Orhan Uğuroğlu - Yeniçağ Ankara
Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ankara’da Türkiye Belediyeler Birliği toplantısında gazetecilerle bir araya geldi. Toplantıya Yeniçağ Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu da katıldı.
Basın mensuplarına davete geldikleri için teşekkür ederek konuşmasına başlayan İmamoğlu, Ankara’da toplanma nedenlerini, “5 Haziran 2024’te Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı seçildim ve birliğimizin de merkezi Ankara olduğu için o günden beri birtakım toplantı gündemleriyle Ankara'da bulunuyorum. Her ay Ankara'mıza toplantılar için geliyorum. Farklı bir uygulamayla encümen toplantılarımızı Türkiye'nin farklı bölgelerinde yapma kararımız var. İlkini Adıyaman'da deprem bölgesinde oraya olan katkılarımızı da sunmak adına yapmıştık. Onun dışında hep Ankara'da oldu. tabii Ankara'da görev yapan basın mensupları ile altı yıla yaklaşan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı ve altı aylık Türkiye Belediyeler Birliği Başkanlığım sürecinde kapsamlı bir toplantı yapma fırsatımız oldu. Ve açıkçası son bir tartışmalı bir seçim dönemi yaşandığı için de böyle bir toplantının daha önce yapılmasının farklı alanlara gereksiz polemiklerin gündemi yapılabilir ortamı olduğu da bir gerçek” sözleriyle açıkladı.
ANKARA’YA DİKKAT ÇEKTİ
“Ankara’ya ısınma turu yaptı demeyin” diyen İmamoğlu, “Ekrem İmamoğlu bugün niçin Ankara temsilcileriyle buluştu. Zamanlamayı neden bugün tercih etti? I Az önce tariflediğim süreç aslında. Ankara'ya beş yaşında gelmiştim ilk kez, o günden beri Ankara'ya sıcak insan oluyor. Her şeyden önce geldiğinde Anıtkabir'e uğradığında, dua ettiğinde. Kendimi çok huzurlu buluyorum memleket adına. Atatürk'ün bir emaneti şehir olduğunu aynı zamanda medeniyet şehri olduğunu bilen birisiyim” ifadelerini kullandı.
Ankara’da bir kısım toplantılara şahitlik ettiğini belirten İmamoğlu, “İlk kez de sizlerle geniş kapsamda bir aradayız. Tekrar teşekkür ediyorum. Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı olmadan önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmamla birlikte her zaman aslında Türkiye'nin her noktasını önemseyen bir anlayışla görev yaptık. Parti ayrımı gözetmeksizin yedi bölge her gittiğimiz yerde belde, ilçe il, büyükşehir belediyelerine merhaba demeyi, onlarla muhabbet etmeyi önemsedik. Bizim bu önemsenmemizin karşılığı bazen merkezden siyasi talimatlarla bizimle görüşmemek için ya izinli ya raporlu olan bazı insanlar olmadı değil ama biz yine de her gittiğimiz beldede, ilçede, ilde, büyükşehirde yerel yöneticileri, bir İstanbul belediye başkanı olarak aradığımı ve arayacağımı ifade etmek isterim” diye konuştu.
“ŞAİBELİ İŞLER VAR, ERİŞEMİYORUZ”
Önceki dönem Türkiye Belediyeler Birliği'nin faaliyetlerine bakıldığında parti üzerinden br ayrımcılık ve kayırmacılık yapıldığının altını çizen İmamoğlu, şunları söyledi: “Üzülerek ifade edeyim davaya dönüşmüş hatta bir gelenek olarak çoğunluk sayıda olan belediyeler, başkanlık etmiş ama her belediyenin içinde her siyasi görüşün içinde olduğu bir Türkiye Belediyeler Birliği anlayışını son dönemde tümden dışarı çıkartarak kendi ittifakıyla kurmuş bir anlayıştan devraldık. Belediyeler Birliği'nin son yönetimini. Tabii biz geldikten sonra teknik ve bilimsel açıdan etkili bir bakışı ortaya koyduk ve bir kriter çalışması yaptırdık. Bütün arkadaşlarıma şunu söyledim. Türkiye Büyükşehir Belediyeler Birliği eliyle yapılacak olan ama hibe ama iş ama proje her ne varsa mutlaka teknik ve bilimsel zemine dayanacak, ölçülebilir olacak, şeffaf olacak ve ne için. Nereye yapıldığı konusunda net ifadelerle rapora tabi tutulup kurumsal yapının hafızasına girecek. Bunu niye bu şekilde açıklıyorum? Bu söylediğim sıralamanın hiçbirisini daha önceki arşivlerde bulamadık. Bazen şaibelerin izini sürdüğümüzde ne yazık ki erişemediğimiz hatları var. Bu yönüyle özellikle coğrafi genişliği, sosyoekonomik durumu pozitif ayrımcılık olarak kadın belediye başkanı olması gibi kriter. Önemseyerek adımlar attığımızı ve atacağımızı yol haritamızı bu şekilde çerçevelediğimizi siz değerli basın mensuplarımızla paylaşmak isterim.
