Hiçbir sıkıntı bizi yarı yolda bırakamaz

Hiçbir sıkıntı bizi yarı yolda bırakamaz

Azerbaycanlı sanatçı Kemale Nebibeyova Yeniçağ'ın sorularını yanıtladı.

Haber: Mayis Alizade

30 Ağustos 1971’de Azerbaycan’ın başkenti Bakü yakınlarındaki Sumgayıt kentinde doğan Nebibeyova önce müzik, ardından tiyatro yönetmeni eğitimi gördü. Yönetmenlik alanında yüksek lisans da yapan Kemale Nebibeyova tiyatroda, televizyonda, STK’da çalıştı, kendi tiyatrosunu kurdu. Sanat çalışmalarını 2014 yılında bu yana İstanbul’da sürdürmektedir.

Yeniçağ: İstanbul’da Harı Bülbül isimli tiyatro kurma ihtiyacını neden hisettiniz?

Nebibeyova: Bu ihtiyacı aziz vatan topraklarımızın Ermeni işgali altında bulunduğu sıralarda hisettim. Kendi vatan topraklarında yurtlarını terk etmek zorunda kalmış vatandaşlarımın bu trajedisine dünyadan hiçbir tepki yoktu. İşte bu tepkisizliğe yanıt ararken iletişim kanallarının da hiçbir işe yaramadığını gördüm ve Türkiye’de yapacağım kültürel çalışmalarla yaşadığımız trajedileri dünyaya ulaştıracağımızdan emin oldum. Onca sıkıntıya rağmen burada başlattığım tiyatro çalışmalarımı belirli bir noktaya taşıdığıma inanıyorum. Yönetmen arkadaşım Elçin İmanov’la her şeyimizi memlekette bırakıp İstanbul’da tiyatro kurmamızın çok isabetli bir adım olduğuna inanıyoruz.

2a.png

Yeniçağ: Kafkasya’nın kültür merkezi Şuşa’nın işgalden kurtarılmasından sonra oradan çıkmış önemli kişiliklerin hayatı yeteri kadar araştırılıyor mu? Yoksa Şuşa’ya ticaret ve turizm gelirleri merkezi gibi bakılıyor?

Nebibeyova: Şahsım için bunu aşırı acılı bir konu olduğunu ifade etmem gerekir. Doğası, güzelliğiyle adeta dünyaya meydan okuyan Şuşa’da turizmin geliştirilmesinin maddi getirisi fazla olabilir. Bunu herkes becerebilir. Ancak bir efsane, bir mucize olan Şuşa’nın bize dünya çapında tanınan insanlar verdiği kuşku götürmez bir gerçektir. Gençlerimizin o kişilikleri tanımaması çok üzücü. Bununla ilgili bizim gibi gerçek sanatçılara engel olunması yerine önümüzü açmaları gerekir ki, Şuşa’yı dünyadan daha önce gençlerimize tanıtma fırsatını bulalım. Bu işleri gerçekleştirebilmemiz için ise maddi desteğe ihtiyacın olduğunu çocuk da biliyor. İşin acı tarafı Azerbaycan yönetiminin defalarca ayırdığı paraların amaca uygun şekilde kullanılmamasıdır. Azerbaycan veTürk kültürü denince gözümüzün önüne öncelikle Şuşa’nın geldiğini asla unutmamamız gerekir. Bu kadar basit işte.

Yeniçağ: Harı Bülbül Tiyatrosu’nun Türkiye’deki çalışmalarına ilişkin neler söylemek isterdiniz?

Nebibeyova: Kurumumuzun çalışmaları sadece tiyatro çalışmalarımızla kısıtlı değil. Azerbaycan Tiyatrosu, El Yapımı Sanat Örnekleri, Ressamlar Grubu, Koro ekibimiz, ses sanatçılarımız olduğu gibi belgeseller de yapıyoruz. Bugün benimle birlikte bu ağır yükü taşıyan arkadaşlarımın ismini zikretmemem haksızlık olur diye düşünüyorum: Elçin İmanov, Behram Afsal, Letafet Refik, Vüsale Askerova, Nazlı Bağırova, Hafız Atahanlı, Fuad Kazımov, Tamilla Cabbarova, Engin Aybirdi, Yunus Soyipek... Hâlihazırda tiyatromuzun yeni sezon repertuvarı üzerinde çalışıyoruz. Ve büyük etkinliklere hazırlanıyoruz.

