"İklim değişikliliğinin etkilemediği sektör yok"

"İklim değişikliliğinin etkilemediği sektör yok"

ürkiye'ye muhtemel etkilerini değerlendiren İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Kutup Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (PolReC) Müdürü Doç. Dr. Burcu Özsoy, "İklim değişikliliğinin etkilemediği sektör olmayacaktır" dedi.

"Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC)’nin Değişen İklimde Okyanuslar ve Kriyosfer Raporu"ndan derlediği bilgilere göre, iklim değişikliği, deniz seviyesinin yükselmesine, okyanus sıcaklığının artmasına, buzul kütlelerinin erimesine ve donmuş toprakların çözülerek milyarlarca ton metan gazının atmosfere salınmasına yol açıyor.

İklim değişikliğiyle mücadele çerçevesinde, dünyada emisyonlar azaltılmazsa 2100 yılı itibarıyla okyanuslar geçen yüzyıla göre 10 kat daha hızlı yükselebilir.

20. yüzyılın sonlarından beri okyanus sıcaklığındaki artış hızı ise ikiye katlandı. Bu nedenle okyanuslardaki bu değişim, hava olaylarını ve deniz yaşamını etkilemeye devam edecek.

İnsan kaynaklı sera gazı emisyonlarının sonucu olarak şu ana kadar 16 santimetre yükselen deniz seviyesi, emisyonların azaltılmaması durumunda her yıl 15 milimetrelik artışla 2100'de 84 santimetre daha yükselebilir.

Deniz seviyesindeki yükselme ve okyanustaki değişimlerle bazı ada ülkelerinin yaşanmaz hale gelme ihtimali güçlenirken, emisyonların artması halinde 2300 yılında deniz seviyesi 5,4 metreye kadar çıkabilir.

Bu durum, dünyada özellikle kıyı bölgelerinde yaşayan yaklaşık 2 milyar, Türkiye'de ise 30 milyon insanın olumsuz etkileneceği "yüksek risk" grubunda yer alması sonucunu ortaya çıkarıyor.

Deniz seviyesinin yükselmesinden en çok etkilenecek kentler arasında Mumbai, Şangay, New York, Miami, Lagos, Bangkok ve Tokyo bulunuyor. En yüksek tehdit altındaki 20 küresel liman şehrinde, deniz seviyesinin 50 santimetre yükselmesi 26,9 trilyon dolarlık ekonomik değere sahip altyapının sular altında kalmasıyla sonuçlanabilir.

Tatlı suya erişim riski artıyor

Emisyon artışına karşı aksiyonsuzluk, 2100'de okyanuslarda yaşayan hayvanların yüzde 15 azalmasına ve balık avlama potansiyelinin yüzde 24 düşmesine yol açabilir.

Emisyonların artmaya devam etmesi durumunda, dünyada buzul kütlelerinin üçte birinden fazlasını kaybedilebilir. Bazı dağlık bölgelerin üzerindeki buzulların yüzde 80'ini kaybetme riski ise insanların tatlı suya erişimini giderek zorlaştırabilir.

Bugün itibarıyla Grönland ve Antartika buz tabakası yılda 400 milyar tondan fazla suyu okyanusa bırakmak suretiyle eriyor. Arktik’in karla kaplı bölgesi ise her 10 yılda yüzde 13 küçülüyor.

KAYIPLARI AZALTMAK İÇİN HALA UMUT VAR

Donmuş toprakların çözülmesi çok büyük miktarda karbondioksit ve metan gazının atmosfere salınmasına yol açarak iklim değişikliğini tırmandırabilir.

Emisyonların azaltılmadığı durumda, donmuş topraklar bu yüzyılın sonuna kadar yüzlerce milyar ton karbondioksitin açığa çıkmasına sebep olabilir. Bugün itibarıyla, insanlar yılda 11 milyar ton karbon salınmasına neden oluyor.

Öte yandan, küresel çapta okyanus, deniz ve buzullarda iklim değişikliğine bağlı olarak yaşanan değişimler, Türkiye'yi de etkileyecek. Özellikle Marmara Denizi yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Okyanuslara göre küçük boyutu ve kapalı coğrafyası nedeniyle Akdeniz'de de iklim değişikliğinin etkileri daha hızlı ve şiddetli ortaya çıkabilir.

Ayrıca artan su sıcaklığı ve buharlaşmaya bağlı olarak Akdeniz'in suyu daha tuzlu hale gelebilir.

Söz konusu değişimlerin Türkiye'ye muhtemel etkilerini değerlendiren İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Kutup Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (PolReC) Müdürü Doç. Dr. Burcu Özsoy, deniz seviyesindeki yükselmeyle 20 şehir merkezinin sular altında kalabileceğini dile getirdi.

Özsoy, bu değişimlerin etkilemeyeceği hiçbir sektör olmadığına dikkati çekerek, "Enerji sektörü, tekstil, tarım, gıda, hayvancılık ve hatta eczacılık, denizcilik gibi neredeyse ekonominin parçası olan tüm sektörler iklim değişikliğinden etkilenmekte ve etkilenmeye devam edecek. Bu yüzden, insanların artık sadece iklime zarar vermeyi bırakması değil, verdiği zararı geri çevirebilecek yöntemler üzerinde de çalışması gerekiyor." diye konuştu.