Hiçbir sanatçı oynayacağı rolü gerçek hayatta görmeden başarıyla oynayamaz

Hiçbir sanatçı oynayacağı rolü gerçek hayatta görmeden başarıyla oynayamaz

Ukrayna’nın Karadeniz kıyısındaki Odessa kentinde gerçekleştirdiği başarılı tiyatro çalışmalarından sonra mesleğini İstanbul’da devam ettiren ünlü tiyatrocu Yelena Golovina ile Yeniçağ adına bir röportaj gerçekleştirdik. Golovina sorularımızı içtenlikle yanıtladı.

Röportaj: Mayis Alizade / Yeniçağ

Yelena Golovina Ukrayna’nın başkenti Kiev’de doğdu. Sanatçı Ulusal Akademik Tiyatro nezdindeki Bale Okulu’ndan mezun olduktan sonra Odessa Akademik Müzik ve Dram Tiyatrosunda çalıştı. Bugüne kadar 40’ın üzerinde eserde görev aldı.

Yeniçağ: Tiyatro sanatçısı olarak kendinizi nasıl tanımlarsınız? Sanat mı sizi bulmuştu yoksa siz mi sanat için dünyaya geldiğinize inanıyorsunuz?

Golovina: Tiyatro sanatının beni bulduğuna, benim ise bu sanata tutkuyla bağlandığıma inanıyorum. Çünkü babam Ukrayna’nın ünlü tiyatro oyuncusuydu. Çocukluğumun tiyatrodaki provalarda geçmesi yaşamımı bu mesleğe adamaya neden oldu. Yani bu mesleğe gelişimi önce kaderim, ardından babam belirlemiştir.

yelena-1.jpeg

Yeniçağ: Tiyatroda yeni bir rol oynamak tamamen yeni bir insan kalıbını bürünmek midir yoksa hayatta var olanları yeniden yaşatmak mı?

Golovina: Kuşkusuz, tiyatroda rol oynamak yeni bir insan karakteri ortaya çıkarmaktır. İsminin boş yere “rol” olduğunu unutmayalım. Ancak hiçbir sanatçının oynayacağı rolü gerçek hayatta görmeden başarıyla oynayabileceğinden emin değilim. Bunu herkesten daha iyi meslektaşlarımızın anlamasından doğal bir şey olamaz. Oynadığımız rollerle biz yeni karakterler ortaya çıkarıyoruz. İşte bundan dolayı insanların bize farklı bakış açısından bakmalarını da doğal karşılamamız gerekir.

Yeniçağ: Ukrayna ve Türkiye’de sanata, özellikle tiyatro sanatına bakışta hangi ortak ve farklı yaklaşımlar mevcut?

Golovina: Aslında tiyatronun evrensel ve kategoryal bir meslek olduğunu da sanatseverlerin bildiğine inanıyorum. Oynadığımız eserlerin orijinal veya çeviri olmasının bizim için farkı yoktur. Makyajdan mimiklerimize kadar biz oynadığımız rollere evrensel hüviyet katmak zorundayız. Yoksa görevimizi başarıyla yapmış sayılamayız. Benim için İstanbul sahnesinde Ukraynalı bir yazar ile Türk yazar Aziz Nesin’in, İngiliz yazar Shekespare’in veya Norveçli yazar İbsen’in eserini oynamak arasında hiçbir fark olamaz. Bizim işimiz en büyük rolden en küçüğüne kadar ciddiyet, sorumluluk ve çalışma disiplini talep etmektedir.

yelena-2.jpeg

Yeniçağ: Türkiye’de tiyatro oyunlarında görev almaktan mutlu musunuz? Burada sanatınızın gereğini sizi tatmin edecek şekilde yerine getirebiliyor musunuz?

Golovina: Türkiye’de bulunmaktan da burada yeni yeni roller ortaya çıkarmaktan da çok memnunum. Hatta buradaki iş temposu bana daha büyük sorumluluklar yüklerken gün geçtikçe kendimi daha da geliştirme olanakları bulduğumu söylemem gerekir. Azerbaycanlı oyun yazarı arkadaşım Firuz Mustafa beni İstanbul’da sanat işlerine büyük emek harcayan Harı Bülbül Vizyon Türk Tiyatrosu Derneği Başkanı Kemale Cabbarova’ya yönlendirdi. Hâlihazırda Kemale Hanımın projelerinde de aktif şekilde görev almamdan büyük mutluluk duyuyorum. İlerleyen dönemde Türkiye ile Ukrayna arasında sanat alanındaki ilişkilerin geliştirilmesine büyük memnuniyetle emek harcamayı planlıyoruz.

Yeniçağ: Türkiye’de toplum sanata yeteri kadar ilgi gösteriyor mu? Bu topraklarda tiyatro sanatının geliştirilmesi için nelerin yapılması gerekir?

yelena.jpeg

Golovina: Türkiye’de tiyatronun gelişmesi için sadece Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın değil belediye tiyatrolarının ve şahsi tiyatroların büyük emek harcaması çok memnun edici durum. Bu hâliyle Türkiye’nin hiçbir ülkeden geride olmadığını söylemem gerekir. Toplumun tiyatroya ilgisi de memnun edici düzeyde olup gün geçtikçe bu ilginin daha da artacağından adım gibi eminim. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın son yıllarda sanatın farklı dallarının yanı sıra tiyatroya da gösterdiği ilgi beni de heyecanlandırıyor ve memnun ediyor.Tüm bu süreçlerin içinde bulunmamdan dolayı mutluyum. İlerleyen dönemde üzerime düşen görevlerin hepsini seve seve yerine getireceğim.

Yeniçağ: Şimdiye kadar oynadığınız rolleri bir yana koyduğumuzda bundan sonra Türk ve dünya oyun yazarlarından kimlerin eserlerinde rol almak isterdiniz?

Golovina: Yönetmen Stanislavski “Oyuncu sahnede ölür” demişti. Bu ilke hepimiz için geçerli olduğu için bizim hep yeni roller arayışında olmamız gerekir. Ukraynalı hemşehrim, Rus edebiyatının en büyük klasiklerinden biri Nikolay Vasilyeviç Gogol ve yine Rus edebiyatının dünya çapında rağbet gören klasiklerinden Anton Pavloviç Çehov’un eserlerinde görev almak isterdim. Tabii ki tüm bunların kararlarını yönetmenlerle birlikte almamız gerekir. Ukrayna edebiyatının beşiği başında durmuş millî şairimiz Taras Şevçenko’nun bazı şiirlerini tiyatro sahnelerinden seslendirmek isterim. Türk edebiyatından Nazım Hikmet’in, Aziz Nesin’in eserlerine hayranım. Görev verilmesi durumunda seve seve oynarım. Azerbaycan edebiyatında ilk komedilerin yazarı Mirza Fethali Ahundzade’nin komedilerinin Türkiye’de sahnelenmesini ve kendimin de görev almasını çok isterim. Tüm hâllerde İstanbul’da bulunmak ve kendimi tamamen tiyatro sanatının emrine vermek beni inanılmaz şekilde mutlu ediyor. Onun için sanatıma bundan sonra da daha sıkı sarılacağım. Bana konuşma fırsatı vermesinden dolayı Yeniçağ gazetesine teşekkürü de kendime borç biliyorum.

Yeniçağ: Biz de bu söyleşi için teşekkür eder bundan sonraki sanat yaşamınızda başarılar dileriz.