Hukuk devleti olmasa da devlet onuru
Yıllardır devam eden "tut, tut, tut"çuluğu; insanların gazete manşetleri istikametinde tutuklandığı, köşe yazılarında buyurulduğu üzere cezalandırıldığı, davaların siyasilerin savcılık-avukatlık konumlarına göre açılıp, kapandığı bir guguk ülkesi oluşumuzu -geçilecek gibi değil de- geçtik diyelim; velev ki yani...
Sadece dünkü "hadi biz de papazı yeniden tutuklayalım" içerikli, "bağımsız Türk mahkemeleri(!)"ne talimat verici yayınlar, devam eden davaların sanıkları için sarf edilen "en ağır cezayı alacaklar" beyanları bile öyle olmadığımızı ayan beyan ortaya koyarken, çıkıp da başkaları gibi "Türkiye bir hukuk devletidir" savunması yapamayacağım;
Çok uzun zamandır -en azından benim hukuk ve adalet idrakime göre- Türkiye "hukuk devleti" niteliğiyle anılabilir bir ülke değil çünkü!
Kaldı ki zaten niye ABD'nin paşa gönlünü eylemedim diye kendimi "savunma" yapmak durumunda hissedeyim!
***
Türkiye'nin "hukuk devleti"nin hakkını vermekten uzaklaşmış olması, Türk yargısının, ABD'nin ali menfaatlerinin emrine/hizmetine girmesini gerektirmez.
Dolayısıyla...
Sapla samanı karıştırmamak kaydıyla...
Öyle gazımızı almak için filan değil, sahiden ABD'nin Trump'ta vücut bulan küstahlığına karşı bir "tavır" geliştirmek niyetindeyseniz, "hukuk devleti"nde yol açtığınız tahribata dönük eleştirilerimizin saklı kalması koşuluyla;
Sizinleyiz!
Kahrolsun Amerikan emperyalizmi!
Faşizme karşı omuz omuza!
Kim istemez ki!
Bir deyin hele;
"Bağımsızlık" duygusuyla "ciddi düşünüyor musunuz"?
Niyetiniz ciddi mi, yoksa gönül mü eğlendiriyorsunuz?
Mesela...
Şu kriz halini üç beş alt düzey demeç, bir iki kalem memuruna yel değirmenlerine kılıç sallatmakla geçiştirdikten sonra ne olacak?
***
MHP'nin de içinde olduğu 1. Milliyetçi Cephe Hükümeti'nin Başbakanı Süleyman Demirel, ABD ambargosuna karşı 1975'te 21 Amerikan üs ve tesisini kapatmıştı. Amerikalıların İncirlik'e girişini yasaklamıştı.
Tesadüfe bakın ki siz de bugün MHP'nin de dışardan desteğini almış -ki tek MHP değil böyle bir durumda TBMM'deki bütün partiler arkanızda durur zannımca- bir iktidarsınız. Aynı basireti gösterebilecek misiniz?
Amerikan "yaptırımları(!)"na karşı siz de birtakım "yaptırımlar"da bulunacak, ilk akla gelen İncirlik'i kapatacak mısınız?
Yapın, sizi başımızın üstünde taşıyalım!
Yoksa...
Biz ne "eyyyyyy"ler gördük zaten yoktular!
***
SORU-YORUM
ABD'nin "yaptırım"la hizaya sokma politikasına rest çekiyoruz, Trump'a "dünyanın efendisi" olmadığını göstermeye çalışıyoruz, "başka ihtimaller de var" mesajı veriyoruz ve tam da ABD'nin para musluklarını kapattığı anda -düne kadar bunu teklif etmenin bile müebbetlik "Ergenekonculuk" delili sayılacağı şekilde- Çin'den kredi alıyoruz; az buz da değil 3,6 milyar dolar! Buraya kadar balla kaymak da anlamadığım bir şey var; ABD'ye karşı girişilen bir iş birliğinde kullanılan para birimi -Türkiye'nin de, Çin'in de millî parası başka olduğu halde- niye "dolar"? Tek başına bu bir "biat" değil mi zaten?
***
Belediye Başkanları itici oluyor
Benzer durum MHP'nin yapılamayan Olağanüstü Kongre sürecinde de yaşanmıştı şimdi CHP'de de tekrarlanıyor...
Milletvekilleri konuşabilir, il başkanları konuşabilir, delege konuşabilir ama belediye başkanları "parti içi siyaset"e müdahil olsalar bile bunu kamuoyu önünde yapmamalılar bence...
Partilerinin muhtemelen en etkin, halk nazarında en geniş desteğe sahip, en ele avuca gelir isimleri onlar... Muhtemelen partilerinde bugün konuşan çoğu "siyasi"den çok emekleri var...
Yine de...
İster Genel Başkanlarına destek için, ister muhalefetle hareket ettiklerini ilan için; Belediye Başkanları kongre sürecinin "vitrininde" olunca seçim bölgelerinde kan kaybediyorlar. Zira, çoğu "partizan" bir kampanyayla değil, il/ilçelerinde yaşayan her kesimin desteğiyle, partiye değil adaya verilen oylarla o koltuğa oturmuş oluyorlar...
***
GÜNÜN SÖZÜ
Yalnız iyilik yapmak yetmez, iyiliği zarafetle yapmak da lâzımdır. Diderot
***
ASKIDA DUYARSIZLIK!
Türkiye'nin birçok yerinde zaten uygulanmakta olan "askıda ekmek" geleneğini teşvik ederek daha da yayılmasına çalışmak iyi hoş da, bunu "bakııııın, biz ne güzel iyilik yapıyoruz" tonunda bağıra çağıra, şova dönüştürerek yapmak, bir büyük duyarlılık iddiasını duyarsızlıkla baltalamadı mı sizce de?