Dünyadaki gelişmeleri yakından izleyen ekonomistlerin de vurguladıkları üzere "Kıymet ve değerinin bir süre sonra daha iyi biçimde ortaya çıkacağı" demiryolunun açılış törenindeki heyecanlı kardeşlik atmosferi 12 Temmuz 2006 yılında Türkiye ile Azerbaycan arasında gerçekleştirilen ilk büyük proje olan Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının açıldığı gün eski Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel'in basına yaptığı açıklamada sarf ettiği "Türkiye ile Azerbaycan'ın kardeşliğinin dünyada emsali yoktur" sözlerini bir daha akıllara getirdi.
"Dünyada emsali olmayan kardeşlik" ibaresi Hakk'ın rahmetine kavuşmasının 14. yılında saygıyla andığımız Ulu Önderimiz Haydar Aliyev'in 1994 yılında söylediği "Türkiye ile Azerbaycan bir milletin kurduğu iki devlettir" sözlerinden sonra iki ülke arasındaki ilişkilerin karakterini nitelendiren en net sözler olmuştur. "Emsalsizliğin" temelini rahmetli Ulu Önderimizin "Bir millet iki devlet" sözleri atarak durumu iki ülke arasındaki ilişkilerin çok ötesine taşıyan bir ebediyet felsefesine dönüştürmenin yanısıra iki devlet başkanından öte iki kardeşin samimi ve güven verici ilişkisini kuran merhum Ulu Önderimiz Aliyev ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ilişkilerin pürüzsüz yürümesi için en sağlam ve uzun ömürlü altyapıyı kurmuşlardı. Bundan dolayıdır ki, stratejik açıdan doğru temele oturtulan Azerbaycan-Türkiye ilişkileri bugün o sağlam altyapının üzerinde küresel ölçekli ortak projelerle gelişimini sürdürüyor. Ulu Önderimiz ve Cumhurbaşkanımız Haydar Aliyev'in Şubat 1994'te Türkiye'ye gerçekleştirdiği ilk resmi gezide kararlılıkla ortaya ifade ettiği o felsefi düşünce bugün Cumhurbaşkanları Sayın Aliyev ve Sayın Erdoğan tarafından fevkalade isabetli kararlarla başarılı biçimde sürdürülmekte ve iki kardeş ülkenin ilişkileri dünyaya örnek olacak şekilde gün geçtikçe gelişmektedir.
Çağdaş Azerbaycan devletinin kurucusu Haydar Aliyev'in hayat felsefesine, devlet yöneticiliği özellik ve niteliklerine ilişkin dünya ölçeğinde bugüne kadar yapılan araştırmalar, kuşkusuz bundan sonra da isabetli çalışmalarla sürdürülecektir. Türkiye'deki başka bir yakın arkadaşı merhum Prof. Dr. İhsan Doğramacı'nın, kendisini yaşamına ilişkin sarf ettiği "Fırtınalı hayat" sözleri anlamı yine ve yeniden anlamlı hale geliyor. Zira Haydar Aliyev'in kişiliğinin özelliklerini bugün analiz ederken "fırtına"nın onun kalbinde, yüreğinde, ruhunda bulunduğunu ve kendisinin o "fırtına"yı milletini ve başında bulunduğu ülkesini her gün daha ileriye götürmek için itici bir güç olarak kullandığını görüyoruz. 1993 yılı yazında patlak vermiş fırtınalı kaosun önlenmesi için milletin bilinçli şekilde yardıma çağırmasıyla tereddüt etmeden kendi ruhundaki fırtınayı o kaosun önüne koyarak ülkeyi uçurumun eşiğinden almış, istikrara kavuşturmuş, aziz vatanımızın güçlenmesi ve halkımızın refah düzeyinin yükselmesi amacıyla yeraltı ve yerüstü servetlerimizin dünya pazarına çıkarılması için daha 1970'li yıllardan beri hayal ettiği mega projeleri uygulamaya koymuştu.
