İki çocuk, iki baba, bin utanç
Birinci çocuğun adı Tuğçe;
14-15 yaşlarında...
TEOG'da Kız Teknik Anadolu Lisesi'ni kazandı. Kazandığı okula alınmadı; Turizm Meslek Lisesi'ne paslandı. Oraya kaydını yapacaklardı ama 'altyapı yok, sınıf yok sınıf olsa öğretmen yok diye' orada da eğitim alamayacağı ortaya çıktı.
Çünkü otizmliydi.
Tuğçe'nin babası, -aynı zamanda şansı- Çetin Arık;
CHP Kayseri Milletvekili.
Ondan önce hekim; TBMM'ye seçilmeden önce Erciyes Üniversitesi'nde Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olarak kim bilir kaç "mucize" doğdu avuçlarına.
***
Arık, mesleği ve eğitimi itibarıyla otizmin ne olup olmadığına vakıf, gerekli hassasiyetleri gelişmiş, bunun bir "ayıp", "utanç", "özür" olmadığının idrakinde, siyasi mevkiinden ötürü de otizmli çocukların haklarını gasp edenlerle mücadele gücüne sahip bir babaydı.
Çıktı ve haykırdı:
"Eğitim anayasal bir haktır. Eğitim otizmli çocukların da anayasal hakkıdır."
Millî Eğitim yetkilileri "duymak zorunda" kaldı;
Tuğçe'nin kazandığı okulda eğitim göreceği açıklandı.
Üniversiteyi de okutacak; en az Tuğçe kadar azimli ve arzulu babası.
***
İkinci çocuğun adını bilmiyorum;
Önceki sabah İstanbul'da bir halk otobüsünde gördüm onu.
O da otizmli.
6-7 yaşlarında olmalı.
Cam kenarına oturmuş; trafikteki diğer araçlara, yahut araçlarda gördüğü insanlara el sallıyor(sallamaya çalışıyor)du.
Çocuk ne zaman elini kaldırsa, bir başka el sert bir şekilde aşağıya çekiyordu onu. Çocuk yine kaldırıyor, yanından kalkan pençe gibi o koca el yeniden indiriyor; sert, özensiz, çekeleyerek, çekiştirerek. Defalara tekrarlandı bu sahne.
Sonra cama yapıştırılmış bir çıkartmayla oynamaya başladı çocuk; sürekli aynı köşeyi tırnaklıyordu, çıkartmanın ucu kalktı, çocuk çekti...
Derken...
Şaaaak diye bir ses...
O kocaman el küçücük çocuğun suratında.
Belli ki babası olan adam çocuktan utanmakla-nefret duymak arasında gidip gelen ama her hangisiyle zerre sevgi içermeyen bir ifadeyle vurdu çocuğa...
Bir iki homurdandık;
Bu modeller hep mi öyledir arkadaş; zeytinyağı tabii biz ne karışırız ki! Döver de, sever de!
Kendisine "keşke olmasaydı" mesafesindeki bir babanın velayetinde o çocuğun da Tuğçe gibi bir gelecek şansı olur mu bu hayatta;
Hiç sanmıyorum.
***
Arık'ın "eğitimcilerin eğitimine" dönük mücadelesi de anlamlı tabii ama "ikinci baba"lar çoğunluktaysa otizmli çocukların aileleri arasında; eğitimcilerin otizmli çocukların "eğitim hakkı" konusunda bilgilendirilmesinden önce ebeveynlerinin çocuklarının "yaşam hakkı" konusunda bilgilendirilmesi lazım galiba.
***
Üç günlük siyaset...
-----
Ertuğrul Özkök dün, en kötü gününde yanında olan Nazlı Ilıcak'a en kötü gününde sırt dönen Merve Kavakçı'ya yaptı bu hatırlatmayı ama siyasetin bütün mahallelerine uyarlanabilir aslında:
"... siyaset geçici bir şey... En büyük düşmanlıklar içinde bile insan yanımızdan bir şeyler kalmalı..."
Ki siyaset sona erdiğinde -erecek bir gün- çalan olsun kapımızı, soran olsun hatırımızı, anan olsun adımızı!
***
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "FETÖ"nün siyasi ayağının deşifresi ve temizlenmesini isteyen muhalefet partilerine "herkes kendi içine baksın" demiş; onlar da tam olarak onu diyorlar ya Sayın Bozdağ;
Kuru-yaş her ihbar edileni yaftalamadan önce dönün de içinize bir bakın!
***
Özrü kabahatinden büyük
-----
Geçmişte Fethullah Gülen'in hukuk nezdindeki "suçsuzluğunu" savunmasına rağmen 15 Temmuz ihanetini araştırmak üzere kurulan Meclis Komisyonu Başkanlığına getirilen Reşat Petek'in "pişman olacağı bir geçmişi yok"muş!
Ne diyelim;
Başını yastığa koyduğunda sahiden de bir Ali Tatar, bir Murat Özenalp, bir Kaşif Kozinoğlu, bir Fatih Hilmioğlu, bir Kuddusi Okkır gelmiyorsa gözünün önüne, kuş gibi uyuyabiliyorsa sahiden; Allah herkese böyle geniş vicdan versin!
***
Attila İlhan anısına...
------
Attila İlhan'ı geçtiğimiz yıl 90. doğum gününde anan Kadıköy Belediyesi bu yıl da ölüm yıldönümü dolayısıyla hatırlıyor, hatırlatıyor usta şairi.
Attila İlhan Vakfı iş birliğiyle hazırlanan ve 10 Ekim Pazartesi akşamı saat 20.00'de, Caddebostan Kültür Merkezi'nde yapılacak etkinlikte, şiirleri, şiirlerinden bestelenmiş şarkılar ve anılarından oluşan bir sanat geçidi bekliyor Attila İlhan sevenleri.