Hindistan ve Çin arasındaki sınır gerilimleri, yalnızca askeri bir mesele değil, aynı zamanda diplomatik ve ekonomik ilişkilerin derinliklerine işaret eden karmaşık bir tabloyu gözler önüne seriyor. Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mao Ning’in 13 Eylül 2024’te yaptığı açıklamalar, bu ilişkilerin güncel durumunu anlamak için önemli bir pencere sunuyor. Mao Ning’in ifadesi, Çin ve Hindistan arasındaki sınır bölgesinde yaşanan askeri gerilimin istikrarlı bir hal aldığı izlenimini verse de, bu açıklamanın arkasındaki gerçekler çok daha karmaşık ve çoğu zaman çelişkili.
Mao Ning’in açıklamalarında, Çin ve Hindistan'in sınır boyunca birkaç bölgede geri çekilme gerçekleştirdiği belirtiliyor. Ancak bu geri çekilmenin, mevcut gerilimi hafifleten bir 'atılım' olarak sunulması, aslında daha önce gerçekleşmiş olayların tekrarı olarak değerlendiriliyor. Gerçek Kontrol Hattı (LAC) boyunca son geri çekilme, Eylül 2022’de Gogra-Kaplıcalar bölgesinde Devriye Noktası (PP) 15’te yaşandı ve bu, Hindistan ve Çin arasındaki sınır anlaşmazlıklarının çözüme kavuştuğu anlamına gelmiyor. Askeri durum, son iki yıldır büyük ölçüde değişmeden devam ediyor ve LAC boyunca binlerce asker belirsizlik içinde kalıyor.
SINIRDAKİ DURUM: BELİRSİZLİK VE GERÇEKLER
Son iki yılda LAC boyunca pek çok küçük çaplı çatışma yaşandı. Örneğin, Ekim 2021 ve Aralık 2022’de Doğu sektöründe Tawang'ın Yangtze bölgesinde meydana gelen çatışmalar dikkat çekici. Uydu görüntüleri, Çin’in Hindistan tarafından iddia edilen topraklarda yaşanabilir yapılar inşa ettiğini ve Arunachal Pradesh’teki Hint köylerine Çince isimler verdiğini gösteriyor. Bu durum, iki ülkenin sınır meselelerindeki anlaşmazlıkların ne kadar derin olduğunu gözler önüne seriyor.
Geçmişte, Hindistan ve Çin arasında zaman zaman askeri karşı karşıya gelmeler yaşandı. 1967’de Nathu La ve Cho La, 1975’te Tulung La, 1987’de Sumdorong Chu, 2013’te Depsang, 2014’te Demchok ve 2017’de Doklam’da yaşanan olaylar, iki ülkenin sınır konusundaki çekişmelerini yansıtıyor. Ancak 1975’ten bu yana yaşanan olaylar içinde en ölümcülü, Galwan Vadisi’nde 2020’de meydana gelen çatışma oldu. Bu çatışma, 20 Hint askeri ve bilinmeyen sayıda Çin askerinin ölümüyle sonuçlandı ve iki ülke arasındaki gerilimi zirveye taşıdı.
Son dönemde diplomatik ve ekonomik cephelerde hem olumlu hem de olumsuz gelişmeler yaşandı. 12 Eylül 2024’te Hindistan ve Çin’in sınır görüşmeleri mekanizmasının özel temsilcileri Ajit Doval ve Wang Yi, BRICS grubunun Ulusal Güvenlik Danışmanları toplantısında Rusya’nın St. Petersburg kentinde bir araya geldiler. Temmuz 2020’deki Galwan olayı sonrasında iki deneyimli müzakereci arasındaki bir görüşme, mevcut çıkmazda LAC’de bir ilerleme sağladı. Ancak bu görüşmenin üzerinden dört yıl geçtikten sonra, Temmuz 2024’te Hindistan ve Çin dışişleri bakanları, Dr. S. Jaishankar ve Wang Yi, iki kez bir araya geldiler. İlk görüşme Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesi aralarında Kazakistan’ın Astana kentinde, ikinci görüşme ise Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) toplantısı aralarında Laos’un Vientiane kentinde gerçekleşti.
