Heykelini dikeceklerine lanetliyorlar
"Cizre'de Cemal Temizöz adı faili meçhul cinayetlerle anılır, lanetle anılır" diye yazmış Güneydoğu bilirkişisi(!) Hasan Cemal.
"Normal" bir devlette değil "açılımcı" siyasi aktörlerle, dağdaki terör örgütü üyeleri arasında ulaklık da yapmış kalemşor eskilerinin böyle ulu orta lanetleme, hedef gösterme cüretini bulabilmesi ve bu durumun hiç kimseye rahatsızlık vermemesi; tabiri caizse "Besmele"yle anılması gerekirdi Temizöz gibi bir Türk askerinin isminin;
Şükürle...
Minnetle…
"Normal" bir ülkede PKK itirafçılarının iftiralarıyla 9 kere müebbetle yargılanmış nihayetinde beraat etmiş kahraman bir subayına "madalya" takması gerekirdi bu devletin; milletin kuyruğa girmesi gerekirdi kapısında, on binlerce evladımızın katlinden sorumlu, gözü vatan topraklarında olan bölücü-cani bir güruha yem edilirken sahip çıkmadığı için özür dilemesi gerekirdi...
Temizöz'ü "faili meçhullere fail" olarak yamamak yerine, normal bir ülkede Temizöz'ün şehit askerlerinin, şehit silah arkadaşlarının meçhul olmayan failleri ifşa edilirdi çarşaf çarşaf…
"Normal" bir ülkede muhtemelen heykeli dikilirdi Temizöz'ün tam da Cizre'nin orta yerine; bir çeşit/ibretlik bir "hakimiyet alameti" olsun diye...
Ama işte köpekleri salıp taşları bağlamak gibi ucube bir idari zihniyete sahip anormal fıtratından olsa gerek bu ülkenin;
Haksız yere mesleğinden uzaklaştırılmış, haksız yere cezaevine atılmış, haksız yere itibarsızlaştırılmış ve nihayet, hiç değilse haksızlığa uğradığının tescillenmesi yoluyla haklı olduğu kanıtlanmış bir vatan kahramanını linçe devam ediyoruz, hunharca...
Çok yazık;
Ne kumpaslar, ne açılım şehitleri, hiçbirinden gram ders alınmamış demek ki!
*
"Sarı öküz" kim olacak?
Ee ne oldu?
Eyyy Putin… Eyyy Lavrov… Eyyy Rusya… Eyyy Türkmen soydaşlarımızın yurtlarına bomba yağdıran "zalim Esad'ın zalim işbirlikçileri"…
Şeyyy…
Galiba biz o uçağı düşürmekle hata ettik, galiba çok fena oyuna geldik…
Galiba tam da, hani 1960'da İncirlik'ten kalkan casus uçağın Sovyetler üzerinde düşürülmesinden sonra uluslararası ittifakları keskinleştiren o "yeni dünya düzeni kurma tezgâhı" var ya; hıh işte tam göbeğindeyiz bir kere daha!
AKP'li Yeni Şafak'ın, AKP'li Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi'nin dünkü köşesi hemen hemen bu minvaldeydi. 1965 seçimlerinde yüzde 52 küsurluk oy oranıyla tek başına iktidar olan Süleyman Demirel'in Amerikan üslerinin durumunu revizeyi de içeren ABD'nin pek de hoşlanmayacağı istikamette ilerlemeye başlamasından sonra 12 Mart'la devrilme sürecini ve dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil'in "CIA altımızı oymuş da haberimiz yok" itirafını hatırlatan Selvi, 55 yıl sonra -bir coğrafyanın yeniden dizaynı eşiğinde olunması bakımından aslında benzer bir konjonktürel ortamda- yaşanan uçak düşürme hadisesiyle ilgili "Ankara'ya da hakim olduğunu iddia ettiği" sorularını dillendirdi:
- Neden şimdi?
- Neden Rus uçağı?
- Bu işi bizim başımıza kim açtı?
Selvi'nin aktardıklarına bakılırsa "Hava sahamızı terk etmek üzere olan uçağım neden düşürüldüğünü" anlamayan, bunun bir "zorunluluk" olduğuna ikna olmayanlar hayli fazlaymış iktidarda.
İktidar hakikaten de "Biz aslında yapmazdık ama neden, nasıl olduğunu anlamadık biri bize bu fenalığı yaptırdı" noktasındaysa suçun yıkılacağı bir "günah keçisi" -şöyle en kurbanlık olanından- bulmak zorunda değil mi ilk etapta?
Kim olabilir?
"Uludere"yle benzeştirdiklerine, özdeştirdiklerine göre TSK olabilir mi tehlike anında feda edilecek "sarı öküz"ü bugünlerin?
Neden olmasın?
Daha önce olmadı mı; güçlü durması en lazım geldiği zamanda çözmediler mi Türk ordusunu?