İlk düşman hattını bire kadar boğdular

İlk düşman hattını bire kadar boğdular

Bir şarapnel göğsünün sağ tarafında saatinin bulunduğu cebe isabet etti.

Buraya kadar muhaveremizi sakin bir vaziyette dinleyen Yüzbaşı Cevat Bey, paşanın yaveri, kalın, sertliği hoşa giden bir sesle:

-Bu şarapnel misketlerinden bir tanesi de Paşanın göğsünü okşamıştır! dedi.

-Nasıl? dedim.

Paşa tespihi ile oynuyordu. Cevat Bey, parlak çizmelerindeki mahmuzlar şıkırtı yaparak, göğsünün sol tarafındaki nişan kordeleleri sırası ve ipek kordonu ile şöyle anlatıyordu:

-Bulunduğumuz yer tamamen muhacimlerin(ileri uçta saldıranlar) arası idi. Paşa da ilerleyen efradımızı seyrederken göğsüne bir şeyin gayet kuvvetle çarptığını duymuştur.

-Evet, sağ tarafta ceketimde bir kurşun yeri gördüm. Yanımda bulunan zabit (rahmetli Nuri Conker Bey) "efendim, vuruldunuz" dedi. Ben böyle bir söz şûyu(yayılırsa) bulursa askerimizin kuvvei maneviyesi üzerinde yapacağı tesiri düşündüm.

Elimle zabitin ağzını kapadım.

"Sus" dedim.

Cevat Bey devamla:

-Bir şarapnel misketi göğsünün sağ tarafında tamam saatinin bulunduğu cebe isabet etmiştir. Saat parça parça oldu. Fakat o darbe Paşanın göğsünde hafif bir leke bırakmaktan başka ileri geçmemiştir, dedi.

-O saat sizin için tarihî bir saattir. Görebilir miyim efendim dedim.

Paşa:

-O saatin enkazını bu muharebeden sonra Liman Paşa Hazretleri hatıra olarak aldılar. Bana da kendilerinin ailei asalet armasını havi bulunan saatlerini verdiler.

Cevat Bey saatini gösterdi: Omega markalı siyah bir saat: Arkasında bir taç ve "L.Z." markaları. Paşanın kırılan saati de Mektebi Harbiye'den beri sakladığı Omega markalı kuvvetlice bir talebe saati imiş. Cevat Bey Zenith markalı bir bilezik saati de gösterdi ki onu Mustafa Kemal Paşa'ya o kurşun değdiği esnada yanında bulunan genç mülâzim vermiş.

Askerinin bu kadar yanına giden, onlara ön ayak olan bir kumandana en zorlu düşmanların bile dayanamayacağına aklım eriyordu.

-Peki, siz bu yaranızla uğraştığınız esnada askerleriniz ne yapıyordu? Hücuma devam ediyor mu idi?

-Tabiî. O kahramanlar, başlarında fedakâr zabitleri olduğu halde gayrikabili tevkif sevletleriyle ilk düşman hattını bire kadar boğdular. Bundan başka önlerine tesadüf eden, imdada gelen bütün düşman kıt'alarını perişan ettiler. Hattâ bizim münferit aksamımız boş buldukları istikametlerden denize kadar gitmişlerdir. Bence maksat hâsıl olmuştu. Karşımda bulunan İngilizleri kâmilen imhaya kalkışacak kadar, şeraiti müsait tasavvur etmiyordum. Onun için verdiğim emirle taarruzu kestim.

 Conkbayırı'nda ve Şahintepe'de yerleştik kaldık. Bu muhaberede düşmana binlerce maktul, binlerce mecruh verdirdik. Birçok esliha(silah) aldık. O cephede bulunan makineli tüfeklerini iğtinam ettik. Birçok da esir alındı.

Bu hücumumuz Sir Hamilton'u bazı mübalâğalı tasvirlere sev ketmiş. Bunu sonra, raporunu okuduğum zaman anladım. (Raporu açıp orada bir sahife arayarak) bakınız, müşarünileyh diyor ki: "Askerlerini biz, mevcut bilcümle toplarımızla topa tutturmuşuz." Bu doğru değil, tabanca bile attırmadım. Çünkü, attırsaydım o zaman baskın tarzında yapmak istediğim hücum muvaffak olamazdı. Zaten onun askerleriyle benim askerlerim değil, bizzat benim ve kumandanlarımın onlarla arasındaki mesafe ancak 15-20 hatve(adım. Bir adım atışta iki ayak arasındaki mesafe) idi. Bu kadar yakın mesafede düşman hattına topçu endahtına imkân olmayacağı erbabınca malûmdur, bahusus(özellikle) gece vakti...