İki hüzünlü bayram
Bugün Kurban Bayramı’nın ilk günü. Bayramın hemen ertesi de Cumhuriyetimizin kuruluşunun 89. Yıldönümü. En büyük milli bayramımız “Cumhuriyet Bayramı” ...
Hepinizin mübarek bayramınızı tebrik ediyor, bütün İslâm âlemine, Aziz milletimize bu güzel bayramın hayırlar, saadetler getirmesini niyâz ediyorum.
Cumhuriyetimizin de daha aydınlık günlerde sonsuza kadar kutlanmasını temenni ediyorum.
Kurban, bilindiği gibi çok ilâhi bir kavramdır. En sevgili evladını Rabbine kurban etmeye hazırlanan İbrahim Peygambere gökten inen koç; en çok sevilen evlatları kurban edilmekten kurtarmıştır.
Ancak, bu tablo sadece bu şekilde mi görülmelidir? Alınması gereken mesajlar nelerdir? İnsanoğlu kendisine verilen bütün nimetlerin Allah’ın lütfu olduğunu bilir, alınmasını da bu idrâkle tabii karşılarsa evladının yerine koç kurban olarak ihsan edilir.
Aziz milletimizde bu iman fevkalade yerleşmiştir. Gelin olacak kızlarımıza kına yakılır. O evine, hayat arkadaşına kurbandır. Askere giden gencin avucuna kına yakılır. Vatanına kurban olsun diye... Türkülerimizde kurban motifi vardır. “Kurban olam ayına, ayına yıldızına...”
Nitekim 30 yıldır terör denilen belayı yok etme yolunda ne çok kurban verdik. Veriyoruz.
Türkiye’nin Orta Doğu’daki stratejik konumu çerçevesinde güçlenmesini istemeyen bütün devletler şöyle ya da böyle teröre destek vermektedirler. Terör düzensiz bir silahlı güçtür. Bu konuda devletimiz, ordumuz, polisimiz büyük tecrübeler kazanmıştır. En kısa zamanda terörün kökü kurutulacaktır.
Bu Kurban Bayramında gözümüz yaşlı, gönlümüz şehitlerimizin acısıyla elemlidir. Cumhuriyet Bayramı’nda Cumhuriyetimiz, son yıllarda neredeyse unutturulmaya çalışılan temel değerlerinin yediği darbelerle yaralıdır. Bu vatanı kanıyla kuran, koruyan şehitlerimizin kemikleri sızlıyor.
Ama, iman sahiplerinin bedbin olma hürriyeti yoktur. Bir demir yumruk olacağız ve hıyaneti bitireceğiz. Yurdumuz bayramların bayram olduğu güzel günlere kavuşacak.
Devleti ebed-müddet inancımızın Cumhuriyeti ve O’nun büyük bayramını 29 Ekim’de kutlayacağız. Mustafa Kemal Paşa dehâ denilmeye lâyık bir dirayetle Milli Mücadele’yi teşkilatlandırmış ve yönetmiştir. Hiç şüphesiz yanında çok değerli şahsiyetler vardı. Asker kadrolar Trablus ve Balkan harbinde yola çıkmış, Cihan Harbi’nde Çanakkale Savaşı örsünde dövülmüş, İstiklâl Harbi’nde çelikleşmişti. Sivil şahsiyetler ise; savaşların ülkeye getirdiği bütün sorunları omuzlamıştı.
Millet akıl almaz bir fedakârlık sevdalısıydı. Canını, kanını, varını, yoğunu son zerresine kadar kurtuluş uğruna feda ediyordu.
Mustafa Kemal Paşa, “Mustafa Kemal Hükümeti” dememiş “ANKARA TBMM Hükümeti” demiştir. Her mücadele adamında ihtiras vardır. M. Kemal Paşa da ihtiraslıdır. Ama duracağı yeri bilmiştir.
Cumhuriyet’in ilanı şüphesiz bayramdır. Halk, vatandaş değeri kazanmıştır. Sağlık, eğitim, ekonomi projeleri başarıyla uygulanmış, bu sayede her alanda yetişmiş insan gücümüz olmuştur. Kurtuluş Savaşı’nda demir süngü yapacak ustası olmayan Türkiye’nin bugün “Harp Sanayisi” vardır.
Ancak Kemalist köke bağlı kültür, ekonomi ve dış politikaların üstü örtülüyor ve akıl almaz bir yön değiştirme gayreti var. Nereye? Ne için?
Milli bayramlarda yapılan geçitler sade ordunun gücü değil, milletin kıvancıdır, güvenidir. Bunları kaldırmak, kutlama yürüyüşlerini yasaklamak hangi aklın işidir? Cumhuriyet Bayramlarında bütün toplum kesimleri al bayraklar altında yürür, yürüyecektir. Devlet adamı toplumu patlatacak işlerden uzak durmalıdır.
1923’te kurulan bu güzellikler rejimi, milletindir. Millet sevdiği benimsediği bütün değerleri korur. Bugün Cumhuriyeti yıkmaya çalışanlar da, O Cumhuriyet sayesinde var olduklarını unutmamalıdır.
Cumhuriyet kurulduğundan beri karşı darbelere uğradı. Hepsini aştı. Unutmayalım; uçurtmalar rüzgâr gücüyle değil, o güce karşı uçtukları için yükselirler.