‘İkinci parti’ tercihleri neyi anlatıyor?

Önce ciddi bir firmanın araştırma sonuçlarını aktaralım... Soru şu: Oy vermeyi düşündüğünüz parti seçimlere katılmazsa, hangi partiye oy verirsiniz? Yani ‘ikinci parti’ tercihleri araştırılmış...
Ankete katılan deneklerin yüzde 38’i ‘hiçbiri’ derken, yüzde 20’si cevap vermemiş... ‘Hiçbiri’ seçeneğinin bu kadar yüksek çıkması, seçimlerin yaklaşıyor ve dolayısıyla aidiyet hissinin pekişiyor olmasıyla açıklanabilir... Ayrıca ülkede iktidar partisinin bloklaştırıcı siyasetinin bu sonuçtaki yüksek etkisi kabul edilmelidir...
Gelelim ‘ikinci parti’ tercihlerine: İlk sırada yüzde 12’yle MHP yer alırken, yüzde 10.1’le BBP, 5.5’le CHP, 4.3’le SP arkasından sıralanıyor...
Bu tabloda AKP’nin diğer seçmen kitleleri üzerinde nasıl bir husûmet oluşturduğu sonuçlardan belli oluyor... Kendi seçmen tabanını militanlaştırıp, mevzilerinde sağlam tutma uğruna uyguladığı ‘kutuplaştırıcı’ siyaset, diğer parti tabanlarında AKP’ye karşı ‘kemikleşmeye’ yol açmış...
Bunun sonucunda da diğer seçmen grubunun sadece 3.8’inin ikinci tercihi AKP... Bu oranın HDP’yle aynı hizada seyretmesi zaten her şeyi özetlemeye yetiyor... Sıradan bir siyasî mücadeleyi ‘düşman üretme’ stratejisi üzerine kuran ve kendi saflarında dağılmayı önlemenin yolu olarak ‘etrafın düşmanlarla dolu’ olduğunu propaganda eden anlayışın doğal sonucu bu...
Bugün hâlâ aynı propaganda dilinin sürüyor olması, şimdiye kadar elde edilen ‘siyasî verim’le açıklanabilir... Dikkat edilirse Davutoğlu, üzerinde ‘çok sırıtan’ bu rolü oynamaya çalışıyor, yetersiz kaldığı için Cumhurbaşkanı olmasına rağmen Tayyip Erdoğan bu çerçevede sık sık devreye giriyor, sahaya iniyor... İkisi de siyasî parti tabanları arasında geçirgenliği azaltmak için ‘dokuyu sertleştirme’ siyaseti güdüyor...
Aynı anketteki, AKP seçmeninin ‘ikinci parti’ tercihlerine göz gezdirelim: AKP’lilerin ‘ikinci parti’ tercihinde ilk sıra yüzde 13.3’le yine MHP’nin... Geri kalan sıralama şu şekilde: Yüzde 9.6 BBP, yüzde 8 SP, yüzde 5 HDP, yüzde 4.6 CHP...
Bu sonuçlar, muhalefetin izlemesi gereken yöntemle ilgili çok önemli işaretler veriyor aslında... Şimdi muhalefete düşen; bu tip anket çalışmalarını hızlandırıp, surda açılabilecek gedikleri görmek ve seçimler için ona göre strateji üretmek... Yani 2002’den beri sürekli mağlubiyet doğuran ‘rutin’in dışına çıkmak...
Parlamenter sisteme tam oturtulamayan ‘totaliterlik’ aşkının hedef tutturması için ‘Başkanlık sistemi’nin şartları olgunlaştırılmaya, halk bu fikre ısındırılmaya çalışılıyor... Bu tezgâhı bozabilecek faktörlerin başında ‘başkanlık sisteminde düşünülmeyen ve tasfiyesi planlanan’ partilerin iş birliği geliyor...
Çok değil, birkaç puanlık etki, bütün planları alt-üst edecek, iç hesaplaşmayı doğuracaktır... Böylece 2019’a kadar seçimin olmaması endişesi ortadan kalkacak, ülke siyaseti derhal yeniden düzenlenme dönemine girecektir...
Milliyetçi-muhafazakâr partiler ve partilerin dışındaki odak isimlerin oluşturacağı ‘millî blok’, stabil görünümlü mevcut yapıyı sarsabilecek en önemli hamle olacaktır... Daha önce de önermiş ve “Bu yolda bir hamle yapılsın, ilk rahatsız sesin milliyetçi unvan taşıyan kriptolardan ve havuzculardan gelecek olması, tutturulan yolun doğru olup olmadığını belgeleyecek zaten” diye yazmıştım...
‘Sağlama’ gecikmedi... Küçük havuzdan sözüm ona bir yazar, o yazımın tamamına göndermede bulunarak, bunun Erdoğan’ı indirmeye yönelik çok tehlikeli ve sinsi Siyonist projenin parçası olduğunu saçmaladı telaşla... Bu düşünce düzeyinden eylem düzeyine geçsin, bu sesler çok daha fazla çıkacaktır... O seslerin artışı, yöntemdeki doğruluğun delili olacaktır...
İktidar partisinin ‘milliyetçi oylar’a odaklanacağı bu dönemde karşı hamle, hayatî öneme sahip... Bundan sonrasını ‘samimiyet’ ve ‘bağımsızlık’ belirleyecek!..

Yazarın Diğer Yazıları