Hiçbir şey olmasa bile bir şarkı olur artık!

Yine bir nereden baksan tutarsız, nereden baksan ahmakça polemikle kuşatılmış durumdayız. Hangi kanalı açsak, hangi sosyal medya mecrasına baksak, kime kulak kabartsak mevzu Sezen Aksu!

Bir şarkısında "Selam söyleyin o cahil Havva ile Adem''e" demiş.

Ne Diyanet kaldı görüş beyan etmeyen, ne siyasi partiler, ne eğitimciler, ne tabipler!..

Hoş herkesten önce tabiplerin alanına girmeli, belki bu halimiz gerçekten de; orantısız asabiye!

***

Sezen Aksu''yu, dün, "sözlerinin ne anlama geldiğine" bakmaksızın, sırf iktidar politikalarına destek veriyor diye ezbere el üstünde tutanlar, "Minik Serçe''nin cesur yüreği" manşetleriyle baş tacı edenler, bugün yine "sözlerinin ne anlama geldiğine bakmaksızın", sırf iktidara mırın kırın etmeye başladığı için, ezbere üzerinde tepiniyorlar.

Aynı Sezen Aksu''yu, dün "Sazan" diye yerin dibine batıranlar da, bugün sırf muhalefete daha yakın duruyor diye bütün geçmiş abukluklarını, yanılgılarını yok sayıp filozoflaştırıyor, allameicihanlaştırıyor, üzerine lüzumsuz ve de taşıyamayacağı toplumsal payeler yüklüyorlar.

Ne gerek var?

İkisine de!

***

Sezen Aksu''nun şarkıları genele göre güzeldir.

Ancak…

Şimdi FETÖ diye anılan yapının "devlet"i ele geçirme sürecinin "altın vuruşu" sayılabilecek 2010 referandumundaki tutumu ve "Çözüm Süreci"ne verdiği destekle, hiç de güzel sayılamayacak bir fikri çizgiye sahiptir.

Hele ki dönemin AK Parti politikalarını benimsemeyenleri "iki cihanda lekeli" ilan etmiş olması, en az bugün kendisinin maruz kaldığı linçte kullanılan dil kadar hoyrat, düşüncesiz, "cahilce", kaba, kırıcı ve çirkindir.

Bugün, mevzubahis olan şarkı sözlerini tartışmak ise ucuz bir "yanaşmacılık" faaliyeti dışında, olsa olsa ancak abesle iştigal olabilir!

"Durum"ları konuşabilmek, bütün bunları ayrı ayrı ifade edebilmeyi, yerli yerine koyabilmeyi ve birinin faturasını diğerine kesmemeyi gerektirir;

Aksu ve benzerlerinin yanlışlığı kanıtlanmış tercihlerinin faturası, günün sonunda bizim önümüze konmuş olsa bile!!!

***

Keza…

Mevzu sahiden de dinî bir hassasiyetten kaynaklanıyor olsa, iktidarın, cehaleti bizatihi Kur''an''ı Kerim''de belirtilmiş olan Hz. Adem ve Havva''ya "cahil" dediğinde değil memleketin yarısını "iki cihanda lekeli" ilan ettiğinde "Ne diyorsun sen!" demesi gerekirdi Aksu''ya!

Ahiretimize dair hüküm vermenin sonu "şirk"e çıkar sonuçta!

Ha, iktidara yarayacaksa "şirke batmak"ta da bir mahsur yoksa başka!

Evvelce, AK Parti''ye atılan oyun ahireti kurtaracağı savunulabildiğine, Cumhurbaşkanı alenen "Allah''a benzetilebildiğine" göre yok da…

***

Son tahlilde, bu polemikten vatanın milletin hayrına bir şey çıkmaz ama bunca lakırkı, hiçbir şey olmasa bile en "hit"inden, bol nükteli bir Sezen Aksu şarkısına dönüşse de boşa gitmese bari!

İbadet kaydı

----

Geçirdiği trafik kazası sonucu vefat eden, ölümüyle tanıyan tanımayan herkesi yasa boğan futbolcu Ahmet Çalık''ın Kur''an''ı Kerim okurken çekilen görüntüleri yayınlandı.

Görüntüde, merhumun o anlarda görüntüleniyor olmaktan pek de hoşnut olmadığı, "sesli oku" taleplerinden sıkıldığı o kadar belli ki; hiç anlamadım, mahcubiyeti ortadayken niye servis edildi…

Dahası niye kaydedildi…

Çarpıtılmasın diye üstüne basa basa yazayım; Kur''an''ı Kerim okuması değil rahatsızlık duyduğum. Allah bütün dualarını kabul etsin, mekanı cennet olsun… Oradaki o ibadeti kayda alma ısrarından rahatsız oldum. Çalık''ın ibadetini gösteriş olsun diye yapmak istemediği açıkken, etrafının gösterme gayreti?..

Tanımıyorum, bilemem tabii ama acaba hayatta olsaydı kendi arzu eder miydi böyle bir servisi?

Üçüncü doz…

Salgınla mücadelenin her alanında devam eden gevşeme "aşılama"ya da yansıyor sanırım.

Şöyle ki, mRNA aşısı konusunda sıfır deneyimle ve vaka sayısı şimdikinin onda biri bile olmadığı halde endişemizin on bin kat daha yoğun olduğu günlerde yaptırdığımız ilk doz aşılarımız sonrası, hemşire hanımlar ağrı kesici dahil zinhar başka ilaç kullanmamamız gerektiği konusunda uyarıda bulunurlardı.

İkinci doz aşılamalarda, söylenen tür olması koşuluyla ağrı kesiciye vize çıktı.

Geçtiğimiz hafta üçüncü doz aşı randevum vardı. Öncesinde, ilkin Kovid, ardından İnfluenza şüphesiyle test de yaptırdığım bir hastalık süreci yaşadım; bakteriyel enfeksiyonda karar kılındı.

Aşı randevumun olduğu güne kadar antibiyotik kullandım. Aile hekimimi arayıp, bu durumda aşı olmam bir sakınca doğuracaksa randevumu ertelemek istediğimi bildirdim; aşı olabileceğimi söyledi. Oldum.

***

Peki sonra?

İlk iki dozda aşı yerimde kızarıklık dahil en küçük etki hissetmediğim halde üçüncü dozu olduğum günün gecesi yoğun bir kusma hissiyle uyandım. Sabahı sabah ettim. Ertesi gün kol ağrısı başladı. Ağrı aşı yerimde değil koltuk altındaydı. Lenf bezlerimin şişmesine paralel ağrı arttı; dayanılmaz hal aldı.

Nadir ama görülebilen yan etkilermiş.

Araştırdım tabii; hemen ultrasona, mamografiye koşanlar varmış; koşmamak, önce 4-6 hafta beklemek lazımmış. Zira, yan etki "yalancı kanser" teşhisine yol açabiliyormuş.

***

Ağrısı, sızısı bir yana itiraf edeyim yol açtığı stres ve korku yetiyor insana.

***

Ve fakat, bütün bunları "aşı korkusu" yaymak için yazmıyorum.

Yazıyorum çünkü salgınla mücadele politikasının en azından tıbbi ayağının, bu gibi bireysel tecrübelerin/vakaların tasnif ve analiziyle güncellediğini görüyorum.

Yazarın Diğer Yazıları