HİÇ'li AŞK!
Bugün Pazar…
Ve…
Mahpus bir şairin/ "tecritteki adamın" sevgiliye mektupları gibi "Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar./ Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün/bu kadar benden uzak/ bu kadar mavi/ bu kadar geniş olduğuna şaşarak/ kımıldamadan durdum…" diye başlayan, kaybedildiğinde/geç keşfedilmiş bahtiyarlığa dizeler düzecek değilim ama ona benzer bir yazı olacak bugünkü galiba…
Çünkü artık adlı adınca bedbaht milli ruhumuzun bir es'e, tatile ihtiyacı var; soluklanmaya ve sirenlerin, top seslerinin, feryat-figanın, isyanın, bini bir para işportaya düşen azarın kuru gürültüsünden duyulmayan seslere; "gönül"e mesela kulak vermeye ihtiyacı var!
En büyük savaşların, göçlerin, sürgünlerin, yoklukların, mezalimin göbeğinde dahi "insan gibi yaşamayı"; insana dair bütün duyguları destanlaştıracak kadar büyük yaşamayı becerebilmiş bir milletin böylesi kalbi felce uğraması "ihtimal" verilir şey miydi?
Hissizleştik;
Eti kemiği yerli yerinde de yüreği unutulmuş imalat hataları gibiyiz derdim endüstriyel birer mamül olsaydık eğer; "yaradan"dan ötürü "vardır bir hikmeti ibrettir belki istediği" diyorum şimdi.
Hissetmeliyiz.
Bu yüzden de; şu ev, aile, çoluk-çocuk gününde, "HİÇ'li" yaşamanın ızdırabını gösterip de nefes aldığımız her ana dört elle sarılmayı sağlayan bir kitap tavsiye etmek istiyorum size:
HİÇ'li AŞK!
Piyasaya çıkalı aylar oldu aslında; ve aylardır elimde, çantamda, seyahat ettiğim şehirlerde, çalışma masamın üzerinde, evimdeki koltukta hep benimle. Tanıyanlar gülümsüyordur muhtemelen okurken bu halin itirafını; çünkü epeydir eş-dost çevresinde alay konusu:
- Hâlâ mı aynı kitap? Bitiremedin mi hâlâ?
Bitirdim.
Lakin her bitirmemden sonra yeniden başladı yüreğim. Tekrar, tekrar. Ve her okuduğumda yeni cümleler buldum HİÇ'li AŞK'ta, her defasında yeni bir duyguyla yüzleştim; kendimden, başkalarından hallerle özdeşleştirdim.
Bir de bolca kıskandım; bu nasıl bir kalemdir, bunlar nasıl daha önce yan yana bu denli yakışacağı keşfedilmemiş sözcükler!
Çok acayip yazmış Asena;
Babası gibi dövüyor cümleleri, sersemletiyor, sonra tam düştüm derken daha önce kimsenin dokunmadığı bir sinir ucu yakalıyor, zıplatıyor insanı olduğu yerde.
***
Asena;
Asena Sevinç…
Benim çocukluğumdan beri "yazı kahramanım" dediğim rahmetli Necdet Sevinç'in kızı.
"Yazılarımı okutmaya fırsat bulamadığım mükemmel insan, kurt başlı altın kalem'e nam-ı diğer küçük dev adam'a, babam Necdet Sevinç'e derin bir hasretle ithafımdır"la veriyor kitap selamını…
"Yazarını kurşunlatan yazılar"ın sahibiydi Necdet Sevinç, şimdi kızı "infazı kelimelerin elinden çıkmış biri" olarak atıyor imzasını.
Hayatın bambaşka gibi görünen yerlerinden ama babasıyla aynı duyguyla yazıyor Asena da;
Aşk'la!
Hani ergen çağlarımızda defterlerimizin bir köşesine not düştüğümüz ve yıllar sonra dönüp dolaşıp geldiğimiz yerde, kendimizi bir kitap sayfasında yine onlara sığınmış halde yakaladığımız Özdemir Asaf, Edip Cansever, Atilla İlhan, Orhan Veli, Cemal Süreya, Ataol Behramoğlu sonra Dilaver Cebeci dizeleri vardır ya, Atsız'ın satır aralarından damıttığımız "aşk";
Abartmıyorum, işte öyle on yıllar sonrasına kalacak, zamanın ve mekanın çok üstünde cümleler kurmuş Asena. Olgun çağlarda yeniden okunduğunda, kafa yormaya değer cümleler…
Mutlaka okuyun bence; mutlaka alın ve başucunuzda tutun;
Nesli tükenmekte olan duygulara hürmeten hiç değilse…
Bu çağın, aşkı aşka teslim ve lakin altında ezilmeden yazabilmiş en güçlü kadını;
Okurların olarak devamını bekliyoruz; dört gözle hem de…