İmamoğlu ve Siyaset Yasağı (1)
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu''nun YSK üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle 4 yıl 1 aya kadar hapis cezası istemiyle yargılandığı dava 17 Aralık tarihine ertelendi. Söz konusu dava hakkında konuşulabilecek oldukça fazla husus var.
Anlaşılır olması açısından kısa cevaplarla, akla gelen sorular üzerinden süreci ve yaşananları değerlendirmenin faydalı olacağını düşünüyorum…
Öncelikle, söylenenleri ifade özgürlüğü kapsamına sokabilir miyiz? Her iki tarafın da siyasi kimliği bulunduğu durumlarda ifade özgülüğü genişler mi?
Bu noktada, tarafların kimliklerinin önemine atfen ifade özgürlüğü ve hakaret suçu üzerine vurgulamak istediğim birkaç husus var:
1.İfadenin muhatabı açısından, siyasetçiler ve hükümet (dolayısıyla devlet organları) için kabul edilebilir eleştiri sınırları sıradan vatandaşlara göre çok daha geniştir.
2.İfade eden açısından, siyasetçiler, özellikle de muhalif siyasetçiler (hükümetin hesap verilebilirliğini sağlama ve kamuoyu oluşturmadaki rolü açısından) daha fazla ifade özgürlüğüne sahiptir.
3.İfadenin içeriği açısından, politik konularda ve özellikle devletin mevcut düzeninin sorgulandığı hususlarda ifade özgürlüğü daha geniştir.
Dolayısıyla bu dava, sıradan bir hakaret davasının ötesinde bir değerlendirme gerektirmektedir ve bu açıdan şahsi kanaatim, suçun unsurlarının oluşmadığı yönündedir.
Yine siyasi bir dava ile mi karşı karşıyayız? İmamoğlu, İstanbul seçimlerini kazanmanın diyetini mi ödüyor?
Bu sorunun akla gelmesi, Türkiye''de yargı sisteminin aldığı yaranın ne kadar büyük olduğunun göstergesidir ve bundan sonraki soruların ilgililerce cevapsız bırakılması, yine bir siyasi dava ile karşı karşıya olduğumuzu da kanıtlar niteliktedir.
Özlük hakları karalanan bir önceki hâkime dair Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından açıklama yapılması gerekmez mi?
Söz konusu davada kamuoyunun vicdanını yaralayan en önemli etken davada görevli hâkimin yer değiştirilmesidir. Nereden bakılırsa bakılsın suyu bulandıran bu olay, üzerinde en çok durulması gereken ve kesinlikle aydınlığa kavuşturulması gereken husustur.
Defalarca söylediğimiz gibi, HSK yapısının yürütme ile olan ilişkisi, hâkim ve savcı atamalarının araç olarak kullanılması bugün yargı bağımsızlığına dair sorunlarımızın başında gelmektedir.
Yargı bağımsızlaşmadıkça, adil bir yargılamanın da demokratik seçimler nezdinde adil bir siyasi yarışmanın da gerçekleşmesi mümkün değildir.
İmamoğlu neden beraat etmedi?
Hâkimin reddinin söz konusu olduğu bir durumda, bu ret istemi kabul edilmese dahi buna karşı itiraz kanun yolu açıktır, dolayısıyla davanın ertelenmesi şaşırtıcı olmamıştır.
Şaşırtıcı olan, zaten en başında böyle bir davanın açılmış olmasıdır…
***
Devam edecek…