Hint keneviri de özerkliğe dahil mi? (2)
Uyuşturucunun bize iki darbesi var... Birincisi, okul önlerine kadar ulaşmış pazarlama yöntemleriyle çocuklar zehirleniyor... İkincisi ise, buradan elde edilen gelirler, silah ve patlayıcıya çevrilerek, güvenliğimizi tehdit ediyor...
Burada dikkatimizi çeken şu: Bizi milletçe ağır ağır özerkliğe, Öcalan’la müzakereye hazırlayanların, şu yakalanan tonlarca uyuşturucuyla ilgili, örgütü hafiften de olsa eleştiren tek bir yazı yazmamış olmaları... Sanki uyuşturucu PKK’ya hakmış gibi!..
Oysa biz bunların, kamplarda ellerinde gitarlarla kadın teröristlerin fotoğraflarını yayınladıklarını, aslında onların da insan olduklarını ispat ettikleri imaj çalışmalarını iyi hatırlarız...
İkitelli ile Kandil arasında adeta teleferik kurup, nöbetleşerek röportaja koşan Hasan Cemal’den Mehmet Ali Birand’a, Cengiz Çandar’dan Avni Özgürel’e kadar bir yığın gazetecinin yayınlanan çalışmalarına bir göz gezdirin... Neden bu en önemli konulardan birini, yani uyuşturucuyu Kandil’in feodal ağalarına veya BDP’lilere hiç sormazlar? Uyuşturucuyla mücadelenin uluslararası bir öncelik olduğunu bilenler, son operasyonlarda ele geçirilen Hint kenevirinin aslında Ramazan münasebetiyle güllaç yapımında kullanıldığını zannediyor olabilirler mi acaba?
Evet bu konuda tek satır yazmadılar, yazamadılar... Çünkü onlar sözde taraf değiller... Onlara göre silaha sarılmış iki taraf var ve bu tarafları masaya oturtarak, akan kanı durdurma peşindeler!.. Eh bu kadar büyük misyonunuz varsa, uyuşturucu basit bir teferruat gibi kalıyor haliyle!..
***
Şimdiye kadar Kandil’den hep şu mesajları taşıdılar kamuoyuna: PKK aslında akan kanın durmasını istiyor... Murat Karayılan, barışı o kadar arzuluyor ki, sormayın gitsin... Eğer eylem oluyor, askerler ölüyorsa, bu Kandil’in inisiyatifiyle değil, kendisini askere karış savunma arayışında bulan yerel güçlerin anlık refleksleriyle gerçekleşiyor... Kontrol dışı bazı gruplar barışı provoke edebiliyor vs.
Mesela Kandil’in son yolcularından Avni Özgürel, Murat Karayılan için “Barış yolu nasıl açılır diyen bir insan gördüm” diye sempati pompalamamış mıydı? Yine Hasan Cemal, Karayılan’ın asker ölümleriyle ilgili ne kadar çok üzgün olduğunu aktarmamış mıydı? Ne diyordu Çandar: “PKK’lılar ve liderleri tarafından kabul edilen şeyler şunlar: Anayasa’da etnik vurgusu olmayan bir vatandaşlık tanımı, anadilde eğitimin önünü tıkamayacak bir madde değişikliği, yerinden yönetime imkan verecek bir düzenleme. Bunlar yetiyor. Ama yetmeyen şu var. Öcalan ne olacak? Örgüt ne olacak?”
Bir de Öcalan’la örgüt işini hallettik mi tamam her şey!..
Halbuki, medyadaki bu posta güvercinlerinin pazarladığı aldatıcı şafağın, eskilerin deyimiyle fecr-i kâzibin ömrü fazla sürmüyor... Millete ‘özerkliğin’ de aslında fena bir şey olmadığını kasmakla görevli gazetecilerin bütün cilalama çabalarına rağmen telsiz görüşmeleri her şeyi ele veriyor... ‘Provokasyon’ dedikleri Silvan saldırısının da, Yeşiltaş baskınının da, son Şemdinli olaylarının da ‘aile teröristi’ Karayılan’ın bilgisi dahilinde yapıldığı ortaya çıktı...
Zaten Karayılan’ın Suriye’yle ilgili topyekûn savaş tehdidi ve şehirlerdeki PKK’lılara ‘hazır olun’ talimatı her şeyi anlatıyor aslında...
Artık bu duruma da bir izah bulurlar herhalde... “Hint keneviri de özerkliğe dahil mi” sorusuna cevapla birlikte!..