İki çözümü var… Uygulanmazsa 24 milyon insanı yutacak

İki çözümü var… Uygulanmazsa 24 milyon insanı yutacak

Son günlerde İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde oluşan obruklar tarımı tehdit ederken Trakya Namık Kemal Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Okan Gaytancıoğlu, Yeniçağ'a özel açıklamalarda bulundu. Bölgede yaşayan 24 milyonun etkileneceği gerçeği açıkladı.

YENİÇAĞ - Özel Haber / Fatih Erboz

Türkiye’de özellikle İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki obruk oluşumu ülke topraklarını tehdit ediyor. Trakya Namık Kemal Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Okan Gaytancıoğlu, obruk oluşumunun çeşitli nedenlerinin olduğunu belirterek, “Obruklar kendiliğinden oluşabilir. Bu doğal bir süreç. Ancak bir de insan eliyle oluşanlar var. Yeraltı sularını ve yer üstü sularını planlı kullanırsak sorun büyük oranda çözülür. Obrukların oluşumunun iklim değişikliğinden, toprakta gereğinden fazla gübre kullanımından kaynaklanan bir dizi nedenleri var. Eğer bu nedenleri planlı bir şekilde ortadan kaldırabilirsek obruk oluşumunun büyük oranda önüne geçebiliriz. Bu da planlı üretim ve özellikle planlı su kullanımından geçiyor” dedi.

Obruk oluşumlarının doğal ve insan kaynaklı nedenlerinin bulunduğunu anlatan Gaytancıoğlu, şunları söyledi:

“Bir bölgede aşırı kuraklık olduğu zaman, buna bağlı etkenlerle yer altı suları çekildiği zaman obruk oluşması doğaldır. Bu doğal nedenlerden oluşan obruklardır. Bir de insan kaynaklı nedenlerden oluşan obruklar var. Bunların da nedenleri son yıllarda karşımıza çarpık kentleşme ve aşırı karbon salınımının yarattığı iklim değişikliği olarak karşımıza çıkıyor. Elbette başka nedenlerde var ama içinden geçtiğimiz süreçte bu iki neden önem kazanıyor. Türkiye’de ve bütün dünya ülkelerinde bir ülkenin su kaynaklarının önemli bölümü tarımsal amaçlı kullanmaktadır. Bu oran ülkemizde yüzde 70’lere kadar çıkmaktadır. Yer üstü ve yer altı su kaynaklarının kullanımı tarımsal amaçlı su kullanımında önemli. Öte yandan tarımda verimi arttırabilmek için tarım yapılan toprakta bir takım minerallerin olmamasından dolayı kimyasal maddeler kullanıyor. Bu da zaman içeresinde tuzlanmayı beraberinde getiriyor. Bunların toplamında yeraltı suları ve toprak zarar gördüğünden obruk oluşum kaçınılmaz oluyor.”

b.png

DOĞAYI KİRLETİYORUZ SUYU TÜKETİYORUZ

Özellikle çarpık kentleşmenin obruk oluşumunda çok önemli bir yeri olduğuna dikkat çeken Gaytancıoğlu, “Yeraltı sularının zarar görmesinin en önemli faktörlerinden biri çarpık kentleşme. Kentlerde kullanılacak suyun planlanıp ona göre şehirde su tüketimi yapılmaması. Özellikle bazı sanayi tesisleri yeraltı sularından faydalanabilmek için suların bol olduğu yerlere kuruluyor. Örneğin deri fabrikaları. Bu fabrikalarda üretim yapılırken su çok kullanılır. Kullanılan bu su yeraltı suyu oldu çoğunlukla. Bu nedene yeraltı suları kaynaklarımız çarpık kentleşme ve sanayileşme nedeniyle tükeniyor. Bunun yanında fabrikalarda kullanılan suların atık hale gelmesinden sonra doğaya bırakılması en basit örneğiyle İstanbul’da Haliç’in kirlenmesine neden oldu. Zeytinburnu semtinde su yerin çok altında değildi, bu kullanılıyordu. Daha sonra da atık su denize atılıyordu. Buna önlem alamadık zamanında. Bir de doğayı kirlettik. Hem doğayı kirletiyoruz, hem de su kaynaklarımı tüketiyoruz. Buna önlem almamız gerekiyor” diye konuştu.

Türkiye’de suların kullanımının kontrol altına alınmadığı takdirde obruk oluşumunun sorun olmaya devam edeceğini kaydeden Gaytancıoğlu, “Obruk oluşumunu önlemek istiyorsak sularımızı planlı kullanmak gerekiyor. Planlı tarımın ile birlikte planlı su kullanımı artık çok önemli. Dünyada tek bir tarım modeli üzerine çalışılmıyor. Doğayı koruyacak tarım modellerin üzerine de çalışılıyor aynı zamanda üretim modelleri oluşturuluyor, organik tarım, iyi tarım gibi. Bir taraftan doğayı kirletirken, diğer taratan sularımız tükettik. Bunun yanına bir de karbon salınımına bağlı iklim değişikliği eklenince üçüncü bir faktör daha çıktı. Sonuçta iklimler kayınca kar yağış sistemleri değişti. Yeraltı sularının varlığı için kar yağışı çok önemli. Kar az yağmaya başlayınca son dönemde tükettiğimiz yeraltı sularının yerine yeni kaynaklar gelmedi. Artık bir sanayi tesisi 20 metre değil, 200-300 metrelerden su çıkarmaya başladı. Sularımız çekilince toprakta bozulma ve doğal olarak çökme başladı. Bunların hepsi birbirine bağlı. Sonuçta obruk oluşumlarının da bir anlamda önü açıldı. Bugün yaşadığımız obruk sorunu böyle bir sürecin sonunda ortaya çıktı” ifadelerini kullandı.

PLANLI SULAMA

Obruk oluşumunun ve topraklarımızın korunabilmesi için planlı su kullanımının şart olduğunu kaydeden Gaytancıoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

“Artık tarımda da planlı bir tarım modeli, planlı bir su kullanımı şart. 1950’li yıllarda ki tarım anlayışı gübreyi daha çok kullanıyordu. Bugün de gübre kullanmalıyız ama çok daha bilinçli ve toprağı düşünerek kullanmalıyız. Verimi arttırmak için o yıllarda gübre çözümdü. Bugün artık bir noktadan zarar vermeye başladı. Zirai ilaçlar da bunun gibi. Tarım da başka yöntemleri bulurken, suyu mühendislik kapsamında kullanmalıyız . 1950’li yıllarda dünya nüfusu 1 milyardı, bugün ise 8 milyar. Bu kadar insanın aç kalmaması için verimli tarıma devam ederken, planlı ürün ekimi, planlı su kullanımı ile toprağımız koruyacağız. Yerüstü sularımızı çok dikkatli kullanacağız. Obruk oluşumu deyip geçmeyelim toprağımızın korunması için önemli bir işaret olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle yeraltı sularımızı koruyarak, planlı yöntemlerle sulama yapmalıyız.”