3a.png

Yeniçağ: Şuşa’nın simge şahsiyetlerinden biri olmasının yanısıra aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetinin kurulması ve gelişmesinde etkili rolü bulunmuş Ahmet Ağaoğlu’yla ilgili belgesel yapmanıza ilişkin duyumlar vardır. Bununla ilgili ne söylemek isterdiniz?

Nebibeyova: Evet, Ahmet Ağaoğlu, Azerbaycan ve Türkiye’nin ortak değeri olup şimdiye kadar yaptığımız işlerde Ağaoğlu soyadının ön planda olmamasından üzüntü duyduğumu ifade etmem gerekir. Burada herhangi bir kişiyi suçlamamız doğru değildir, hepimiz suçluyuz. Bugüne kadar yapılan çalışmaları devamı olarak Ahmet Ağaoğlu’yla ilgili yapmayı planladığımız belgeselin Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin çeşitli alanlarda gelişmesine büyük faydasının olacağına inanıyorum.

Yeniçağ: 15 Haziran 2021’de Türkiye ve Azerbaycan Cumhurbaşkanları Şuşa’da iki ülke arasında stratejik iş birliği protokolü imzaladı. Sizce o protokolde kültürel alanda ilişkilerin geliştirilmesini öngören maddelere uygun çalışmalar yapılıyor mu?

Nebibeyova: Gereken çalışmaların yapıldığını söylemem zor. Son on küsür yılını Türkiye’de bu işlere vermiş ve her tür fedakârlığı sergilemiş bizim gibi insanların sayısız müracaatları Bakü’de devlet katında ilgi görmezken özel şirketlere verilen destek hangi mantıktan ileri geliyor acaba? Üniversiteyi üstün başarı diplomasıyla bitirmeme rağmen Azerbaycan Kültür ve Turizm Bakanlığı’na benim diplomasız olduğum yönünde ihbar yapılmıştır. Böyle demagojik ortamlarda bizim kültür alanındaki işlere odaklanmamız hâliyle zor oluyor. Tüm bu sığ durumları ve kısırlıkları biran önce aşmamız gerekir.

Yeniçağ: Siz Azerbaycan Millî Marşı’nın sözlerinin yanı sıra Türkiye’de çoğu insanın bildiği Çırpınırdın Karadeniz şiirinin yazarı Ahmet Cevat’la ilgili de bir etkinlik düzenlemiştiniz. Sizce Türkiye, Azerbaycan şairi Ahmet Cevat’ı yeteri kadar tanıyor mu, tanımıyorsa bunun suçlusu kim acaba?

Nebibeyova: Ahmet Cevat’ı Türkiye’nin daha yakından tanıması için yaptığım ve bundan sonra yapmayı düşündüğüm çalışmaların beni çok mutlu ettiğinden emin olabilirsiniz. Çırpınırdın Karadeniz de Türkiye’nin simge nitelikli kültürel örneklerinden bir tanesidir. Burada gerçekleştirdiğimiz her toplantı öncesinde sözleri Ahmet Cevat’a ait Millî Marşımız seslendirildiğinde çok duygulanırım. Ahmet Cevat üzerine hazırladığımız etkinliklerde hiç kimsenin bize destek olmamasına rağmen biz moral bozukluğu yaşamadan belgesel, tiyatro oyunu ve fotoğraf sergisi yaptık. Kapsamlı bir anma programıydı. Artık ciddi bir deneyim kazanmışızdır. Azim ve kararlığımızın meyvelerini her geçen gün topladıkça çalşma şevkimiz de artıyor. Destek olan ve olmayan herkese, her bir kuruma teşekkür ediyorum. Biz kültür alanındaki çalışmaların önemini anlayan insanlarız,onun için hiçbir sıkıntı bizi yarı yolda bırakamaz.