Hormonsuz Atatürkçüler aranıyor!
10 Kasım vesilesiyle bir kez daha gördük ki Türkiye’nin hormonsuz “Normal Atatürkçülere” ihtiyacı var.
İsmail Şefik Aydın bir yazısında; “1932-1933 yıllarında Ankara’da ABD Büyükelçisi olarak bulunan General C.N. Sherril’in ‘Bir ABD Büyükelçisinin Türkiye Hatıraları’adlı kitabından, “Mustafa Kemal Paşa kadar, hakkında dedikodu ve yalan haber uydurulmuş bir başka lidere rastlamadığını” aktarır ve Büyükelçinin “Bunun sebebini haset ve kıskançlıkla açıklar” dedikten sonra “Evet, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki Atatürk karşıtlığının temel sebebi muhaliflerin iktidar hırsıydı” dediğini nakledip “Peki, günümüzdeki, bu terbiyesizliğe varan saldırıları nasıl açıklayacağız?” diye dert yanar.
Hakikaten ibretlik bir durum...
Rahmetli Orhan Veli Kanık’ın, “Neler yapmadık bu vatan için. Kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik” demesi hesabı; neler söylenmedi ki Atatürk için...
Kimileri Atatürk’ü ihanetle suçladılar. Diktatörlükle, dinsizlikle, Kur’an düşmanlığı ile suçladılar. Sen misin böyle söyleyen, karşı taraf da Atatürk’ü dindarların en dindarı ilân etti, ona evliyalığı bile uygun görenler çıktı. “Laikler” 10 Kasım’larda, 19 Mayıs’larda “Türkiye laiktir laik kalacaktır” sloganı atmayı Atatürkçülük için yeterli gördü. Anti laikler Atatürk’le ilgili her konuya “Ama onun da hataları vardı” diyerek girdiler ve sonunda devleti parçalamak ve Türkiye’yi yeniden İngiliz mandasına sokmak için isyan edenleri gerçek kahraman, Atatürk ve arkadaşlarını İngilizci olmakla itham ettiler. Birileri tuttu, “Atatürk olmasaydı bu minarelerde ezanlar okunmazdı” dedi, karşılığını, “Atatürk ezanı susturmadı mı!” diye aldı. Nesebine dil uzattılar, Oğluna “Mustafa “ismini koyan annesine iftira ettiler, daha sağlığında iken milletine bağışladığı servetini dile doladılar. Ona en büyük iftirayı da, “İnönü Atatürk’ün yarım bıraktıklarını tamamladı, onun izinden hiç ayrılmadı” diyenler yaptı.
Vatan toprağını biner dönüm biner dönüm Haçlılara satanlar, en mahrem müesseselerini İsrail ajanlarına kasasındaki para karşılığı verip bunun adına özelleştirme diyenler ve Türkiye’yi altından kalkamayacağı borç batağına sürükleyenler ise vatanını Haçlılardan kurtaran, Osmanlı’nın borçlarını, toplu iğne bile üretilmeyen bir ortamda ödedikten sonra, devlet hazinesini altınla dolduran ve uçak yapıp satan Atatürk’ü, doksan yıl sonra iki ray döşedik diye “Demir ağlarla ördük bu yurdu yeni baştan” marşı ile küçümsemeye çalıştılar.
Haçlı-Siyon ittifakının ürünü olan Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eş Başkanlığı ile övünenler, AB kanunlarını kendi meclisinin yaptığı kanunların üstünde görenler, Çanakkale Kahramanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ü Fransız kanunlarını tercüme etti diye suçlamaktan utanmadılar. “Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığınmayı” dindarlık zannedenler, “Ya istiklâl ya ölüm!” diyen ruhu millî ve manevî değerlerden uzaklaşmakla suçlayabildiler.
Dikkat ederseniz “sağ”ı da “solu”da Atatürk’ü konuşurken onun antiemperyalist ruhunu ve millî duruşunu sanki özenle gizliyor, bir türlü öne çıkarmıyor Türkiye’nin gerçek gündemi haline getirmiyor. Herkes kendi Atatürkçülüğünü Türkiye sınırları içerisindeki muhaliflerine karşı silah ve kalkan olarak devreye sokuyor ve her iki cenah da Atatürk’ü piyasaya Batıcı diye sürüyor.
Sol, bu Batıcılıkla iftihar ediyor, sağ bu Batıcılığı eleştiriyor, buradan nemalanıyor.
Ve olan Atatürk’e değil, millete oluyor.
Kim ne derse desin Atatürk, tarihî ve gerçekten çok büyük bir şahsiyetti, görevini ifa etti ve gitti. Osmanlıyı parçalayan İngiliz’i, onun yerini alan ABD’yi ve bu toprakları işgal eden Avrupa’yı eleştirmeyenler, sanki vatana ihanet etmiş gibi Atatürk’ü yerden yere vurarak dindarlık yaptıklarını sanırken, işgalci bu güçleri Atatürk’ün kıblesi olarak algılayan cenah ise “aydın”cılık ve “çağdaşlık” yaptıklarına inanıyor ve Atatürk’ü dans ve şapkanın temsil ettiği değerler sisteminden ibaret görüp, göstererek gerçek eksen kaymasının müsebbibi oluyorlar.
Velhasıl...
Herkesin “Saf Atatürkçü” veya “Gerçek Atatürkçü” kesildiği Türkiye’de birkaç tane “Normal Atatürkçü” aranıyor da, bulunamıyor...
“Normal Atatürkçü “yok mu?
Elbette var. Lâkin Atatürk’ü doğru anlayan emperyalizm, yeni Çanakkaleler yeni Kurtuluş Savaşları yaşayıp, zapt ettiği kaleler ve sızdığı tersanelerden denize dökülmemek için bütün silah ve imkânlarını kullanarak “Normal Atatürkçüleri” merkezden ve gözden uzak tutmak amacıyla elinden geleni ardına koymuyor; başarılı da oluyor...