Hürriyet Kasidesi'ni bilmeden milliyetçilik olmaz
Bir milletin tarihinde 124 yıl çok mu fazladır? Hürriyet Kasidesi’nin şairi 1888 yılında öldü. Tam 124 yıl önce. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bulunduğum şu günlerde Namık Kemal’i hatırlamamak mümkün mü? Zaten 48 yıllık olan ömrünün üç yılını Kıbrıs’ta geçirdi Namık Kemal. Birçok tiyatro eserini orada yazdı; İntibah romanını orada yazdı. Sadece Namık Kemal’in ruhunun Magosa semalarında dolaşması bile bizim Kıbrıs’a karşı ilgi duymamıza yeter. Onun ateşlediği hürriyet ve istiklal ruhu önce Türkiye’de, sonra da Kıbrıs’ta bize hür vatanlar armağan etti. Mustafa Kemal dâhil nice Kemal’ler adını Namık Kemal’den almıştır. Atatürk’ü etkileyen birkaç büyük isimden biridir Namık Kemal. Hiç şüphesiz Rauf Denktaş da inatçı hürriyet ve istiklal ruhunu ondan almıştır.
Rauf Denktaş’ın da dâhil olduğu cumhuriyetin ilk nesilleri Hürriyet Kasidesi’ni her zaman hatırlamışlar ve yeri geldikçe okumuşlardır. Şimdiki nesilleri bilmem ama o şiirdeki bazı beyitler dilimizin ezberi olmuştur. Günlük olaylara ve durumlara denk düştüğü zaman mutlaka o beyitler dilimizden dökülürdü. Mesela şu beyti bugünlerde durmadan tekrarlamalı değil miyiz?
Muîni zâlimin dünyâda erbâb-ı denâettir;
Köpektir zevk alan sayyâd-ı bî-insâfa hizmetten.
Bu dünyada zalimin yardımcısı ancak alçaklardır. İnsafsız, zalim avcılara hizmet etmekten zevk alanlar da elbette köpektir. Her dönemde zalimler ve her dönemde onlara yaltaklanan köpekler yok mu? Ruhu ve zihni böyle bir beyitle zenginleşmemiş insan içini nasıl döker? Hele bir de -ni ve -bı hecelerini uzatarak, gerekli yerlerde gerekli vurgu ve tonlamaları yaparak okursanız beyti, bütün öfkenizi istediğiniz kimseye yöneltirsiniz. O heceler veznin ahengini vermek için uzatılmalıdır. Kafiye şiirde yatay bir ahenk sağlar. Aruz vezni aynı zamanda dikey bir ahenge de sahiptir. Yani aynı sıradaki heceler, yukarıdan aşağıya doğru aynı niteliklere sahiptir. Hürriyet Kasîdesi dört mefâîlün vezninde yazılmıştır. Birinci hece kısa; ikinci, üçüncü ve dördüncü heceler uzun veya kapalıdır. Bir mısradaki 4x4=16 hece aynı düzen üzerindedir ve alt alta bütün mısralar aynı düzendedir. İşte bu durum dikey ahengi sağlar.
Zalimin yardımcıları bulundukları makam ve mevkileri de bir türlü bırakamazlar. Zaten köpek gibi yaltaklanmalarının sebebi de budur. Namık Kemal bu gibilerin karşısına bulundukları makamı elinin tersiyle itenleri bakın nasıl koymuştur:
Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten;
Çekildik izzet ü ikbâl ile bâb-ı hükûmetten.
Baktık ki zamanın hükümleri (ve elbette hükümranları) doğruluktan ve samimiyetten sapmış. O zaman biz de makamı, mevkiyi bir tarafa ittik ve şerefimizle, namusumuzla hükümet kapısından çekildik. Ne dersiniz, böyle insanları hepimiz özlemiyor muyuz? Yoksa bu davranış tarzı, taş devri kadar uzaklarda mı kaldı? Şerefiyle makamlarını terk edenler artık sadece masal kahramanları mı?
Fakat Namık Kemal gaflet uykusuna razı değildir:
Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar
Uyan ey yâreli şîr-i jiyan bu hâb-ı gafletten.
Ey yaralı aslan, gaflet uykusundan uyan ve bu güzel ülkeyi zalim köpeklere bırakma.
Sonra da yiğitçe bir duruş:
Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin,
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten.
Şimdi siz söyleyiniz; bunlar bilinmeden milliyetçi olunur mu?