"... Kendilerinden olmayan yapım şirketlerini saf dışı bırakarak işleri örgütün güdümündeki şirketlere verdiler... Çekilmemiş bölümleri satın almış gibi fatura ettiler... Ödeme planı oluşturulmuş bölümleri kendi firmalarına uçuk rakamlarla yaptırdılar... Sonuç itibarıyla kurumu yaklaşık 300 milyon lira zarara uğrattılar."
Polis Akademisi öğretim üyeleri Prof. Dr. Şafak Ertan Çomaklı ve Yrd. Doç. Dr. Deniz Turan'ın FETÖ'nün TRT'yi nasıl soyduğunu anlatan ve geçen gün bir basın toplantısıyla açıkladıkları "FETÖ Bağlamında Terör Amaçlı Kullanılan Kamusal Mal ve Hizmetler" başlıklı raporda yer aldı yukarıdaki satırlar.
FETÖ'nün bu aleni soygunu yaptığı yılların önemli bölümünde TRT'nin başındaki isim İbrahim Şahin'di. Ahmet Necdet Sezer'in iki kez veto ettiği bu zat-ı muhteremi Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olur olmaz, 2007 yılında TRT'nin başına getirmişti. 2014 yılına kadar bu görevde kalan Şahin, TRT'yi sadece iktidarın borazanı yapmakla kalmamış, adeta babasının çiftliği gibi yönetmiş... Yüzlerce FETÖ'cüyü sorgusuz sualsiz ve de sınavsız TRT'ye doldurmuştu.
Ülkeye verdiği zarar Polis Akademisi'nin raporuyla bir kez daha ortaya çıkan bu kişi şimdi nerede mi?
Hayır, hayır...
Ne Silivri'de ne Sincan'da ne de bir başka cezaevinde. O, iki yıldan fazladır Samsun'da, vali olarak ülkeye hizmet veriyor!
Eee, tabii ki "Benim FETÖ'cüm, senin FETÖ'cün" diye bir ayrım da her zaman var!
Melih Aşık Milliyet
***
"Evet"i savunamamak
---------
...'Hayır'ı savunanların işi kolay..
'Evet'i savunanların işi zor..
Niye diyeceksiniz?
***
Evet oyu isteyen, rejimin veya sistemin değişmesi gerektiğini nasıl savunacak?
Mevcut durumu kötüleyerek..
Hükümetlerin iş yapamaz halde olduğunu anlatarak..
İşte zorluk burada başlıyor..
Çünkü..
Türkiye'nin son 15 yılına, evet oyu kampanyası yapan, rejimin değişmesi gerektiğini söyleyen parti damgasını vurdu..
Nasıl kötüleyecekler?
(...)
Çift başlılıktan yakınıyorlar..
2007 yılından beri çift başlılık var mı?
Yok...
Mehmet Tezkan Milliyet
***
Gerekçeleri hükümsüz
--------
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş son konuşmasında şunları söyledi:
"Çevremizdeki tehditleri düşünün. 25 günlük hükümetlerle yönetilemeyiz artık. 2001 krizi gibi krizlere Türkiye muhatap olmamalıdır..."
Türkiye 15 yıldır "kısa süreli hükümet" gibi bir durum yaşamadı. O nedenle ekonomik ve siyasi gelişmeler böyle bir duruma bağlanamayacağı gibi "yeni anayasa" ihtiyacının da bundan doğduğunu söylemek zor...
Güngör Mengi Vatan
***
Matematiksel sonuç: HAYIR
-----
... AKP'nin seçimlerde son aldığı oy yüzde 49.5'ti. Ancak bu hormonlu bir oran. Aslında 7 Haziran'ı baz almak durumundayız. AKP 7 Haziran'da yüzde 41 oy aldı. 1 Kasım'daki seçimlerde halkın korkusu, kaos endişesi ve yeniden bir seçime gitme olasılığı MHP ve Saadet ve HDP'ye oy veren bir kesimi kerhen AKP'ye yöneltti. AKP'nin oyu yüzde 41'dir. Kendilerinin de kabul ettiği gibi en az yüzde 10'luk bir AKP'li kesim referandumda ya hayır kullanma ya da sandığa gitmeme eğiliminde. Bunun genele yansıması yüzde 4-5'tir. Demek ki AKP seçmeninin referanduma katkısı yüzde 38-39 olacaktır. MHP Genel Başkanının talimatına uyacak MHP'liler elbette vardır. MHP'nin yüzde 40'ı evet dese bunun genele yansıması 3-4 puandır. AKP'ye eklersek yüzde 41-42 olur. Korkutulan HDP'den de iki ya da üç puan gelse evet'ler yüzde 45'e çıkar. Yüzde 55 ise hayır der. Kendi hesabımı buna göre yapıyorum... Evet'le hayır arasında hayır lehine en az 10 puan fark olması asla sürpriz olmayacaktır...
Can Ataklı Korkusuz