da merkezi idarenin kötü ekonomi yönetimi, para politikaları ve israfa dayalı düzeni yüzünden bu rakam 89 milyar dolara kadar gerilemiştir. Dolayısıyla İstanbul, ekonomik güç göstergeleri açısından dünya kentleri arasında irtifa kaybetmiştir. Tercih edilen para politikaları doğrultusunda enflasyonun patlamasıyla, bir avuç insanın zenginleşmesi uğruna tüm Türkiye’de ve tabii ki İstanbul’da, halkımızın hayatı katlanılamaz pahalılık ile karşı karşıya kalmıştır. Fakat şunu söylemeliyim: Bu vahim tablo elbette İstanbul’da olduğu gibi Türkiye’de de çok yakın zamanda gerçekleşecek, köklü ve heyecan verici iktidar değişimi ile inanın çok hızlı ilerleyecek ve çok hızı iyileşecektir."