Eski AKP milletvekili ve Karar gazetesi yazarı Mehmet Ocaktan, CHP'den istifa ederek yeni parti kurması beklenen Muharrem İnce ve iktidarın bu olaya ilişkin tutumuna dair değerlendirmelerde bulundu.
"AK Parti değişen ve özgürlüklerden yana olan CHP’yi değil, Muharrem İnce’nin temsil ettiği eski CHP’yi tercih ediyor" ifadelerini kullanan Ocaktan, şöyle devam etti:
Galiba 'dindar ulusalcılar'la 'Kemalist ulusalcılar'ın, değişim ve demokratik değerlere karşı nasıl bir ortak paydada buluştuklarını daha iyi anlayabilmek için, şu günlerin en sıcak konularından birisi olan muhalefet adına kimin cumhurbaşkanı adayı olması gerektiği tartışmaları olsa gerek.
"ABDULLAH GÜL TEDİRGİN ETTİ"
Henüz ufukta bir seçim gözükmüyor ama, birileri şimdiden ateşe odun atmaya devam ediyor. Bu çerçevede özellikle 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ismi üzerinden üretilen spekülasyonlar, gerek “dindar ulusalcılar”, gerekse “Kemalist ulusalcılar” nezdinde sanki bir tedirginliğe yol açmış gibi görünüyor. Bu konuda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet röportajında, 'Aklınızdaki cumhurbaşkanı adayının Abdullah Gül olduğu iddia ediliyor' sorusuna verdiği cevap, birbirine benzemez iki tarafın zihin kodlarındaki ortaklığı bir bakıma gün yüzüne çıkarmış bulunuyor. Kılıçdaroğlu’nun cevabı şöyle: 'Bize gelen böyle bir şey yok. Nereden çıktı ben de bilmiyorum. Olmayan bir konuda bir düşünce beyan etmemizin mantığı yok. Soru şu: Abdullah Gül’den neden bu kadar korkuyorlar?”
"İKDİTAR KEMALİST ULUSALCILARA YANAŞIYOR"
Epey bir süredir Kılıçdaroğlu’nun CHP’de gerçekleştirmeye çalıştığı değişimci çizgisinden mutlu olmayan iktidar mahallesinin 'dindar ulusalcıları', bu cevaplardan da hiç mutlu olmadılar ve CHP’nin köklerine dönmesi için Kemalist ulusalcılara selam göndermeye devam ediyorlar.
Dindar ulusalcılarla aynı paralel evrende yaşayan Kemalist ulusalcılar da Kılıçdaroğlu’nun sözlerinden hiç ama hiç mutlu olmadılar. Hem de Kılıçdaroğlu’nun değişim politikalarının yerelde iktidar başarısı getirdiğini bile bile... Çünkü Kılıçdaroğlu’nun ifadesiyle 'kantin solculuğu' tam da böyle bir tavrı gerektiriyor...