Herkes gider Mersin'e... (03 Mayıs 2017)

Makedonya Ohri şehrinde bulunan ''Ohri Pir Hayati Halveti Tekkesi''ni gezmiştik. Tekkenin son postnişini Erol Şeyh bize tekkeyi gezdirdi ve bilgi verdi. Tekkenin Osmanlı İmparatorluğuna hizmetini gösteren belgeler gösterdi. Kendisi ve lise öğretmeni olan eşi Linda, çağdaş, Atatürkçü ve Türkiye sevdalısı insanlar olarak çok dikkatimizi çekmişti.

Türkiye'ye gelince bir haber okudum... ''İsmailağa Cemaati'ne yakın olduğu iddia edilen Kıyam-Der ve Fatih Medreselerine bağlı iki grup Umre için gittikleri Mekke'de, otel lobisinde kavga ettiler. Çok sayıda insan yaralandı.''

İsmailağa Cemaati de, Nakşibendi tarikatına bağlı bir cemaattir. Ancak Ohri'deki Halveti Tekkesi siyasi işlere karışmaz. Kendi felsefesi içinde ritüellerini yerine getirir.

Dünyada bilim ve teknoloji merkezleri açma yarışı varken, bizde cemaat kavgaları, İmam Hatip Okulu açma yarışı var. Bu yarışı bizzat hükümet üyeleri söylüyor.

Aslında tarikat ve cemaat kavramları kafa karıştırıyor. Türk Dil Kurumu sözlüğünde cemaat; 1-Bir imama uyup namaz kılan kişiler, 2- İnsan kalabalığı, 3- Bir dinden veya soydan olanların topluluğu (Rum cemaati-Musevi cemaati) şeklinde yer alıyor.

Hristiyanlıkta kilise cemaatlerinin de olduğunu biliyoruz.

Türkiye'de cemaat dediklerimizin hepsi dört tarikata bağlı görünüyor. Bu dört tarikat içinde 33 cemaat ve fraksiyon görünüyor.

Tarikatların tamamı Anadolu toprakları dışında kurulmuş... Kadiriler İran'da, Rufailer Basra-Irak'ta, Halvetiler Harzem-İran'da ve Nakşibendiler Buhara- Özbekistan'da kurulmuştur.

Tarikat ve cemaatler siyasete karışmadığı takdirde, kendi tarzlarına ve ritüellerine kimse müdahale etmiyor. Ancak önce siyasi partiler ve özellikle AKP bu grupları kullanıyor. Buna karşılık bunlar da devlet imkanlarından ve kaynaklarından yararlanmak istiyor. Ortaya iki sorun çıkıyor... Birincisi; Siyasi İslam eğilimi... İkincisi; Devlet imkanlarından yararlanma yarışı. Fetö darbe teşebbüsü bu durumu daha net ortaya koydu. Eğer Fetö cemaati dünya işlerine ve siyasi alana bu kadar girmemiş olsaydı, bir darbe yapmaya kalkar mıydı?

Öte yandan basında sık sık camide siyaset yapıldığı yazılıyor. Söz gelimi gazetelerde ve Youtube'da şöyle bir haber vardı... ''Modoko Camii imamı olduğu ileri sürülen Hüseyin Güleç, cuma vaazında başkanlık sistemine 'Hayır' diyenleri gafillikle suçluyor.. Bir yurttaşın, imama, "Hocam hepimiz camideyiz. 'Hayır' diye düşünenler de var. Cami burası" demesinin ardından alkışlarla imam protesto ediliyor. İmam lafını değiştirmek zorunda kalıyor."

Dinin siyasette kullanılması ve siyasi İslam, hem dinimize zarar veriyor, hem de toplum huzurunu bozuyor. Mütedeyyin insanları üzüyor.

Önceki akşam Deniz Baykal CNN'de Fatih Sultan Mehmet'in Edirne'de ''İşgal ettiğiniz yerlerde insanların dinini, inancını sormayın. Aç mı, tok mu olduklarını sorun'' diye vezirleri ve yöneticileri uyardığını söylemişti.

Fatih'in fermanı da;

"İnsanlara Allah'ın soracağı soruları sormayacaksınız.

Kulun kula soracağı soruları sorun.

Aç mısın, susuz musun,

geçinebiliyor musun,

evin var mı, hasta mısın,

sağlıklı mısın, evinde hasta var mı?

diye soracaksınız.'' şeklindedir.

İşin püf noktası Laikliktir. Laikliği hakkıyla uygularsak, din de zarar görmez, insanlar da zarar görmez.

Yazarın Diğer Yazıları