Hesap sormak Bakan Hanım'a düşer...
Bakalım daha neler göreceğiz, duyacağız...
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesinin görüşüldüğü sırada CHP Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet ifşa etti:
Kütahya Belediyesi "Evlilik ve Aile Hayatı" kitabı hazırlamış. Buna göre;
"Çalışma hayatında kadın iş yerinde kocasından daha yakışıklı erkeği görürse gönlü ona kayabilir, kırsın dizini otursun"muş.
"Çalışan her iki kadından biri tacize uğrar, çalışma hayatı kadının kocasına karşı olan cinsel görevini olumsuz etkiler"miş.
" Sevişirken konuşursan çocuğun kekeme olur"muş.
" Çok eşlilik yararlıdır, hatta huysuz karısı olan erkek kadını boşayıp başka bir erkeğe bela etmek yerine, ikinci eşi alıp ilk eşin rekabet duygularını harekete geçirip onu dize getirse daha iyi olmaz mı"ymış.
***
Öyle mi?
***
Aynı zamanda "kadın"ı hedef alan/hedef gösteren bütün bu iddialara, isnatlara cevap yerine de geçecek tepki, CHP'nin kadın milletvekilleri veya CHP Kütahya İl Başkanı'ndan önce, keşke Bakanlar Kurulu'nda 26 erkek bakanla birlikte görev yapan AKP'li Fatma Betül Sayan'dan gelseydi...
Tıpkı çocukları istismarcılarıyla müebbet tecavüze mahkûm edebilecek düzenleme girişimine karşı olduğu gibi bu "kafa"ya karşı da siyasi etiketlerden arınmış olarak mücadele etmek gerekli.
En nihayetinde, yoğun ve hızla yükselen bir akademik/siyasi kariyerden gelen Sayan da, AKP'li daha nice aktif kadın da böyle konumlandırılmayı istemiyorlardır değil mi!
***
Mış gibi...
Ayşenur Arslan, birlikte program da yaptığı Hüsnü Mahalli'nin tutuklanmasından sonra Halk TV'deki son yayınını yaptı ve gazeteciliği bıraktığını açıkladı.
Arslan, kendi "öteki"lerine dönük haksızlıkları görmezden geldiği gerekçesiyle zaman zaman eleştirdiğim bir gazeteci.
Ama...
Yiğidi öldür hakkını yeme...
Veda programındaki "Gerçekten artık mış gibi yapamayacağım" sözleri, kimimizin az, kimimizin çok ama hepimizin içinde bulunduğu halin itirafı değil mi!
Şapkasını önüne koymaya kalksa bugün Türkiye'de kaç gazeteci bu işi hakkını vere vere yapabildiğini söyleyebilir?
Sadece iktidar baskısı altındaki, başının üzerinde işsizlik, gözaltı, tutukluluk tehditleri Demokles Kılıcı gibi sallanan muhalif medya mensupları değil, iddia ediyorum, iktidar yanlısı gazeteciler de otosansür uygulamak zorunda kalıyorlar kendilerine...
***
İnsanı maymuna benzetme özgürlüğü!
Yargıtay'ın, müzisyen Hayko Cepkin'e "maymuna benziyor" diyen Davut Güloğlu hakkındaki tazminat kararını bozmasından sonra İstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde yapılan ilk duruşmada Güloğlu beraat etti.
Bu davada, davacı ile davalı yer değiştirmiş olsaydı...
Yani...
"Maymuna benziyor" benzetmesini yapan, Yenikapı mitingine "şov" diyen sanatçı Sıla Gençoğlu'na da küfretmişliği bulunan Davut Güloğlu değil de Hayko Cepkin, sırf fiziksel özellikleri yani Allah'ın yaratımından ötürü maymuna benzetilen de "muhalif bir duruşa" sahip Cepkin yerine Davutoğlu olsaydı...
"Maymuna benziyor" lafı "eleştiri sınırlarında" sayılır mıydı?
Biz mesela, gazeteci olarak memleketi idare edenler hakkında "maymuna benziyor" yazsak her kafamız bozulduğunda;
Bu karar emsal alınarak "eleştiri sınırlarında" sayılır mı?
***
Başka sorum yok!
***
AMBARGO TV
----
15 Temmuz gecesi karşı karşıya kaldığımız ihanetten sonra merkez medyada hiçbir TV kanalına çıkarılmadığını söyleyen Ümit Özdağ, "yeni nesil" bir çözümle internet üzerinden kendi televizyon yayınını yapmaya başlamış;
AMBARGO TV.
Anlamlı.
***
"Televizyona çıkarılmamız yasak... Referanduma gidilirse mitinglerimize de sıkıntı çıkaracaklar. Topluma ulaşmak için yaratıcı olacağız" diyor Özdağ.
Haksız da sayılmaz.
Yeni/alternatif/sosyal medya, yazılı ve görsel basının ambargosunu hükümsüzleştirebilecek güçte artık. Özellikle de genç nüfus üzerinde.
Lakin...
Bir de "sosyal medya"nın ne olduğundan dahi haberdar olmayan, bu çağda hâlâ köyüne gelecek suyun, karda kışta okula, hastaneye ulaşmasını sağlayacak yolun derdiyle boğuşan ve nicelik olarak da belirleyici durumda bir nüfus da var ülkemizde.
Dolayısıyla AMBARGO TV gibi alternatif yollara "evet" ama "yetmez".