Metafizik zaman bakımından bizden uzaklaşmasına rağmen düşünce ve emelleriyle her geçen gün milletimize daha da yakınlaşan merhum Haydar Aliyev'in şahsiyetinin çizgilerini analiz ettiğimizde O'nun bir tempo insanı, bir dinamizm simgesi olduğunu görüyoruz. Azerbaycan'ın yönetimine geldiği Temmuz 1969'dan sonra Haydar Aliyev'in çalışma temposuna ayak uyduramamak kendisiyle teşvik-i mesaisi olmuş her bir üst düzey yöneticinin samimi itirafıydı. Günün 24 saati içinde yer gezegeninin tüm yöneticileri "zamansızlıktan" şikayetlendikleri halde Haydar Aliyev her şeye zaman bulan fenomenal bir yöneticiydi. Aynı gün içinde O'nun pamuk tarlalarını dolaşmaya da, sanayi tesislerinin açılışını yapmaya da, edebiyat ve sanat adamlarıyla bir araya gelmeye de, akşam tiyatro oyunu seyrettikten sonra gece torunlarının söylediği şiirleri dinlemeye de zamanı oluyordu. Tam ve bütün karakterli bir insanın hayatı. Bu bağlamda ünlü ses sanatçı Barış Manço'nun O'nu "Dünyanın en iyi dedesi" olarak nitelendirmesi de başka bir isabetin ifadesidir.
Bugün Haydar Aliyev'in lider kişiliği üzerinde yeniden düşündüğümüzde O'nun mütevazılığının ve kendisinin daima halkın içinde, emekçinin en yakınında olma isteğinin istisnasız olarak her gün yaşandığı sayısız örnekleriyle karşılaşıyoruz. Bu bakımdan kendisi hep emekçiden yana oldu, halktan yana oldu. Büyük bir sanayi tesisine giderken genel müdürü değil de işçilerin sorunlarını dinlemeyi yeğledi, onlar söylemekten çekindiklerinde sorunları dile getirmeleri için kendisi onları adeta teşvik ederdi. "Buradayken sorunlarınızı anlatın, yerinde çözüp gideyim" merhum Haydar Aliyev'in emekçilere yaklaşımının genel ilkesi bundan ibaretti.
Her şeyi hem geniş hem de teferruatlarıyla düşünen liderdi. Örneğin, Güney Azerbaycanlı genç bir ressamın Bakü'deki sergisinin açılışını kendisi yaparken "İşim başımdan aşıyor ama buna rağmen buraya gelmem gerekirdi" şeklinde konuştuğunda verdiği mesajın bir tek değil belki 100 adrese gittiğini kendisi önceden çok ustalıkla hesaplıyordu. Veya Sovyetlerin ünlü ses sanatçısı Müslim Magomayev'le sahnede 1930'lı yılların müzik örneklerine ilişkin beyin jimnastiği yaparken aslında bunu kendi bilgilerini sergilemekten ziyade bir ülke yöneticisinin halkın gözü önünde sanatçıyla nasıl tartışması gerektiğinin örneğini de sunmuş oluyordu.
Haydar Aliyev'in şahsiyetinin bazı özelliklerini kısa şekilde okurlarla paylaşırken O'nun büyüklüğünün daha iyi anlaşılması için dünya ölçeğindeki araştırmaların gerek nicelik ve gerekse nitelik açısından daima yükselen grafikte yapılacağından herkesin emin olmasını istiyoruz. Türkiye'de ve Azerbaycan'da O'nun kararlılıkla ortaya koyduğu "Bir millet iki devlet" felsefesinin Cumhurbaşkanlarımız İlham Aliyev ve Recep Tayyip Erdoğan tarafından alınan ve uygulanan isabetli kararlarla her geçen gün daha güçlü hale gelmesinden küçükten büyüğe her bir vatandaş adı gibi emindir. "Bir millet iki devlet" felsefesi Türkiye ile Azerbaycan'ı daha güçlü projelerle bir birine bağlayacaktır. Bunun önümüzdeki sene göreceğimiz örneği TANAP projesinin açılışı olacaktır.
Hakk'n rahmetine kavuşmasının 14. yılında Ulu Önderimiz Haydar Aliyev'in aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyor, kardeşliğimizin önemli simgelerinden biri olan Yeniçağ gazetesine bana duygu ve düşüncelerimi ifade etme fırsatı tanımasından dolayı şükranlarımı sunuyorum.