Her zaman mı!
Mevzu başka olsaydı "yüzyılın şakası" derdim; kırıma, katliama dair yazarken elim varmadı.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert, Türkiye'nin Barzani'yi tehdit ettiğini ve bundan çok da memnun olmadıklarını belli eden açıklamasında "Irak halkı için güvenlik istiyoruz. Her kimden gelirse gelsin kesinlikle şiddete karşı duruyoruz. Bu çok açık. Şiddete her zaman karşı çıkarız" dedi ya... Sormadan olmazdı;
Her zaman mı?
***
Hiç öyle uzaklara; Vietnam'a, Kamboçya'ya, Şili'ye kadar götürmeye niyetim yok kimseyi. Amerikalı Sözcü, şiddete asla izin vermeyeceklerini söyledikleri Irak'ta, 1 milyondan fazla sivili kim katletti, bunu cevaplasın kafi!
Tek örnek vereceğim; Felluce'den. Üstelik de "batılı" yayın organlarına çalışan gazetecilerin gözlemlerinden:
Dahr Jamail anlatıyor: Ben ordayken Amerikalılar tarafından vurulmuş sayısız kadın ve çocuk kirli kliniklere koşturuluyordu, feryat eden aile üyeleri yaralılarını içlerine taşırken arabalar yaya kaldırımlarına taşmışlardı... Küçük çocuk, doktorlar hayatını kurtarmaya çalışırlarken gözleri sabit boşluğa bakarken sürekli kusuyordu. Yarım saat sonra ikisi de hayatta olmayacak gibi görünüyordu... Kliniğe ulaştırılan son iki kurbanın misket bombası tarafından vurulduklarının söylendiği ile ilgili haberler vardı--çok feci bir şekilde yanmışlardı ve bedenleri paramparçaydı.
***
Rahul Mahajan anlatıyor: Aynı zamanda bedeninin üst tarafı yanmış ve uyluğunda büyük olasılıkla bir misket bombasından gelen parçalar tarafından oluşmuş yaralara sahip bir adam gördüm; feryat figan halindeki akrabalarının çılgın manzarasında isyancı olduklarını doğrulayacak hiçbir şey yoktu.
***
Hamile kadınları toplayıp hastaneye kaldırmak için devriye gezen ambulansta bulunan İngiliz gözlemci olan Jo Wilding anlatıyor: Bir kurşunun ambulansa çarpmasıyla eş zamanlı olarak bazı şeyler elimi kapladı, bazı plastik bölümler yerlerinden sökülmüş camdan uçuşuyorlardı. ABD üniformaları içindeki adamların silüetlerini izledik. Bir kaç kez daha ateş edildi. (...) Kızgındım. Ambulans olduğu açık bir araçta elektriği olmayan kuşatma altındaki bir şehirde herhangi bir tıbbi bakım olmadan doğum yapan bir kadına ulaşmaya çalışıyoruz ve siz bize ateş ediyorsunuz. Bunu nasıl yaparsınız?
Bir adam vardı beyaz elbisesinin içinde yüzü koyun yerdeydi, sırtında küçük yuvarlak bir leke vardı. Ona doğru koştuk. Yine sinekler bizden önce varmışlardı. Dave omuzlarından bende ayaklarından tutup sırt üstü sedyeye koyduğumuzda Dave elini sırtından girip adamın kalbini durduran kurşunun açtığı delikten göğsüne götürdü. Elinde hiç bir silah yoktu. Adamın yanına ulaştığımızda çocukları dışarı çıktı ağlayıp feryat ettiler. O silahsızdı deyip ağlıyorlardı. O silahsızdı...
ABD'nin Felluce'de ağır kimyasallar kullandığını, parçalanmış cesetlerin yapıştıkları yerlerden ancak kazınarak çıkarılabildiğini, kimse de bununla uğraşmadığı için bu insanların ölülerinin sokak köpeklerinin yemesine terk edildiğini anlatan daha onlarca tanıklık yayınlandı.
***
Türkiye'deki iktidarın Irak'ın kuzeyine dönük politikasını eleştirmek ayrı şey, onu layığıyla yaptığımızı düşünüyorum. Lakin, Türkiye'ye "insanlık" ayarı vermek de bin yıl çamaşır suyuyla çitilese ellerindeki kanı yine de arındıramayacak durumdaki ABD'ye mi kaldı!
O kadar uzun boylu olmamalı.
Sadece son 1 yıl içinde Irak'a attıkları 12 bin 95 bombanın içeriği gül yaprağı mıydı?
Tomahawk'lar beyaz güvercin mi fırlatıyordu gökyüzüne!
***
"Devlet" gerek!
Kerkük'ü "5 bin gönüllü ülkücü"yle savunmak "millet"e dair umutlarımızı yeşertmeye yarar belki ama "millet"ten ziyade "devlet" değil mi her anlamda eksikliğini hissettiğimiz şu anda? "Devlet" olmanın gereği yapılacak mı, ondan haber versin biri topluma!
***
Bayraksızlara "İbret" turu
Zeynep Bilgehan ile birlikte Hürriyet'e "Suriye'deki hayat"ı aktaran Sebati Karakurt, "liberal takılanların bazen çok da gerekli görmediği , önemsemediği bayrağın ne demek olduğunu orayı görünce anladık" diyor.
Sahiden de bu idraki yaratıyorsa Türk bayrağına dil uzatan yandaş kalemşorlar da Halep'e gitmeli mutlaka!
***
Adana uyuma "Karsanbaç"a sahip çık!
Türk Dil Kurumu'nun, yabancı dillerden giren sözcükleri "Türkçeleştirme" faaliyeti çerçevesinde "Smoothie"ye "karsanbaç" denmesine karar verilmiş. "Smoothie"ye "karsanbaç" diyeceksek, Adana'nın meşhur, öz-hakiki "karsanbaç"ına ne diyeceğiz peki?