İhbar: Bu köşede yüksek sesle 10. Yıl Marşı söylenmektedir!
Rüzgâr nereden eserse oraya dönen "fırıldak"ların -ay pardon ya "ışıldak"tı di mi o- bayat çerez tabağı tadındaki çalıntı şakşaklama melodileriyle karıştırdılar zahir!..
Üç gün çalınır, söylenir, sonra "puffff"; unutulur gider, anan olmaz...
***
10. Yıl Marşı;
Bir:
Türk edebiyatında tek başına bir ekolün sembolü "Han Duvarları" gibi abide eserlere imza atmış Faruk Nafiz Çamlıbel ile -kuyruklarına teneke bağlanacak hale gelmeyi dahi göze alarak koltuklarına yapışanlar anlamaz- "Atatürk devrimlerinden ödün verildiği gerekçesiyle" hem partisine, hem siyasete veda etme "tavrını" gösterebilmiş Behçet Kemal Çağlar'ın imzasını taşıyan bir "kültür mirası"dır!
İki:
"Happy Birthday"li fetih kutlaması yapan çakma "Fatih"ler idrak edemezler; Türkiye Cumhuriyeti'nin "doğum günü şarkısı"dır!
Üç:
"Yerli ve millî"nin daniskasıdır!
Dört:
Üretimdir!
Beş:
Kalkınmadır!
Altı:
Bağımsızlık; yani Türk Milleti'nin karakter ilanıdır!
Dahası da vardır da uzatmadan "altı ok"la özetlemiş olalım mevzuyu; velhasıl müstemlekeleştirilmiş bir coğrafyada hür bir devlet kurmanın, yüksek karakterli bir "yeniden milletleşme" seferberliğinin hikayesidir!
Dolayısıyla;
"Çizerek kanımızla öz yurdun haritasını,
Dindirdik memleketin yıllar süren yasını.
Bütünledik her yönden istiklâl kavgasını.
Bütün dünya öğrendi, Türklüğü saymasını.
Türk'üz Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi,
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde Türk ileri..."
Bolu'da 10. Yıl Marşı'nın yasaklanmasını protesto eden CHP'li gruba biber gazı sıkan "siyasi polis(!)" -"cumhuriyetin polisi" olsaydı eli varmazdı çünkü- ne duruyorsun;
"Sık bakalım, sık bakalım
Buraya da biber gazı sık bakalım"
Elbet bir gün devran döner...
Görürüz hep birlikte;
Seni evladı olduğun milletin üzerine süren iktidar desteği çekilince arkandan "delikanlı kim bakalım"!
***
Ayıp...
Yüzlerce meslektaşın o marşta haykırdığımız değerlerin bekçiliğini yaparken şehit edildi vatan, millet, devlet, rejim düşmanlarınca!
Bari onların kemiklerini sızlatma! Çok ayıp!
*
Siyasette metamorfoz
ÖNCE:
Burcu Esmersoy -ve öteki "gidi Geziciler"- Gezi Parkı'nda sabahlarken Erdoğan:
"Sizi gidi Geziciler sizi, gezseniz gene iyi hep yatıyorsunuz, ya engelliyorsunuz, ya yatıyorsunuz. Ne yaparsanız yapın bu kutlu yürüyüşü durduramayacaksınız..
Sanat camiasından bu sürece destek verenlere yazıklar olsun!"
SONRA:
Burcu Esmersoy -ve öteki "gidi Geziciler"- Huber Köşkü'ndeki iftar davetine icabet edince Erdoğan:
"Türkiye, işte böyle fedakârlıklar, böyle acılar, böyle kahramanlıklarla tarihi bir istiklal ve istikbal mücadelesi veriyor. Bu mücadelenin en büyük destekçisi sanatçılar, sporcular olmayacak da kim olacak?"
*
Sanatta metamorfoz
ÖNCE:
"İnsanları yaralayacak, hatta öldürecek bu öfke neyin nesidir? Yazıklar olsun. Ailemden birinin gözünü plastik kurşunla çıkardınız!!! Bunun hesabını nasıl vereceksinizzzz???"
SONRA:
"Reyiz"in vurduğu yerde gül biter... Bir hatadır olmuş... Çok da uzatmamak lazım... Zaten hepimiz kardeşiz... Ölmüşle olmuşa çare yok... Göz dediğin nedir zaten; yoluna canım feda...
*
Özeleştiri...
Çuvaldızı kendimize batıramazsak başkalarını iğnelerken inandırıcı olamayız. Objektif yazmadığımı, kişisel ilişkilerimden çok etkilendiğimi ileri süren çıkıyor bazen... Öyle olsaydı, önceki günkü MHP Tüzük Kurultayı'ndan sonra, insülin direncimi keşfederek beni beyhude çırpınmaktan kurtaran, yani mevcut aday adayları içinde "menfaat" sağladığım tek kişi olan sevgili doktorum (MHP Genel Başkan aday adayı) Prof. Dr. Sait Gönen'e kallavi bir yer ayırıp, pozitif ayrımcılıkta tavan yapmam gerekirdi. Tek kelimeyle bile anmamışım kendisini. Negatif ayrımcılık olmuş. Kendimi kınar, Gönen'den özür dilerim!
+++++
"Utanmıyor musunuz?" diye soruyor hâlâ... Biz utanmıyoruz yuhalıyoruz, çünkü siz utanmıyorsunuz! (Bunun neyini anlamıyorsa...)
*
Haber dili
"Adana 51 dereceyi gördü"den sonraki habere "Piyasalarda bahar havası esiyor" diye girmeyin; mecaz da olsa çok sinir bozucu oluyor...