Herkes sorumlu!..
Batan gemiyi herkesten önce neden farelerin terk ettiğine dair enfes bir yorum okuyordum Hayat Masalı adlı yeni keşfettiğim kişisel weblogda:
"... Farelerin terk ettiği gemiler batar. Yani farelerin terk ettiği gemiler batacak olan gemilerdir. Fareler gemideki neredeyse en eski çalışanlardır. Bazıları geminin omurgası konurken orada olan farelerin bilmem kaçıncı nesil torunudur. Onlar geminin en küçük noktasına kadar her yerini bilirler. Gemi neye dayanır? Onlar bilir. Delik nerede açıldı? Onlar bilir. Kaç kuvvette rüzgâra kirişler dayanır? Onlar bilir. Dalgaların şiddetine gemi dayanır mı? Onlar bilir. Dalgaların daha da şiddetlenip geminin dayanamayacağı hale ne zaman gelir? Onlar bilir. Kaptan bu durumu kurtarabilir mi? Onlar bilir. Gemide stres ne zaman yükselir? Onlar bilir. Onlar her şeyi duyar..."
***
Hemen hemen aynı dakikalarda düştü internet sitelerine, iktidar medyasının "en eski çalışanlarından/mensuplarından" Yusuf Kaplan'ın "Yeter ya batırdılar memleketi" diye isyan ettiği haberi!
"Sıfır Sorun, politikası fikir olarak süper ama romantik. Hiçbir karşılığı yok bunun. Bölgedeki gerçeklerle örtüşmüyor..."
"Jölelilerle, şunlarla, bunlarla gaz veriyorlar; memleketi batırdılar..."
Üstelik de Kaplan bütün bu eleştirileri -canlı yayının şükredilesi azizliği işte- sair zamanda iktidara gözünün üstünde kaşın var demenin bile mümkün olmadığı TRT'nin ekranından yöneltmişti.
***
"Gemicikleri..." olsaydı bu kan deryasında alabora olan sadece, arkanıza yaslanıp, ellerinizi ovuşturarak izleyebilirdiniz elbet bütün bu olup biteni; ama batan "Yavuz", "Hamidiye", "Barbaros", "Muavenet", "Kocatepe"...
"Kılıç Ali Paşa" batan... "Turgut Reis"... "Alçıtepe"... "Yıldırım", "Gelibolu", "Gökova", "Oruçreis"...
Batan vatan!
Ne yapmak lazım o zaman?
Her şeyden önce kendi kendine dürüst olmak galiba!
Üç gündür Cumhurbaşkanına, Başbakana, Bakanlara "sorumlusu sizsiniz istifa edin" diyenlere şöyle bir bakıyorum da;
Ya siz?
Cumhurbaşkanı'nın Cumhurbaşkanı, Başbakan'ın Başbakan, Bakanların Bakan olmasının sorumlusu da siz değil misiniz?
Aslen, 7 Nisan 2003 günü ABD'li işgalcilerin tanklarını Saddam'ın "Başkanlık" sarayına dayayıp da, "Bağdat'ın düştüğünü" ilan etmelerinden pek de farkı olmayan 17 Şubat 2016 akşamından sonra, tarihin ve coğrafyanın bize aktardığı tecrübelerden, tanıklıklarımızdan az buçuk ders alabilme kabiliyetine sahip hiçbir idareci bulunduğu koltukta bir daha oturmamalıydı.
Ama...
Onların o koltuklara oturduklarında nelere sebep olabileceklerini öngören ve bunu öngördüğü halde engelleyemeyenler de oturmamalı!
Terörist saldırıların bir türlü engellenemiyor olması, istihbarat zafiyeti, kaos, delik deşik sınırların canlı bomba süzmesi ülke topraklarına hepsinin vebali iktidarın boynuna...
Ama bütün bu fenalıkların sebebi olanların bir kere daha iktidar olabilmesinin vebali de muhalefetin boynuna...
Herkesin kendine göre en ve tek masum, herkesin karşısındakini göre "tek suçlu" olduğu bu tiyatro perdelerini bir kapatsın önce.
Sonra, iktidar, muhalefet, ordu, medya, sermaye, akademi, sivil toplum, "sokaktaki adam" vs. vs. herkes kendi konumunun yüklediği sorumlulukla yüzleşsin... Kendi menfaatlerini "millî menfaat" gibi pazarlamaktan vazgeçsin... Ki "ne yapmak lazım"sa konuşmak yerine uygulayabilelim!