Her şey ortada
Ergenekon, Türkler için kutlu bir kavramdır. Siyasi bir davaya bu isim verilerek Türklere ait bir değer kirletilmek istenmiştir. Ancak mahkemenin verdiği karara gösterilen tepkiler ortaya koymuştur ki kavram kirletilememiştir ve kirletilemeyecektir. Davaya inanan inanmayan hemen herkes bunun siyasi bir hesaplaşma olduğunda hemfikirdir. Bir ülkenin Genelkurmay Başkanı terör örgütü yöneticisi kabul edilince, yıllarca onunla birlikte çalışan hükümet ve devlet başkanının ne kabul edilmesi gerektiği de şimdi sorgulanmaktadır.
Basın yayın organları ve siyasiler bu davayla ilgili olarak sadece belli isimlerden bahsediyorlar. Davanın gayrimeşru olduğunu söyleyenler dahi sadece belli isimleri telaffuz ediyorlar. Ben bunun, davada yargılanan yüzlerce kişiye haksızlık olduğunu düşünüyorum. Dava gayrimeşru ise Sevgi Erenerol’a, Kemal Kerinçsiz’e, Veli Küçük’e yapılan da zulümdür. Şimdi size Kemal Kerinçsiz’in tutuklanmasıyla ilgili süreci kısaca hatırlatmak istiyorum.
13 Aralık 2007 tarihli Hürriyet’in haberine göre “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 2000 yılında Avustralya SBS Radyosu’na verdiği demeçte teröristbaşı Abdullah Öcalan’a ’sayın’, şehit askerlere hitaben ise ’kelle’dediği iddiasıyla, şehit ailelerince açılan manevi tazminat davasında suçlu bulundu. Kartal 2. Sulh Hukuk Mahkemesi, önceki gün verdiği kararında Başbakanı 3 YKr tazminat ödemeye mahkûm etti.”
Şehit ailelerinin avukatı, yani Başbakanı tazminata mahkûm ettiren Avukat Kemal Kerinçsiz’dir. 09 Ocak 2008 tarihli Hürriyet’ten Başbakan’ın bu karara tepkisini okuyoruz: “Şu olaya bak, üç kuruşluk tazminat. Ne demek bu? Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nı ben manevi tazminata mahkûm ettirdim... Olmaz böyle şey. Hukuk bu kadar zedelenmemeli, bu duruma getirilmemeli. Nefislerimizi tatmin için bu tür kararlar verilmez.”
Başbakan’ın bu tepkisinden 13 gün sonra 22 Ocak 2008 tarihli gazeteler, Kemal Kerinçsiz, Veli Küçük, Güler Kömürcü ve Sevgi Erenerol’un da aralarında bulunduğu 22 kişinin gözaltına alındığını haber vermekteydi.
Bu gözaltılardan sadece iki gün sonra 24 Ocak 2008’de Başbakan’ın söylediklerini Zaman’dan takip edelim: “Emniyet ile yargıyı tebrik ediyorum. Son olay gerçekten yürütme ve yargının gayet güzel bir dayanışma içinde bu işi yürüttüğünü gösterdi. Demek ki bu, dayanışmanın neleri olumlu istikamete götüreceğini gösteriyor. Geldiğimizden bu yana çetelere karşı mücadele ediyoruz. Bu son operasyonda önemli olan yürütme ve yargının gayet güzel bir dayanışma sergilemesidir.”
Her şey ortada değil mi? “Yürütme ve yargı gayet güzel bir dayanışma” sergiledi; bu dayanışma sayesinde Başbakanı manevi tazminata mahkûm ettiren Kemal Kerinçsiz ve daha yüzlerce iktidar muhalifi tutuklandı ve başta müebbet olmak üzere birçok ağır cezaya çarptırıldı.
Ve yine her şey ortada.
“Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesi yakınlarındaki Kato Dağı’na çıkan binlerce kişi, PKK’nın 15 Ağustos 1984 tarihinde yaptığı ilk silahlı eylemin yıldönümünü kutladı. Önceki geceyi dağda geçiren göstericiler tepelere yaktıkları ateşle ’Apo’ yazarak sabaha kadar kutlama yaptı... Kutlamaların yapıldığı alana, Abdullah Öcalan’ın dev posteri, PKK’yı sembol eden bayraklar ve çatışmalarda yaşamını yitiren PKK’lıların fotoğrafları” asıldı... “Saygı duruşu ve Kürt ulusal marşı olarak kabul edilen ‘Ey Rakib’ marşının okunmasından sonra, BDP Beytüşşebap İlçe Başkanı Abdulkerim Ataman, PKK’nın Eruh ve Şemdinli’de yaptığı silahlı eylemlerden söz ederek örgütün yapısını ve gelinen çözüm sürecini anlattı.”
(Hürriyet, 12.08.2013).