İkinci Sarısülük cinayeti
Sizden gelenlerle başlıyoruz bayram dönüşü…
İlk yazı İstanbul Barosu Genel Sekreteri Hüseyin Özbek'ten; HDP'nin Gezi olaylarında öldürülen Ethem Sarısülük'ün ağabeyini aday göstermesiyle görünür hale gelen "planı"na dikkat çekiyor:
"Etem Sarısülük Gezi eylemleri sürecinde polis kurşunuyla yaşamını yitirdi. Sanık polisin yargılanması halen sürüyor. Bu süreçte kamuoyu Etem'le ilgili haberlerden Sarısülüklerin aile hikayesini de öğrenmiş oldu: Devrimci Öğretmen mücadelesinden gelen, düzenin acımasız çarkı toplum dışına savurunca, sisteme sırtını dönüp inzivaya çekilen baba, evlatlarına kol kanat geren tipik Anadolu kadını anne, sırt sırta verip yaşamın zorluklarına direnen kardeşler.
(…) Etem Sarısülük'ün Orta Anadolu'dan, Çorum'dan Alevi Türkmen kökenli, protest gelenekten solcu kimliği, mağduriyet ve masumiyet katsayısının olağanüstü artmasına yol açmaktadır. Bireysel aile trajedisinin politik ve mezhepsel kişilik üzerinden kolektifleşmesine, süreç içinde derinleşip genişleyecek bir nitelik kazanmasına neden olmaktadır.
Bu girişten sonra sözü Etem Sarısülük'ün ağabeyi Mustafa Sarısülük'ün Ankara 2. Bölge 1. Sıradan HDP milletvekili adayı gösterilmesine getirmenin zamanıdır. (…)
Mustafa Sarısülük'ün, Alevi inanç ve kültüründen gelen yurttaşlarımıza yönelik bir mühre olarak HDP vitrinine konulduğu anlaşılmaktadır. Uçar avcısı ava çıkarken yanına aldığı kafese canına kıyacak olduklarının hemcinsini alır. Av mahalline geldiğinde kafesteki ayağı bağlı mühreyi dışarı salar. Mühre ötmeye başlayınca yerde gökteki uçarlar kafese doğru süzülmeye başlar. Avcıya gizlendiği siperden tetiği çekmekten başka bir şey kalmaz. Siyasal Kürtçülük vitrinin mührelerinin yüksek perdeden dillendirdikleri emek ve demokrasi söylemleri bu yalın gerçeği örtmeye yetmemektedir. Çünkü kapatıldığı kafesten ne zaman çıkarılacağına, nerede av yapılacağına, ne zaman öteceğine, ne zaman susacağına kafesin sahibi karar verecektir!
Türkiye'nin 1000 yıllık Alevi inanç ve kültürünü siyasal Kürtçülüğün gayya kuyusunda yok etmek, 100 yıllık sol birikimini etnik bölücülük lokomotifine son kompartıman olarak eklemek hesabının arka planı iyi görülmelidir. Fıratsız, Diclesiz, GAP'sız Türkiye tasarımının sol kotadan ya da mezhep kotasından mühreliği rolü verilenlerin bir kez daha düşünmesi gerekmektedir.
Dünyada ilk kez emperyalizmin yenilebileceğini, emperyalizme rağmen bağımsız bir devlet kurulabileceğini kanıtlamış, mazlumlara direniş modeli olmuş onurlu bir geçmişe sırt çevirmenin ömür boyu sürecek utancından kurtulmanın tek yolu var.
Mazlum figanıyla zalim çığırtkanlığından tez elden vazgeçip kapatıldığı mühre kafesini parçalayarak mazlumlardan yana kanat çırpmak…"
*
Edirne'den sitem…
Milletvekilli aday listelerinde ilk bakışta gözümüze çarpanları listelemiştik ya iki gün boyunca; mevzu bahis 550 x 3 artı bağımsızlar gibi bir sayı olunca herkesi sığdırmak mümkün olmadı tabii. Abdullah Yılmaz "eksik gördüğü" bir ismi paylaşmış mesajında;
MHP Edirne birinci sıra adayı Gürsel Şimşek.
