Hocanın dediğini yap yaptığını yapma
- Türkiye bir hukuk devletidir.
- Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.
- Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar...
- Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez...
Bu sözler bir şaka programında değil resmi bir mecrada, bizzat ülkenin Adalet Bakanı tarafından ve CHP Genel Başkanı'na "hukuk" dersi vermek üzere söylendi!
Aslına bakarsınız, tek başına bu cümle bile şaka gibi oldu değil mi!
***
Bitmedi, Bekir Bozdağ, Kemal Kılıçdaroğlu'nun Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasından sonra yaptığı açıklamaları eleştirerek dedi ki:
"Yargılama süreci devam ederken, bu süreci hukuka aykırı olarak etkileyecek biçimde açıklamalar yapmak, yargı mensuplarını hedef göstermek, tahkir ve tehdit etmek açıkça suçtur. Bu kural ve kısıtlamalar, herkes için olduğu gibi, hiç kuşkusuz, Sn. Kılıçdaroğlu için de geçerli ve bağlayıcıdır..."
Peki herkes için olduğu gibi gelmiş-geçmiş AKP'li bakanlar, başbakanlar ve cumhurbaşkanları için de geçerli ve bağlayıcı mıdır?
Eğer öyle ise, Sayın Bozdağ aynı tepkiyi, FETÖ kumpası sonucu açılan "Ergenekon" yaftalı Ümraniye davasının "savcısı" olduğu ilan edenlere de göstermiş midir?
Sayın Bozdağ, kabinedeki bakan arkadaşları, şimdi çoğu "kaçak" olan FETÖ'den yetkili savcılara, dava devam ederken "Türk demokrasisinin size büyük bir borcu var" diye amiyane tabirle gaz verirken herhangi bir uyarıda bulunmuş mudur?
Bakan arkadaşları, devam etmekte olan bir davayı "Cumhuriyet tarihinin en büyük hukuki hesaplaşması" olarak tanımlar ve "tasfiye" çığlıkları atarken de üstünü başını parçalamış mıdır "yargıyı yönlendirmeyin" diye?
Bir mahkeme heyetine "Merhamet, adaleti engellerse o merhametten maraz doğar" diye çıkışmak, alenen "ağır hüküm talimatı" değil midir mesela?
Ya kişisel davalara AKP mühürlü dilekçe göndermek? Bariz bir şekilde mahkemeyi etkilemeye çalışmak değil midir?
Açıkça söylesin de bilelim;
"Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma" mı diyor Bozdağ, Kılıçdaroğlu'na...
Hayır, aksi pek ikna edici olmuyor da.
***
"Bütün hukuk yolları tükendikten sonra" mı yürüseydi!
----------
Bu ülkede bile hâlâ insanın hayret edebileceği şeyler varmış demek ki...
***
Hukukçular ayakta, aklı, mantığı, vicdanı olan vatandaşlar ayakta; "hukuk katlediliyor" diye feryat figan yükseliyor her yanda...
Bu işe; devletin temel niteliklerinden birinin katline herkesten önce "dur" demesi gereken muhalefet lideri, işi gücü bırakmış ana muhalefet liderine çatıyor;
"Neden adalet arıyorsun?" diye?
İktidar yanlıları bile "kem-küm" ederken, "ama"lardan, "fakat"lardan medet umarken, bu muhalefet lideri "Gel kardeşim beraber arayalım... Bugün sana yarın bana; adalet herkese lazım..." demek yerine;
Ti'ye almak mı, hakaret mi, örtülü tehdit mi anlayamadığımız bir tonda "akıl" veriyor...
"Bütün hukuk yolları tükenmeden nereye böyle"ymiş!
Bütün hukuk yolları tükendikten sonra nereye gidebilecekse!
Her şey bittikten sonra yürüsen ne, yürümesen ne, bağırsan ne, bağırmasan ne?
En yüksek sesle "acımız büyük" diye bağırmak değil, devlet gücünü kullanan bir zümrenin vatandaşlarının canını acıtmamasını sağlamak marifet!
***
Ama biz bu filmi daha önce de görmüştük:
FETÖ'nün, Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Oda Tv, Askeri Casusluk diye uzayıp giden kumpaslar dizisinde, kendi "evlatları" da sanık sandalyesine oturtulup yargısız infaz edilirken de, aynen böyle demişti:
-Bekleyin, bütün hukuk yolları tükenmedi!
Bütün hukuk yolları tükenene kadar o insanların hayatlarının 5 yılı gitti. Mesleki kariyerleri gitti. Çoğunun sağlığı gitti. Çoğunun ailesi gitti. Canı gitti.
Daha vahimi;
Ordu gitti. Yargı gitti. Üniversite kurumu gitti. Sivil toplum gitti. Muhalif duruş gitti. Basın gitti.
***
Ben bütün iyi niyetimle, "ders olmuştur" diye düşünmüştüm 15 Temmuz gecesi, bu ülkeyi o alçaklıklar geçidine ve sonrasındaki orantısız rövanşizme sürükleyen biraz da kendilerinin "zamanında" koymadığı tavırlar diye utanmışlardır belki;
Yanılmışım, öyle bir duyguları da kalmamış ki!
***
İçler acısı
------
Gözlerini belerte belerte, ABD'nin, Cumhurbaşkanı koruma polisleri hakkındaki yakalama kararını eleştiren, "bu nasıl hukuk" diye isyan eden gazeteciler, meslektaşları da olan, uzun yıllar birlikte mesai de yaptıkları, aynı uçakta sürahi ile bardaklar karesini de paylaştıkları Enis Berberoğlu hakkındaki karar karşısında "du bakali ne olacak"tan fazlasını diyemedi.