İfade hürriyetine bakın!
R.T. Erdoğan, Reuters Haber Ajansı muhabirlerinin sorularını cevaplandırdı. İyi de oldu. Dünya terörle mücadeledeki kararlılığımızı bir daha görsün.
Reis'le, terörle mücadele meselesinde beraberiz. Hiçbir itirazımız yok ama ara yalpalamalar, halkı endişelendiriyor. Sırf İstanbul seçimini alalım, bizim "kabilenin" arpalıkları kesilmesin, demeye gelen canhıraş çabalar, ne yazık ki, terörle mücadeleye gölge düşürmüştür. Son bir hamleyle HDP'nin oylarını derlemek için Abdullah Öcalan'a bir "adam" gönderilip mektup getirtilmiştir.
Terörle mücadelede bir diğer vahim açık ise A. Öcalan'ın birader-i sagîrinin TRT'ye çıkarılmasıdır. ("Birader-i sagîr" küçük kardeş demek. Arapça-Farsça kelimelerden müteşekkil Farsça tamlama. Arapça "el-ahu's-sagîr" deseydik, Osmanlı Türkçesine tamamen yabancı olurdu. "İslâmcılarımız" bile sıkıntı çekerdi. "Ahilik" Arapça sıfat tamlamasındaki "ah"tan gelir. "Ahî"yi "Kardeşe ait, kardeşlik" veya "kardeşim" olarak düşünebiliriz.)
Hadi elinizdeki "terörist başı"ndan medet umdunuz, bir mektup getirttiniz, neyse diyelim... Ya kırmızı bültenle aranan küçük birader Osman'ı, üstelik devlet televizyonuna çıkarılmasına bir mazeret uydurulabilir mi?!
Savcılığa şikâyet edilmişti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade hürriyetini hatırlatarak "Soruşturmaya yer olmadığı" kararına vardı! Gerekçesi de şöyle: "Basın organlarınca yayınlanan haberin toplumun ilgisini çeken, güncel bir niteliğe sahip olup halkı kin ve düşmanlığa sevk etmemesi, şiddete teşvik etmemesi ve nefret ayrımcılığı içermemesi, terör veya ayrılıkçı hareketleri övmemesi, yapılan faaliyetin basının haber verme özgürlüğü kapsamında kabul edilmesi gerektiğinden suç unsuru taşımadığı değerlendirilmekte."
Bu açıklamalar kimseyi kandırmaz. Kırmızı bültenle aranan adamı konuşturuyorsunuz, 74 askerimizin katilini konuşturuyorsunuz, PKK'nın bir yöneticisini konuşturuyorsunuz... Yakalanıp Türkiye'ye getirilse (Sahi niye getirilmiyor? Yeri belli yurdu belli) hapisten çıkamaz. Şemdin Sakık o kadar askerimizin kanına girdi, yakalandı, üstelik pişmanlığını da dile getirdi ama müebbet yedi.
Güven işte böyle yitiriliyor.
Adalet Bakanlığı, yeni ifade hürriyetini genişletecek kanunlar üzerinde duruyor. Bakan Abdulhamit Gül ipuçları verdi. Diyor ki: "Evrensel hukuka göre, şiddeti öven, teşvik eden, yaygınlaştıran, insan onuruna yönelik hakaret elbette ki özgürlük değildir. Bunların dışında ifade özgürlüğü sınırlandırılamaz."
Yine diyor ki: "Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."
İleride ayrıntısına gireriz... Şunu soracağım sadece: "1128 Akademisyenin Bildirisi" diye bilinen "PKK Bildirisi", açık açık bölücü örgütün eylemlerin savunduğu, askerimizi katil gösterdiği hâlde AYM "ifade hürriyeti" kararına vardı. Belli ki "Yukarısı", AİHM devreye girmesin, başımız ağrımasın diye böyle bir karar verilmesini istedi. Bundan böyle, artık hangi kanunları çıkarıp da "ifade hürriyeti"nin önünü açmış olacaksınız?! AYM'nin ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kararı örnek gösterilerek, "ifade hürriyeti"nin çok çok ötesinde bölücü yıkıcı bütün propagandaların önü açılmış oluyor.
HDP'nin kapısında evlâtlarını isteyen anneler bile sizi uyandırmıyor. Yazık!