İDO, Telekom vs...

Kim ne derse desin; bazı özelleştirmeler, bırakın devlet bünyesini günlük yaşantımızı da allak bullak etmiş bulunuyor. Buna, İDO ve Telekom gibi kuruluşların halkımıza çektirdikleri “çirkin örnekler” gösteriliyor.
İDO’da fiyatlar, her gün “keyfi” bir şekilde artarken, bazı seferler de ortadan kalkıyor.
Aslında, İDO’yla ilgili çok haberler ortada dolaşıyor.
Ne var ki, Telekom’un konumu daha “vahim” bir manzara arz ediyor.
Ülkenin en büyük haberleşme ağlarından birini yabancılara teslim etmenin yanı sıra, çalıştırılan elemanların ehliyetsizliği sırıtıyor.
Telekom’un oyunlarından sadece birini kamuoyuyla paylaşmak bize düşüyor.
Olay, 24 Eylül 2011’de, meslektaşım olan eşimin Bodrum’da internet servisini “rutin” bir şekilde iptal ettirmesiyle başlıyor.
Ancak, 29 Eylül 2011’de Telekom çağrı servisinden bir memurenin “her yıl internetinizi kapatıp, yazın yine açtırıyorsunuz. Oysa, hattı sabit bırakarak sadece kullanılırsa günde 2 lira ücretle internetinizi kestirmemenizi öneriyorum” teklifiyle karşılaşıyor.
Kayıtlara geçen bu teklif üzerine sağlanan “mutabakat”a rağmen, Telekom’un her ay 59 lira civarında toplam olarak da 600 liralık bir borç faturasıyla karşılaşan eşimin itirazı üzerine, kendisinden durumu anlatan dilekçe alınıyor.
Ne var ki, defaatle yapılan görüşme ve uyarılara rağmen olayın incelemede olduğu cevapları veriliyor.
Haberleşme özgürlüğünün ihlalinden tutun kişisel haklara kadar bütün süreçler adeta donduruluyor.
Kimse daha ötesini bilmiyor veya bilemiyor.
Bilinen o ki, bir gazetecinin internet hakkı elinden alınırken üstüne üstlük 600 lira ceza da tahakkuk
ettiriliyor.
Her ne kadar, Telekom çok üst düzey yöneticilerinin böylesine “utanç” verici durumdan haberleri olmadığı akla geliyorsa da, böylesine hataların çok müşteri kaybına neden olduğu biliniyor.
“E-fatura uygulamasını başlatarak, milyonlarca ağacın kurtulmasına katkıda bulunduğunuz için teşekkür ederiz” gibi mesajlar yayınlayarak sempatik olmaya çalışan Telekom’un biraz da abonelerinin hakkını korumaya çalışması gerekiyor.
Özellikle çoğu gündelik olan sorunlar o kadar fazla ki, yazmakla veya feryat etmekle bitmiyor.
Şu İstanbul’daki trafik keşmekeşliğinin sebebi bir türlü bulunamıyor.
Köprüler onarıma alındıktan günlerce sonra “kriz masası” kurmanın gülünçlüğü ve güçlüğü birbirine karışıyor.
“Kriz masası”nın yapabileceği hiçbir şey ne yazık ki, bulunmuyor. Sadece hangi yolların kapalı olduğunu anında ilan etmek işe yaramıyor. Çünkü, bunca kamyon ve otobüsü şehrin içinden geçirmek ve hala bu gibi durumlarda, tek-çift plaka uygulaması yapmak için çok geç kalınmış bulunuyor.

NOT: Yazımın kaleme alınmasından bir gün sonra Telekom’un hatasını kabul ettiğine dair (özürsüz) bilgi verdiğinden haberim oldu.

Yazarın Diğer Yazıları