Karar gazetesinin hükümete yakın yazarı Elif Çakır, bugünkü köşe yazısında AKP’nin kendi seçmeninden neden oy kaybettiğini yazdı. Çakır, AKP’nin dünyayı takip eden genç seçmenin anlamakta yetersiz kaldığını ve gençlere entegre olmadığını belirterek, “AK Parti toplumun yüzde ellisinin oyunu partizanlıkla değil sempatizanlıkla aldığını görmüyor” ifadelerini kullandı.
Karar gazetesi yazarı Elif Çakır’ın “Gençler Ak Parti’nin dününe bakmıyor, bugününe bakıyor” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Artık AK Parti’nin MYK toplantısında açıktan açığa “AK Partililerin çocuklarının AK Parti’ye oy vermediği” söyleniyor. Aslında bu sözün bir itiraf olduğunu kabul etmek lazım. AK Parti MYK üyeleri “bizim çocuklarımız bize oy vermiyor” diyemediği için “AK Partililerin çocukları AK Partiye oy vermiyor” cümlesi kuruyorlar.
Mevzu malumunuz. Hürriyet gazetesinden Abdülkadir Selvi, AK Partide İstanbul seçim sonuçlarının ele alındığı MYK toplantısında, Kadın Kolları Başkanı ve AK Parti milletvekili Lütfiye Selva Çam’ın “Kampanyamız kadınlarda ve gençlerde karşılık bulmuyor. AK Partililerin çocukları AK Parti’ye oy vermiyor” dediğini yazdı. (1 Temmuz 2019)
AK Parti’nin kampanyası kadınlarda ve gençlerde neden karşılık bulmuyor? AK Partililerin kendi çocukları neden AK Parti’ye oy vermiyor?
Peki ama neden?
AK Parti genç kuşağa neden ulaşamıyor? AK Parti’ye oy vermiş eğitimli kitleler neden AK Parti’den uzaklaşıyor?
Neden AK Parti’nin pırıltılı dönemlerinde siyaset yapmış isimlerin kuracağı yeni partiye umutla bakılıyor?
AK Parti yollar yaptı, köprüler yaptı, okullar yaptı, hastaneler açtı... Ancak AK Parti orada kaldı. 2002’den 2010’a kadar yaptığı “çağdaş, medeni Türkiye” tanımı ile bugün yaptığı “çağdaş, medeni Türkiye” tanımı arasında fark var. Dün çağdaş Türkiye’yi “gelişmiş demokrasi”, “hukukun üstünlüğü”, “temel hak ve özgürlükler” gibi kavramlarla tanımlıyordu. Bugün Çağdaş Türkiye’yi “yaptığı yollarla, köprülerle” tanımlıyor.
AK Parti, özgürlük, demokrasi özleminin artık bir avuç aydının değil bütün bir toplumun özlemi haline geldiğini görmüyor.
AK Parti, kendi on sekiz yıllık iktidarında, kendi dağıttığı tabletlerle dünyayla entegre olan, dünyadaki gelişmeleri takip ederek yetişen bu gençliği maalesef anlayamadı. AK Parti toplumun yüzde ellisinin oyunu partizanlıkla değil sempatizanlıkla aldığını görmüyor.
Bu gençliği kucaklayabilseydi ve Türkiye’deki “çoğunlukçu demokrasi”yi “çoğulcu demokrasi”ye dönüştürebilir bir kitlenin oyunu alırsa oyunu alamadığı kitlelerin de takdirini kazanabilirdi.
Çünkü bu gençlik, kavga dili istemiyor, siyasetçilerin biraz yüzü gülsün istiyor. Yüksek sesle bağıran siyasetçi profilinden yoruldu. Korku siyaseti değil umut siyaseti istiyor. AK Parti’nin geçmişte neler yaptığına bakmıyorlar, bugün neler yaptığına bakıyorlar.”