Hesap sormak mı? Haydi soralım.
Türkiye’deki tüm araç, konut ve arsa satışlarında açıktan para verilir.
Bunu ben de bilirim, her Türk vatandaşı da bilir.
Konumuz AKP’nin son kumpası.
CHP İstanbul İl Başkanlığı binasının 5 yıl önce satın alınması sırasında elden ödenen nakit paranın sayılmasının görüntüleri.
Adalet Bakanı’nın başlattığı soruşturmanın hukuki boyutunu sorduğum hukukçu Ömer Faruk Eminağaoğlu dedi ki;
-“CHP'de 'para sayma' görüntüleri için 3 isim ifadeye çağrıldı.
Ceza Muhakemeleri yasasının 217/2 maddesine göre ‘hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen kanıtlara dayanılamaz.’
Bu durum nasıl görmezden geliniyor?
Hem de olmayan suç için savcılık soruşturma açıp ifadeye çağırıyor...
Bu savcılar hakkında suç duyurusu yapmak için CHP’liler kalabalık biçimde HSK'ya gitmeli ve tepkiler sadece söylemle değil eylemle de ortaya konulmalı.”
“Bankayı portakal gibi sattım” kitabının yazarı eski gazeteci ve duayen emlak danışmanı Salim Taşçı’ya bu konudaki tüm iddiaları sordum.
Taşçı dedi ki;
“Bina, konut, iş yeri ve arsa satışlarında tapu işlemine başlarken gerekli evraklar arasında yerel belediyeden alınan rayiç bedel değerini gösteren ıslak imzalı ve mühürlü resmî belgeyi tapu memuru ister.
Satışlar kesinlikle bu rayiç bedel değerinin altında yapılamaz. Üst sınır ise yoktur.
Türkiye’deki tüm tapu işlemlerinde gerçek satış değerleri yüksektir ancak belediye rayiç bedelleri ise semtlere göre değişir.
Örneğin eski bir bina satışında belediye rayiç değeri, gerçek değerin beşte veya altıda biridir.
Tapu harcı toplam yüzde 4’ü genelde alıcı öder.
Bu harç yüksek geldiğinden belediye değeri ile gerçek değer arasındaki farkı alıcı satıcıya elden ödüyor.
Satıcı ise elden aldığı bu bedeli Maliye Bakanlığı vergi uzmanlarının incelemesinden kaçınmak üzere zaman içine yayarak bankaya yatırabiliyor.”
Ben de Taşçı’nın, “Üst sınır ise yoktur” vurgusunu 30 sene önce yaşadım.
Aldığım bir konut için Çankaya Belediyesinden eski parayla şu belgeyi aldım:
-“Rayiç bedeli 120 milyon liradır.”
Fakat evi 550 milyon liraya aldım. Dürüst bir gazeteci olarak medyaya da haber olmak istemediğim için o tarihte toplamda yüzde 3 olan tapu harcını tam yatırdım.
Aradan 5-6 ay geçti. Bir yazı ile Maliye Bakanlığı Veraset ve Harçlar Vergi Dairesi’ne davet edildim.
Vergi denetmeni beni müdürün yanına çıkardı ve şunu söylediler:
-“Orhan Bey yaptığınız işlem olması gerekendir teşekkür ederiz. Ancak bu beyanınız üzerine o mahalledeki tüm evlerin tapu işlemlerini incelemeye aldırdık. Gerek tapu değerleri gerekse satıcıların banka kayıtlarını karşılaştırarak yürüttüğümüz soruşturma sonucu vatandaşlara cezai işlem uyguladık.
Maliye Bakanlığı adına teşekkür ediyoruz ama vatandaşlardan çok ah aldınız…
Ayrıca belediyeye de resmî yazı göndererek gerçek rayiç değer tespiti yapmalarını istedik.”
Şimdi yandaş medyanın tetikçilerinin bir kaşık suda fırtına yaratmaları karşısında ben de soruyorum;
İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış’ın birkaç tane para sayma makinesi ve milyonlarca para ile yakalanmasının sonucu ne oldu?
Bilal Erdoğan’ın babası ile tapelere yansıyan para aklama işlemlerinin sonucunda ne oldu?
Egemen Bağış ve Zafer Çağlayan’ın Reza Zarrab’la ilgili iddia edilen akçalı ilişkileri ne oldu?
2020 yılında Başkent Gaz’ın Kızılay aracılığı ile TÜRGEV’e aktarım yapılması şartı ile Ensar Vakfı’na 8 milyon dolar vererek vergi kaçırması ne oldu?
Erdoğan ailesinin Türken Vakfının Amerika’nın New York kentinde gökdelen, Michigan'daki Muhammed Ali’nin çiftlik evini milyonlarca dolara almasının hesabı ne oldu?
Erdoğan ve ailesi ile vakıflarının yurt dışında 104 milyar dolarları var mı?
Siyasette final aşamasında olan Erdoğan ile ailesine Michigan'da yaşamak da çok yakışır değil mi?
Yandaş medyanın tetikçileri, haydi cesaretiniz varsa bunları da sorgulayın…
Hesap sormak mı? Haydi soralım.