Hukuk devletinden kaçış
Zaten milletin vekili olmadıklarını delile ihtiyaç bulunmayan bir noktayız da, ola ki, hâlâ idrakte zorlananlar varsa yanmalarımızın bile orantısız olduğu şu tatil günlerinde düşünmek için hayli zaman var önlerinde!
Onlar TBMM'yi kapatıp, oy alamadıkları için hakarete boğdukları sahillere, şahsa özel plajlarda güneşin altında yanmaya koşarken, biz el kadar çocuklarımıza bakıp gelecekleri için yanıyor olacağız yaz boyunca!
Çünkü giderken etkisi dehşetengiz bir dinamit bıraktılar toplumun en hassas noktalarına;
Yine "akıl" ile "inanç" arasında bir tercih yapmak durumundaymışız gibi bir kapan kurdular, inançlı olup da akıldan vazgeçmemek mümkün değilmiş gibi.
Mevzu malum; muhtar ve müftülere resmi nikah yetkisi verilmesi.
***
Şahsi görüşümü de paylaşırım ama bugün Prof. Dr. Tülay Özüerman'ın paylaştığı kaygıları aktarmak istiyorum izniniz olursa:
"Önceki sistemin (resmi nikah) zaman içinde ortadan kalkması için atılan bir adımdır bu.
Ve sadece evlenme biçiminin dönüşümü anlamına gelmez; evlenme ehliyetine haiz olma denetimini ortadan kaldırarak, çocuk yaşta kızların evlendirilmesini kolaylaştırır; çocuk gelin dramlarını çoğaltır...
Başka vahim bir sonuç; çok eşliliğin önü açılmış olur.
Ama hepsinden önemlisi Medeni Kanun'un kadınlar için getirdiği haklar alanının boşaltılması yolunu açacak, evlendirme yetkisi verilene zaman içinde boşama yetkisi de verilebilecektir. Bu yasa teklifi kadının hakları ve toplumsal yaşamdaki yerinin, hukuk karşısındaki konumunun yeniden tanımlanmasıdır.
(...)
Bu dönüşümün sonuçları hepimizle ilgili. Bu yüzden, medeni durumun müftüler aracılığı ile hukuk sisteminin dışında bir alanda biçimlendirilmesini sadece kadın kazanımları açısından sorun olarak görmek yanlış olur.
(...)
Hiç de masum bir yasa teklifi değil bu!… Medeni hukuk alanının dışına müftü ile çıkıyorsak, müftünün temsil ettiği din alanına girmiş ve hukuku meclis aracılığı ile yok edip, yerine yasanın gücü ile dini ikame ederek toplumu değil, iktidarı güçlendirmiş oluyoruz..."
***
Adından mı utanıyor?
--------
Sözcü gazetesinin "FETÖ'cü" olduğunu kanıtlamaya çalışan yılların FETÖ'cüsünün sunduğu delil:
"Bakar mısınız, Başbakan'ın oğluna ismiyle hitap ediyor! Böyle bir şey olabilir mi? Siz kimsiniz ya! Olabilir mi ya!"
Siz "FETÖ"nün medya ayağını oluşturan gazete, TV, radyo ve internet sitelerinden bu ülkenin onurlu, aydın, masum, tertemiz insanlarına "darbeci", "terörist", "dinsiz" "postal yalayıcı", "katil", "sapık" derken oluyor da, Başbakanın oğluna, "adıyla yaşasın" denilerek konulmuş olan adıyla hitap etmek neden olmuyor anlamadım ki?
Utanılacak, ayıplı bir isim mi taşıyor kendisi?
İsmi yerine sizin yaptığınız gibi mesnetsiz ithamlarla hitap etmek daha mı "olabilir" bir şey yani!
***
Bedelli...
-------------
Kimi "ailevi sorunlar" diyor, kimi "çalışma mecrubiyeti"ni gerekçe gösteriyor, kimi "eşim, çocuğum ne olacak" diye soruyor... E-posta kutumda -eminim çoğu gazeteci arkadaşım da aynı durumda- günlerdir "bedelli" kirliliği yaşanıyor.
Bedelli askerlik için başlattıkları kampanyaya destek vermemiz umuduyla e-postalarımıza çullananlardan ricam; beni liste dışı bıraksınlar.
"Ailevi sorunlar"ı olan, "çalışma mecburiyeti" bulunan, evine bakması beklenen, "eşini, çocuğunu" bırakıp da vatan savunmasında şehadete eren evlatlarından utanırım bu ülkenin; sizinle aynı gerekçelere sahip oldukları halde vatan görevinin bedelini ödeyecek paraları olmadığı için, yahut olsa da bunu akıllarının uçlarından dahi geçirmedikleri için şehit olan o yiğit çocuklardan utanırım; zinhar destek veremem!
***
Maaşlı milliyetçilik(!)
----------
Fatih Terim'in Türkiye Futbol Direktörlüğü'nden istifasını takiben başlayan "tazminat polemiği"ne dair yazarken, Terim'in "milliyetçi" biri olarak tanındığını, dolayısıyla milletini seven bir spor adamının, milleti kan ağlarken böyle uçuk bir tazminatı reddetmesini dilediğimi yazmıştım.
NN. Öztürk imzasıyla yazan okurumuz eklemiş:
"Kimse milli takımı bedava çalıştır diyemese de, milliyetçi bir kişinin, serbest piyasa şartlarını ileri sürerek maaş rekor denemelerini milli takımda yapması pek makbul görünmüyor..."