SINIRDA ÇATIŞMALAR VE ALTYAPI GELİŞMELERİ
Geçtiğimiz yıl, Hindistan’dan üst düzey diplomatik yetkililer, 2020’de başlayan LAC çıkmazının ardından ilk yüz yüze WMCC toplantıları için Pekin’e gittiler. Bu toplantılar, Hindistan-Çin Sınır İşleri Danışma ve Koordinasyon Çalışma Mekanizması’nın (WMCC) 2012’den bu yana gerçekleştirdiği 26. diyalog oldu. Ancak bu görüşmeler, normalleşme için yeterli adımların atılmadığını ve her iki tarafın da mevcut sorunları çözme konusunda taahhütte bulunduğunu gösteriyor. Hindistan, mevcut statükonun geri dönmesini ve Depsang ve Demchok’taki miras anlaşmazlıklarının çözülmesini talep ediyor. Çin ise bu anlaşmazlıkları eski İngiliz yönetiminden kalma bir ‘kalıntı sorun’ olarak görüyor. Hindistan, sınır sorununu çözmeden normale dönülemeyeceğini defalarca ifade etti.
Çin’in Hindistan Büyükelçisi Xu Feihong, Mayıs 2024’te göreve başladıktan sonra Delhi’nin önemli isimleriyle görüşmeler yaptı. Bu süreçte, Hindistan’ın Tibet ve Tayvan ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmesi dikkat çekti. Hindistan, Haziran 2024’te sürgündeki Tibet ruhani lideri 14. Dalai Lama ile görüşme fırsatı buldu ve Tayvan Devlet Başkanı Lai Ching-te’ye tebrik mesajı gönderdi. Çin, bu adımları sert bir şekilde eleştirdi.
Çin’in Hindistan’a yönelik bazı hamleleri, stratejik güvensizliği artıran unsurlar arasında yer aldı. Hindistan’ın BM Güvenlik Konseyi’nde daimi üyelik teklifinin onaylanmaması, Çin’in NSG’ye Hindistan’ın girişine karşı çıkması ve Pakistan merkezli teröristlere yönelik BM yaptırımlarının veto edilmesi, iki ülke arasındaki stratejik güvensizliği artırdı. Bunun yanı sıra, Hindistan’ın Çinli profesyoneller için vize kısıtlamalarını gevşetmesi, Çin hakkındaki kamuoyu hissiyatını olumlu yönde değiştirmeye yönelik bir adım olarak görülebilir. Başbakan Modi, Çin ile ilişkileri “önemli ve anlamlı” olarak tanımladı ve LAC boyunca istikrarın sağlanabileceği umudunu dile getirdi.
EKONOMİK BAĞLAR VE TİCARET İLİŞKİLERİ
Hindistan, Çin ile ekonomik ilişkilerini de sürdürmeye devam ediyor. Temmuz 2024’te, Hindistan’ın ilk derin su konteyner aktarma limanı olan Vizhinjam limanına ilk ana gemi ulaştı ve bu gemi Çin’in Xiamen limanından hareket etti. Çinli şirketler, Hindistan’a liman ekipmanları sağlıyor ve bu durum iki ülke arasındaki ekonomik bağların ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Ancak, Hindistan’daki kamuoyunun Çin’e karşı olumsuz tutumu, ülkenin ekonomik ve ticari politikalarını etkilemeye devam ediyor. Hindistan, Çin’in teknolojisine ve mallarına yönelik kısıtlamalar getirirken, aynı zamanda uluslararası gruplara katılarak tedarik zincirlerini çeşitlendirmeye çalışıyor.
Sonuç olarak, Hindistan ve Çin arasındaki ilişkiler, diplomasi ve ekonomi arasında karmaşık bir denge kurmaya devam ediyor. İki ülkenin sınır gerilimleri, yalnızca askeri meselelerle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda uluslararası ilişkilerdeki dinamikleri de etkiliyor. Her iki ülke de, geçmişteki anlaşmazlıkları aşarak daha sağlam bir ilişkiler temeli kurmak için çaba gösteriyor. Ancak bu çabaların ne kadar başarılı olacağı, hem diplomatik hem de askeri düzeyde atılacak adımlara bağlı olarak şekillenecek.