İlker Başbuğ'un FETÖ'nün siyasi ayağına yönelik çıkışının ardından, iktidar cephesinden eski Genelkurmay Başkanlarına yaptığı TSK içinden FETÖ'tü temizlemediler eleştirisine Hilmi Özkök'ten yanıt geldi.
AKP iktidarının ilk döneminde Genelkurmay Başkanlığı yapan Hilmi Özkök, Sözcü'den Saygı Öztürk'e yaptığı açıklamalarda, FETÖ gibi yapılara bulaşmış isimleri, MİT ya da Emniyet'ten bilgi gelmesi veya kendilerinin tespit etmesi durumunda YAŞ'ta ihraç ettiklerini belirtirken, "Anayasa gereği YAŞ kararları yargı denetimi dışında tutulduğundan, ihraç edilenler yargıya başvuramıyorlar düşüncesiyle o zaman YAŞ üyesi Başbakan ve Milli Savunma Bakanı kararlara şerh koyuyorlardı. Umarım şimdilerde ‘Fetullahçılar niye atılmıyordu' diyenler bu açıklamalarımı düşünürler." dedi.
Özkök, "TSK, Fetullahçı hareketi, değişen derecelerde de olsa, daima tehdit değerlendirmelerine dahil etmiştir. İmkân, kabiliyetlerini artırdıklarını MGK'da gündeme getirmiştir." ifadesini de kullandı.
Hilmi Özkök'ün yaptığı açıklamalar şu şekilde;
Bu süreçte beni en çok inciten; askeri kanunları, komuta kontrol ilişkilerini ve karargâhlardaki hiyerarşik yapı ile çalışma usullerini bilmeyen bazı genç medya mensuplarının, sosyal medya kullanıcılarının haksız ve saygı hudutları dışına çıkan suçlamaları oldu.
Önceleri ‘Varsın desinler, gönülleri hoş olsun' dedimse de bunların yoğunluğu o kadar arttı ki eşim, çocuklarım, torunlarım ve sevenlerim acı çeker oldu. Basına saygım ve şahsi prensiplerim gereği hiçbir basın mensubu hakkında ne tazminat ne de ceza davası açtım. Bu tutumum maalesef bazılarını cesaretlendirdi.
Orgeneral Özkök'e, Fetullah Gülen'in kendisi hakkında söylediği öne sürülen konuyu hatırlatıyorum. Özkök şunları söylüyor:
Bir yazar sözüm ona Fetullah'a ‘Ordunun tavrı ne zaman değişir, ne zaman demokratikleşir?' diye sormuş, Gülen de ‘Eğer Hilmi Özkök Genelkurmay Başkanı olursa' cevabını vermiş. Soruyu sorduğu iddia edilen yazar bu iddiayı 26 Şubat 2005'te yazısında yalanlamıştı. Ancak bu iddia birileri tarafından gerçekmiş gibi gündeme oturtuldu. Soran başka, cevaplayan başka, aleyhinde yorumlanan ben Hilmi Özkök!
İFTİRALAR, İDDİALAR AİLEMİ VE BENİ YIPRATTI
52 yıl boyunca askeri üniformasını üzerinden çıkartmayan Hilmi Özkök, ‘İftiralar ailemi ve beni üzdü” dedi…
BİR LAFIMI BULAMAZLAR
Amaçları, hükümetle kavga etmediğim için, benimle kavga eden birilerinin beni irticacı, Fetullah'a yakın göstererek etkisizleştirmek, yıpratmak istemeleridir. Benim Fetullah veya Fetullahçılar için söylediğim, onları metheden bir laf bulamazlar.
Yurt dışı gezilerimde okullarından hiçbirini ziyaret etmedim. Fetullahçı olduğunu bildiğim hiçbiriyle konuşmadım. Ne bankalarına para yatırdım ne de gazetelerini okudum. Bu konularda bir yanlışım olsaydı bazılarının neler yapacağını tahmin edebilirsiniz.
KENDİMİ SAVUNMADIM
2004 Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında, o günkü adıyla ‘Gülen Cemaati’nin' tehlike ve ulaştığı imkân, kabiliyetleri ve alınması gereken tedbirler konusunda TSK adına ve şahsen onayladığım değerlendirme konuşmasıdır. Bu konuşma Fetullah yapılanması hakkında MGK kayıtlarında yer alan resmiyet kazanmış görüşlerimdir. Bana Fetullahçılara yakın diye iftira edenlerinki gibi safsata değildir.
Bana bu yönde atılan iftiralara karşı ben ‘MGK’da bu konuşmayı yaptım' diye kendimi savunmadım ve bu acılara ailece katlanma sabrını gösterdim. MGK konuşmaları gizlidir, açıklanamaz. Daha sonra bu konuşmam her nasılsa önce Taraf Gazetesi'nde yayımlandı, sonra Milliyet Gazetesi'nin bir saygın yazarının makalesinde, son olarak da bir siyasi partinin (CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu) sayın Başkanı'nın kürsü konuşmasında aleniyet kazandı.
TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'ndaki ifadem sırasında bir milletvekili MGK'da bu konuşmayı yapıp yapmadığımı sordu. Konu aleniyet kazandığı ve bir milletvekili tarafından TBMM'de sorulduğu için ‘Evet' cevabını verdim. Malum olduğu üzere MGK kararları hükümete tavsiye niteliğindedir. Bunları uygulayıp uygulamama hükümetin takdiridir. Bunun sonuçlarının izlenmesi benim görevim ve yetkim değildir.
MİT BİLDİRİYOR
Evet, bana diğer bir yanlış yüklenme de görevim sırasında Fetullahçıları ordudan atıp atmadığımdır. Aslında diğer bazı komutanlara da aynı konuda sorular yöneltiliyor. 2002-2006 yıllarında o zamanki adıyla ‘Cemaat' olan Fetullahçılık, kanunen bir suç değildi. Kanunun suç saymadığı bir konumda olan kişiye ‘Ordudan atmak' gibi ağır bir ceza verilebilir mi?
Ancak biz İstihbarat organlarının (MİT ve Emniyet İstihbarat birimleri) bu gibi yapılara veya düşünce sistemlerine bulaşanları bize bildirdiğinde veya biz böyle bir duruma vakıf olduğumuzda bu kişilerin hem askeri hem de irticai örgüt bağlantılarından emir aldıklarını değerlendirerek ‘disiplinsizliklerine' kanaat getirdik. Bu nedenden dolayı Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararıyla ordudan ihraç etmekteydik.
FETÖ'YLE İLİŞKİM YOK
Anayasa gereği YAŞ kararları yargı denetimi dışında tutulduğundan, ihraç edilenler yargıya başvuramıyorlar düşüncesiyle o zaman YAŞ üyesi Başbakan ve Milli Savunma Bakanı kararlara şerh koyuyorlardı. Umarım şimdilerde ‘Fetullahçılar niye atılmıyordu' diyenler bu açıklamalarımı düşünürler.
Eylemler, vuku buldukları zaman ve koşullar içinde değerlendirilmeli. Benim FETÖ'nün evveli ve sonrasıyla hiçbir ilişkim olmadı. “I” harfi gibi çizgisi belli biriyim. Hayatımda hiçbir zaman “S” harfi gibi olmadım. Hiçbir işimi birileri beni beğensin diye değil, görevim olduğu için yaptım.
SİVRİ SİNEKLER BERTARAF ETTİK AMA..
Zararlılar ünlü söylemde belirtildiği üzere ‘bataklıktaki sivrisinekler' gibidir. Bataklık kurutulmadıkça yok edilemezler. Şimdi bazıları TSK'yı ‘Niçin atmadınız, ne yaptınız?' diye sorguya çekiyor. Biz elimizden geldiği kadar sivri sinekleri bertaraf ettik. Ancak uzun yıllardır var olan bu bataklığı biz kurutamadık.
Bana, “TSK'da bu kadar çok Fetullahçı olduğunu, bunların 15 Temmuz hain darbe girişiminde bulunabileceğini bekliyor muydunuz?” diye soruyorsunuz. Ben 2002-2006 dönemini ve birkaç yıl öncesini değerlendirebilirim. Kuvvet Komutanlıkları ve Genelkurmay Başkanlığı'nın irticai örgütlerle ilgili istihbarat yetki, sorumluluk ve teşkilatı yoktu. TSK istihbarat birimleri sadece savaş istihbaratı konularında faaliyet gösterir.
MİT'TEN GELİYORDU
Bu konular, özellikle irticai faaliyetlerdeki bilgiler, bize MİT tarafından iletilirdi. Emniyet teşkilatının edindiği bilgiler de MİT vasıtasıyla ulaştırılırdı. Bunlar her kademede dikkatle değerlendirilir, eksik bilgiler varsa tamamlanır ve irticai faaliyetlere katıldığı kesinlik kazananların durumu kış aylarında toplanan YAŞ'a getirilirdi.
Orgeneraller, başbakan ve MSB'nin de katılımıyla oluşan YAŞ bu kişiler hakkında karar verirdi. Sayısını tam olarak bilmemekle birlikte çok sayıda askeri şahsa bu uygulama yapıldı. YAŞ kararlarına şerh konulması bu kişilerin ordudan uzaklaştırılmasına mani olmadı.
FETULLAHÇILIK TEHDİTTİ
Şu bir gerçek ki TSK, Fetullahçı hareketi, değişen derecelerde de olsa, daima tehdit değerlendirmelerine dahil etmiştir. İmkân, kabiliyetlerini artırdıklarını MGK'da gündeme getirmiştir. Ancak kendilerini çok iyi sakladıklarını bildiğimiz bu kişilerin bu kadar çok olduklarını benim dönemimde tam olarak değerlendirebildiğimizi düşünmüyorum.
Darbe girişimini yapabilecek seviyeye geldikleri benim komutanlık dönemimde değerlendirilmedi. Bunların kendilerini darbe yapabilecek seviyede görmelerini emeklilik dönemimde, bilgi noksanlığımın da etkisiyle, doğal olarak algılamış değilim. Fakat darbe girişimine kalkıştıklarında bunun başarılı olamayacağını hemen değerlendirdim.