"Üniversite yıllarında başlayan ve kucağımda nice gençler bir ülkü uğruna şehit oldu diyerek eğitime devam eden ve doktor olarak atandığı İpsala'da toprak sevdasına tutularak kariyerini yarıdan bırakan MHP adayı" diye tanıtıyor Yılmaz Şimşek'i.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan uzun zaman İpsala'da aile hekimliği yapan Şimşek, 10 yıl Çeltik Üreticileri Dernek Başkanlığı yapacak kadar mahir bir çeltik yetiştiricisi. Yılmaz'ın siyasete 2000 yılında MHP'de başlayan Şimşek'e dair verdiği diğer bilgiler şöyle:
"2000-2002 yılları İpsala İlçe Başkanlığı, 2003-2007 yılları Edirne İl Başkan Yardımcılığı, 2009-2011 yıllarında Edirne İl Başkanlığı yaptı. 2002'de MHP 4. Sıra, 2007 ve 2011 seçimlerinde 2. Sıra, 7 Haziran'da da 1. Sıra adayıydı…"
Yılmaz da vurgulamış ben de altını çizeyim Gürsel Şimşek'i öne çıkaran, hafızalarda kolaylıkla yer etmesini sağlayan en önemli faktörlerden biri "aile". Seçim dönemindeki "aile boyu çalışmaları" bir yana, Şimşek'in Kadın Kolları İl Başkanlığı da yapan eşi de, üniversite teşkilatları ve Ülkü Ocaklarında görev alan iki çocuğu da her dönemde aktif şekilde siyasetin içinde ve "fark yaratan" etkinlikte…
*
Karar zamanı…
Ayşe Meriçoğlu soruyor:
"Türk milleti içinde yaşadığı çağın gerekleriyle uyumlu ve her alanda gelişmiş ülkelerle rekabet edecek ve kendi haklarını saygı uyandırarak koruyacak medeni bir millet olarak bağımsız bir vatanda yaşayacak mı yaşamayacak mı?
(...)Tüm dünya insanlığını sömüren ve inim inim inleten bazı güçlerin yardakçısı olan kişiler, "En Müslüman !!!" olduklarını iddia edip milletin bireylerinin imanlarını mı ölçecekler ?
Özetle bu millet vahabileşecek mi vahabileşmeyecek mi?"
*
NEDEN DÖNEKLER HAFTASI YOK
Siyasette saf değiştirmelerin baş döndürücü hızından bahisle "dönekler haftası" ilan edilmesini istiyor Nazım Peker;
"… Saadet Partisi'nde iken: "AKP gibi firavunlaşmayacağız, Tayyip Erdoğan gibi İsrail'in vagonu olmayacağız, AKP Amerikan mandasıdır" diyen Numan Kurtulmuş, Şanla şerefle AKP'li oldu.
CHP'liyken: "Tayyip Erdoğan'ın gömlek değiştirdik demesine kanmayın, yılanlar da gömlek değiştirir ama zehiri aynı kalır." Diyen Savcı SAYAN, AKP'ye geçti.
Her dalda gezen, Atatürk'e: "Kefere Kemal", Kılıçdaroğlu'na: "Çakma Gandi" diyen Mehmet Bekaroğlu, şanla ve onurla CHP'li,
DP'nin Genel Başkanı iken: "Tayyip Erdoğan kendisini padişah olarak görmek istiyor, paçasından yolsuzluk akıyor." Diyen Süleyman Soylu, AKP'de yönetici,
CHP'li saygın Celal Doğan, HDP'den vekil oldu
AKP'nin kurucusu ve yılmaz savunucusu D. Mir Mehmet Fırat, HDP saflarında.
MHP'li Mansur Yavaş, CHP'li, "Bizans bile pek çok AKP'liden daha millidir"diyen Y. Tuğrul
Türkeş, AKP hükümetinde BAKAN oldu.
Vatan Gazetesi'nde AKP aleyhinde yazılar yazan jöleli Bulut, "Çifte tabancam var. Tayyip Erdoğan'a canım feda" diyecek kadar AKP'li.
Tayyip Erdoğan'ın:" Müftü müsveddesi" diye hakaret ettiği CHP'li İhsan Özkes, CHP'den ayrılır ayrılmaz:" Ak Saray'ın mescidinde namaz kılmak nasip oldu. Hz. Muhammed yaşasaydı kesinlikle Ak Saray'a giderdi" deyiverdi.
Daha binlercesini yazmak mümkün!
Bunun yanı sıra; kiminin de; ya adı ya da soyadı dönme.
ANAP listesinden vekil olup, O. Bölükbaşı'nın yanına dönmeyen vekilleri için, "Bu konu da ne düşünüyorsunuz S. Bölükbaşı?" diye soran gazeteciye değerli şahsiyet O. Bölükbaşı, "İlk kocasına ihanet eden kadının, ikinci kocasına ihanet etmeyeceğinin garantisi var mı? "diye verdiği cevabı da hatırlatıvereyim.
Hal böyle olunca, neden her şeye bir hafta tahsis ediliyor da; dönekler ya da dönmeler haftası kutlanmıyor?
Yazık! Çok yazık!
Dönme ve dönekler haftası kutlamamak; Şahsiyetli ve onurlu dönmelere bir hakaret değil mi?"