Sözcü Gazetesi yazarı Deniz Zeyrek, bugünkü yazısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne 51 gün vekâlet eden İstanbul Valisi Ali Yerlikaya yönetiminde yapılan harcamaları yazdı. Zeyrek bu dönemde, 3 milyar 300 milyon yeni borç, 1 milyar 700 milyon harcama yapıldığını; 2 bin 500 kişinin de istihdamının sağlandığını söyledi.
Zeyrek yazısında, "Biraz araştırınca gördüm ki boş durmamışlar. Örneğin 31 Mart'ta 82 bin olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi personel sayısı 23 Haziran'dan önce 84 bin 500'e çıkmış. Yani apar topar 2 bin 500 kişi istihdam edilmiş. Belediyenin borçları toplamı 31 Mart'ta 26.7 milyar TL idi. 23 Haziran itibarıyla bu miktar 30 milyar TL'ye çıkmış. Yani arada 3 milyar 300 milyon lira daha borçlanılmış. Belediyenin gelir gider tablosuna bakıldığında anlaşılıyor ki, harcamalarda da frene basılmamış. 16 Haziran günü belediye kasasından 1 kalemde 1.7 milyar TL çıkmış. Sadece yeni istihdam, borçlanma ve harcama miktarları bile İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin kaynaklarından son ana dek yararlanıldığını gösteriyor. İnşallah, o paralar yandaşların çıkarı için değil, İstanbul halkına hizmet için harcanmıştır. Bu arada İmamoğlu iyi ki o verileri yedeklemiş. Yoksa bu değişimleri bu kadar kısa sürede anlamak imkansız olurdu" ifadelerini kullandı.
İşte Deniz Zeyrek'in yazısı:
31 Mart 2019 yerel seçimlerinden sonra, mazbatanın seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na verilmesini tam 17 gün beklemiştik.
İmamoğlu, göreve gelir gelmez, 1 Ocak 2019 gününden itibaren yapılan işlemleri tespit etmek için belediye verilerini yedekleme talimatı vermişti.
Kıyameti kopardılar. Sanki MİT'in verilerini kopyalıyormuş gibi hava yarattılar ve meseleyi bir ulusal güvenlik meselesine dönüştürdüler.
Nihayetinde YSK son derece hukuksuz bir kararla mazbatayı iptal edip seçimlerin yenilenmesine karar verdi.
O gün tarih 6 Mayıs 2019'u gösteriyordu. İmamoğlu'nun görevdeki 18. günüydü.
İmamoğlu mazbatayı iade etti. Ankara'dan İstanbul Valisi Ali Yerlikaya kayyum olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı da yürütmekle görevlendirildi.
23 Haziran 2019 günü yapılan İstanbul seçiminde belediye geri alınacakmış gibi hareket etmeye başladılar. Genel Sekreter Hayri Baraçlı o özgüvenle İmamoğlu'nun katıldığı canlı yayına mesajlar gönderip açıktan kafa tuttu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi çalışanları itfaiyeci, imam, İSPARK görevlisi kıyafetleriyle, parti militanı gibi belediyenin önünde İmamoğlu aleyhine gösteri yaptılar.
23 Haziran'da ne olduğunu yazmama gerek yok. 14 binden az olan fark 806 binin üzerine çıktı. İstanbul halkı bu karşılıksız özgüvene dersini verdi.
İmamoğlu, 6 Mayıs ile 23 Haziran arasında belediyedeki israfa dikkat çekip, makam aracı saltanatını anlatmıştı.
Doğrusu İmamoğlu'nun sözünü tutup o araçları Yenikapı miting meydanında sergilemesini bütün İstanbullular bekliyor.
Peki aradan geçen 51 günlük “kayyum” döneminde neler oldu?
Halkın iradesi ile seçilmiş belediye başkanını beklemek yerine neler yaptılar?
Biraz araştırınca gördüm ki boş durmamışlar.
Örneğin 31 Mart'ta 82 bin olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi personel sayısı 23 Haziran'dan önce 84 bin 500'e çıkmış. Yani apar topar 2 bin 500 kişi istihdam edilmiş.
Belediyenin borçları toplamı 31 Mart'ta 26.7 milyar TL idi. 23 Haziran itibarıyla bu miktar 30 milyar TL'ye çıkmış. Yani arada 3 milyar 300 milyon lira daha borçlanılmış.
Belediyenin gelir gider tablosuna bakıldığında anlaşılıyor ki, harcamalarda da frene basılmamış. 16 Haziran günü belediye kasasından 1 kalemde 1.7 milyar TL çıkmış.
Sadece yeni istihdam, borçlanma ve harcama miktarları bile İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin kaynaklarından son ana dek yararlanıldığını gösteriyor.
İnşallah, o paralar yandaşların çıkarı için değil, İstanbul halkına hizmet için harcanmıştır.
Bu arada İmamoğlu iyi ki o verileri yedeklemiş.
Yoksa bu değişimleri bu kadar kısa sürede anlamak imkansız olurdu.
SEÇİM ÖNCESİ İSTİHDAM ÇIKMAZI
Hükümete yakın medyada, muhalefet partilerinden belediye başkanlarının göreve gelir gelmez yaptığı işten çıkarmalar ön plana çıkarılıyor. İlgili haberleri okuyunca, izleyince insan o başkanları ister istemez “İşçi düşmanı” gibi görüyor.
Ancak, yapılan işten çıkarılanların ortak özelliğine bakınca, çoğunun seçimlerin hemen öncesinde oy devşirme amaçlı, partizanca yapılmış işe alımlar olduğunu görüyorsunuz.
Şahsen hiçbir işten çıkarmayı tasvip etmiyorum.
Eğer mümkünse, oy devşirmek için, hatta partizanca yapılmış olsa dahi, alınanlar “Bankamatik çalışan” değilse, ihtiyaç varsa, işe uygunlarsa o elemanları tutmaya çalışmaları son derece insani olur.
İşsizliğin pençesinde hayata tutunmaya çalışan insanların oyunun rengine bakılmamalı.