İsrail’in Lübnan sınırları içerisinde Hizbullah üyelerinin çağrı cihazlarını patlatması sonucunda 20 kişi hayatını kaybederken yaralı sayısı üç binin üzerine çıktı. Dünyayı şoke eden saldırı sonrasında vatandaşlar “Acaba bizde risk altında mıyız?” sorusunu sormaya başladı.
Saldırının doğrudan iletişim ağına sızdırılması sonucunda mı yoksa Hizbullah içerisindeki Mossad ajanlarının istihbaratları sonucunda mı yapıldığı merak konusu oldu. Hem siber güvenliğin hem de casusluğun ele alındığı bu saldırı sonrasında Türkiye İçişleri eski bakanlarından Sadettin Tantan sosyal medya hesabından görüşlerini açıkladı.
İstihbarat savaşlarının geldiği nokta devletlerin birbirleriyle rekabet ettikleri en kritik alandır. İsrail’in Lübnan’daki Hizbullah militanlarını elektronik cihazları bomba olarak kullanarak imha etmesi potansiyel yöntem olarak bilinen ancak uygulama bakımından saha yeteneği ve…
— Sadettin Tantan (@sadettintantan) September 19, 2024
Açıklamasının birinci kısmında milli yazılımların önemine değinen Tantan, “İstihbarat savaşlarının geldiği nokta devletlerin birbirleriyle rekabet ettikleri en kritik alandır. İsrail’in Lübnan’daki Hizbullah militanlarını elektronik cihazları bomba olarak kullanarak imha etmesi potansiyel yöntem olarak bilinen ancak uygulama bakımından saha yeteneği ve ajan devşirme gerektiren dikkat çekici bir operasyondur.
Türkiye’nin “güvenlik mimarlığı” kapsamında güncellemeler yapması gerektiğini defaatle ifade ettim. Milli yazılımların, milli savunma sanayiinin gelişiminin yanısıra istihbarat birimlerinin yasal zemindeki operasyon yetkisinin artırılması gerekliliği bir kez daha ortaya çıkmıştır” ifadelerini kullandı.
“İNSAN KAYNAKLARI SIKI KORUNMALI”
Türkiye’nin savunma sanayisi alanındaki mühendislerin neden hedef alındığının, istihbarat savaşları yönünden daha iyi kavranılması gerektiğine vurgu yapan Tantan, insan kaynaklarımızın sıkı korunması gerektiğini ifade etti:
“Aselsan- Havelsab mühendislerinin, Prof. Dr. Engin Arık’ın, Nuri Killigil’in ve bu alanlara geçmişten bugüne katkı sağlayan yüzlerce ismin neden hedef alındığı istihbarat savaşları yönünden daha iyi kavranmalı ve kritik projeleri yürüten insan kaynağımız yaşam alanları da düşünülerek sıkı korunmalıdır.”
“NİTELİKLİ GENÇLERE “GİDERLERSE GİTSİNLER” DENMEMELİ”
Açıklamasında Türkiye’nin güvenlik mimarlığı eski nesil anlayışının yerine daha modern bir anlayışla bölgede olaylara ağırlığını koyan ülkeler arasında olması gerektiğine de değinen Tantan, ülkenin yetiştirdiği nitelikli gençlere “giderlerse gitsinler” denilmemesi gerektiğini şu sözler ile açıkladı:
“Yeni Dünya Düzeni’nde Türkiye’nin müreffeh bir konumda olması için güvenlik mimarlığı eski nesil anlayışın yerine modern bir anlayışla ele alınarak gelişmiş ülkeler düzeyine eriştirilmelidir. Türkiye siyasi, ticari, iktisadi ve askeri yönden bölgenin en büyük olarak bölgedeki olayları izleyen değil olaylara ağırlığını koyarak yön veren ülke konumunda olmalıdır. Bu nedenle; milli savunma sanayi, milli teknoloji, milli yazılımlar geliştirilmeli; ülkemizin yetiştirdiği nitelikli gençlere “giderlerse gitsinler” denmemeli, üniversitelerin rektör atamaları akademik kriterlere göre ele alınmalı kısacası liyakat temel kriter olarak kabul edilmelidir.”
“SIĞINMACILAR İSTİHABARAT ZAAFİYETİNE NEDEN OLDU”
Tantan ülkedeki milyonlarca sığınmacının istihbarat zafiyetine neden olduğunu belirtti. Bu sığınmacıların acilen iadesinin sağlanması ve parayla vatandaşlık uygulamasına son verilmesi gerektiğini şu sözler ile açıklayarak sözlerine son verdi:
“Ülkemizdeki geçici sığınmacılar, parayla vatandaşlık satın alanlar nedeniyle ülkemize kolayca giriş yapanlar büyük bir istihbarat zaafiyetine neden olmuştur. Bu zaafiyetin giderilmesi için acilen geçici sığınmacıların iadesi sağlanmalı ve parayla vatandaşlık verilmesi uygulamalarına son verilmelidir.”