"KABOĞLU'NUN ANAYASA ÇIKIŞI TALİHSİZ BİR AÇIKLAMADIR"
Gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da yanıtlayan İmamoğlu, dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu.
İstanbul Baro Başkanı seçilen İbrahim Kaboğlu'nun Anayasa’nın ilk dört maddesi hakkında yaptığı açıklama hakkında konuşan İmamoğlu, “Anayasanın ilk dört maddesi olumlu anlamda tarifleyerek bir yorumda bulunmuş Sayın Kaboğlu. İlk dört maddesi gayet olumlu bir biçimde gayet güçlü bir biçimde tariflenmiştir ve bu dört maddenin Türkiye'mizde mevzu edilecek bir pozisyonu ve durumu yoktur. Bu çok net. Bu bağlamda yapılan bu açıklamayı çok talihsiz bir başlangıç açıklaması olarak görüyorum Sayın Kabaoğlu adına. Tabii ki avukatları temsil ediyor. Baronun bir tercihi var. Ona bir şey diyemem. Ama talihsiz bir açıklamadır. Bugünden ürettiği polemiğin hem kendi iş düzenine ve anlayışına hem kapsadığı baronun anlayışına ters olduğunu düşünüyorum. Artık bulunduğu makam tek başına hele hele yargıyla, idareyle, hukukla ilgili konularda kişisel fikrini açıklayabilir, özgürlüğü vardır ama baro başkanı olarak artık kişisel fikrini açıklamaktan ziyade baronun bakışını temsil eden açıklamaları yapmasını buradan öneriyorum. Kötü bir başlangıç yapmıştır. Üzüldüm” ifadelerini kullandı.
"BU SÜREÇTEN SONRA TEK SORUMLU BİZİZ"
Erken seçim tartışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan İmamoğlu, “Bu aşamadan itibaren buradan söylüyorum. Bu aşamadan itibaren tabii ki erken seçimin koşulları vesaire bekliyoruz, beklemiyoruz. Bu tarafına girmek istemiyorum ama şu tarafı söylemek istiyorum. Bugün itibariyle bu seçimi kazanacak bir iktidar önümüzde yoktur. Bu seçimi kaybederse bir tek muhalefet olarak biz kaybederiz. Kendi hatalarımızda, eksiklerimizde uyuşmazlığımızla ya da hazırlıksız olmamızla kaybederiz. Bu manada da buna fırsat vermeyecek bir muhalefet yapısını kurmak toplumsal muhalefeti güçlü bir biçimde bir araya getirmek, çocuklarını dahi gençlerini dahi Türkiye'nin geleceğine nasıl hazırlayacağını net kalem kalem her konuda izah edecek hale getirecek ve bir muhalefet duruşu ve ortak aklın hakim olduğu bir ortam net olarak bize bugünden seçimi kazandırmıştır. Yeter ki bunu yapalım. Bana göre bugünün iktidarı Türkiye'nin hem ulusal hem uluslararası alanda yarattığı yükü taşıyacak kapasiteye sahip değildir. Durum idare ediyor durumundadır. Yenilikçi diye tarihleyeceği hiçbir adım inandırıcı olacağını da düşünmüyorum. Bu süreçten sonra tek sorumlu biziz” ifadelerini kullandı.
CHP YETERLİ MUHALEFETİ SAĞLAYAMIYOR MU?
