Hocaların hocası Kemalpaşazade(!)
Amerikan menşeli bir bebek kanalı var; 85 ülkede, o ülkelerde konuşulan 14 dilde yayın yapıyor. Türkiye de yayın ağı içinde.
Çocuklar rengarenk ekranına bayılıyorlar.
Kovid-19 kapanmalarına kadar "ekran"la hiç tanışmamış olan oğlum da hasta olduğu zamanlarda, annesi yazı yazana kadar, zaman zaman söz konusu kanalla oyalanmak durumunda kalabiliyor bu ara.
***
Geçenlerde, yine öyle bir anda, Mini Matine diye bir çizgi filme denk geldik söz konusu ekranda.
İzletmeden önce ne menem bir şeymiş diye kısaca bir tanıtımına baktım; dört hayvan arkadaşın tiyatro gösterisi şeklinde akıyor. Her gösteride, dünyanın farklı bir ülkesinden, o ülkenin tarihine, kültürüne, gelenek ve adetlerine ilişkin hikayeler canlandırılıyor.
"Neden olmasın, bir bakalım, bakalım" dedim.
Dakika bir, gol bir…
İzlemeyiz izlemeyiz, bir kere izledik onda da Türkiye''yi konu alan bölüme denk geldik şansa.
Ekrandaki çizgi kahramanların anlatımına göre;
"Çok uzaklarda Türkiye diye bir ülke varmış…"
"Bu ülkede, pazarcılara elma çayı satarak geçinen iki kardeş yaşarmış…"
Çünkü, sözüm ona ülkelerin kültürünü öğreten kanala göre Türkiye''de herkes elma çayı içermiş. Ülkenin en sevilen içeceği elma çayıymış. Bir nevi "millî içki(!)" gibi düşünün!
Bu elma çayını satan iki kardeş de fesi andıran başlıklarla dolaşıyorlar bu arada; sanırsın, Türkiye''de bütün çocukların inkılaplar öncesinden kalma bir sosyal hayatları var!
Pazarcılar, eşarp satıyorlar; eşarp kemirerek besleniyoruz biz zaten; kültürümüzün en temel göstergesi bu!
Mimari desen Arabistan''dan hallice…
***
"Hâlâ mı" diye söylenmeye başladım haliyle;
"Hâlâ mı aynı oryantalist kafa!"
"Hâlâ mı ''Osmanlı'' Türk algısı…"
"Osmanlı" olsa yine iyi; hâlâ mı "Orta Doğu''yla eş tutulduğumuz…"
***
Derken…
Bilgisayarımın ekranına, ülkenin "en Türk milliyetçisi" partisinin grup toplantısı görüntüleri düşmeye başladı.
Sesi açtım. Konuşmanın bir bölümü "Öğretmenler Günü" mesajına ayrılmıştı. O mesajın bir bölümü ise Kemalpaşazade''ye!
***
Şöyle deniyordu:
-Mısır seferinden dönüş yolculuğunda, Yavuz Sultan Selim''in kaftanına Anadolu Kazaskeri, aynı zamanda Hocası Kemalpaşazade''yi taşıyan attan çamur sıçramıştı. Bunun üzerine Yavuz Sultan Selim, bu çamurlu kaftanını övünç sayarak, vefat ettiğinde sandukasının üzerine örtülmesini emretmişti.
***
Türk-İslam medeniyetinin temerküz etmiş madde ve mana külliyatının bir bakıma icması ve ibrası olarak, hoca-talebe, öğretmen-öğrenci, öğreten-öğrenen ilişkisine örnek verilen Kemalpaşazade, Yavuz Sultan Selim''e, kendisine sığınan Türkmenlerle bir Kızılbaş Devleti kuran Şah İsmail''e/bir Türk devletine karşı savaş fetvasını veren kişi!
Aslen ne Şah İsmail''in Yavuz Sultan Selim''in padişahlığını kutlamaması, ne Diyarbakır Beylerbeyi''nin Osmanlı Sarayı''na hediye olarak gönderdiği kaydedilen "kadın elbiseleri", ne de Şehzade Ahmet''in oğlu Murat''ın Şah İsmail''e sığınmasıyla alakası olmayan savaş için verdiği şu fetvayla, kanı, kaşıdıkça bugün bile sızım sızım akmaya devam eden yarayı açan kişilerden biri:
-Şah İsmail''in rezil ordusunun, Alevi ve Şi''i taraftarlarının kafirliği her tarafa yayılmıştır…
-Onların kafirlikleri, irtidatları konusunda hiçbir şüphemiz yoktur. Onların ülkesi darü''l-harb''dir. Gerek erkekleri ve gerekse kadınları ile evlenmek ittifaka batıldır. Onlardan doğan çocuklardan her biri veled-i zina''dır. Onlardan birinin kestiği şey yenmez. Onlara özgü olan kızıl takkeleri herhangi bir zaruret olmadan giyenin küfründen korkulur. Bunlar çoğunlukla küfür ve inkârın açık alametlerindendir. Onlar hakkındaki hüküm, mürtetlere uygulanan hükümlerdir. Harp diyarı olan ülkelerinde yenilgiye uğratılmaları halinde malları, kadınları ve çocukları Müslümanlara helaldir. Erkeklerinin katli vaciptir…
-Onlara karşı cihad, onlarla savaşmaya gücü yeten tüm ehli İslam üzerine farz-ı ayndır…
***
Türkiye''nin en "Türk Milliyetçilerinin", Türk çocuklarına sunduğu öğretmen rol modeli bile, Anadolu Türkmenlerine, Kızılbaş Türklere karşı tarihî fitnenin kaynaklarından biri olunca, "dış güçler"in zihin işgalinden yakınacak yüz kalmıyor insanda!