Son dönemde yaşanan toplumsal travmalara CHP'nin geç cevap verdiği ya da yeterli tepkiyi koymadığı yönünde eleştirilere değinen İmamoğlu, “Yeterince cevap vermedik kısmına katılmıyorum. Yani sonuçta muhalefetin yapacağı şeyler bu tür kriz anlarında bellidir. Yani tepkisini koyar. Takip eder. Kaldı ki Cumhuriyet Halk Partisi bir komisyon kurmuştur hızlıca. Hatta bu komisyon İstanbul'a geldi. Beni cumartesi aradılar. Dün hatta bu konudaki o sağlık tesislerinin olduğu yerlere gittiler. Mahallelilerin ve orada bulunan bu işle mağdur olmuş ailelerin bireyleriyle görüştüler. Görüşmeye devam ediyorlar ve muhtemel de zaten basına da açıklamalar yaptılar. Muhtemeldir ki bu görüşmelerin sonucunda genel merkezde de tahmin ediyorum ki bugün Genel Başkanımız da Ankara'da olacak akşam diye biliyorum. Bunun görüşmeleri yürütülecek” diye konuştu.
"BEN KİMSEYE AHMAK DEMEDİM"
Kendisi hakkında istenen Ahmak Davası’na ilişkin soruyu da yanıtlayan İmamoğlu, şunları söyledi: “Bu sürecin adil ve objektif bir şekilde işleyeceğine inanmak istediğimi dile getirmek isterim. Ne yazık ki ilk mahkemede böyle olmadı. Yani ben istinaf mahkemesinde bu inancımı, adalete olan inancımı, hukuka olan inancımı korumak istiyorum" dedi.
HSK'ya başvuru yaptıklarını belirten İmamoğlu, "HSK Defalarca bunu reddediyor. Yani bunu kim tarifleyebilir Allah aşkına? Bu kadar gündemde, bu kadar kamuoyunu meşgul ediyor. Ya bırakın bizim başvurmamızı, HSK'nın çoktan çağırıp kendisinin ifadesine başvurması gerekir. ‘Ne yaşadın? Sayın hakim’ demesi lazım. Bunu demiyor. O zaman ben nasıl şüphe duymayacağım? Onun için eğer hakim kalkıp bu davada iki yıldan fazla ceza verilemez demişse der ama buna başsavcının verdiği tepki ne? HSK'nın duyarsızlığı ne? Kaldı ki işin özü şudur. Ben kimseye ahmak demedim, bana ahmak diyene sözünü iade ettim. Bu çok net. Bunu sokaktaki çocuğa sorun, size bunu şu anda anlatacak durumda. Ama bu konu tartışılıyor ve gerçekten ülkemizi meşgul ediyor. Ben de açıkçası bundan çok büyük üzüntü duyuyorum. Ben ciddi bir yargısal tacize uğradığımı düşünüyorum. 2019 yılından beri bu konunun gündemde tutulması yaşandığı ortamdan yaklaşık bir yıl, bir buçuk yıl sonra bir soruşturmaya daha doğrusu bir yargıya sevk edilmesi komik bir durum. Bunu bazen yurt dışında soranlar oluyor, vallahi nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Utanıyorum ve anlatamıyorum. Ya ben nasıl anlatayım böyle bir davayı? Kötü tarafı ne? Ya bu kadar komik bir durum var ortada. Hükümetin temsil eden hukuk kanadından tutun hükümeti temsil eden hiç kimsenin bu konuda olumlu anlamda yani ‘Biz de yargıdan bu utanç verici duruma bir son vermesini bekliyoruz ya da yargının bu konuda bu utanç verici gündemi memleketin gündeminden çıkartmasını bekliyoruz’ diyemiyor. Bir kişi bile diyemiyor. Üzüntü verici yani. Ama dediğim gibi ben yargıçlara güvenmek istiyorum ve istinafta bu işin artık sonlanarak gündemden çıkmasını istiyorum” ifadelerini kullandı.
CUMHURBAŞKANKANLIĞI ADAYLIĞINA İLİŞKİN
Cumhurbaşkanlığı adaylığı hakkında da açıklamalar yapan İmamoğlu, “Bir dahaki genel seçimden sonra Sayın Erdoğan'ı cumhurbaşkanı olarak görmek istemem. Ama ondan önce nerede olacağı beni ilgilendirmiyor. Ama elbette hukukun işlemesi, yani hukukun önde olması şarttır. Hukuki koşullarla beraber, meşru bir düzenle, meşru bir sistemle adaylıkların oluşması gereklidir. Bu bağlamda, günü geldiği noktada, hukuka dair bir engeli olmadığı yerde herkesin aday olması hak olacağı gibi Sayın Erdoğan'ın da aday olması haktır. Buna ben yorum yapmayı doğru da bulmam“ şeklinde konuştu.