HDP ile AKP’nin oynadığı oyun!
Seçim sürecine girer girmez, siyasette birbirinin ikiz kardeşi olan AKP ile HDP’ye bir şeyler oldu. AKP var gücüyle HDP’yi eleştiriyor. Yetmiyor Cumhurbaşkanı Erdoğan da AKP lehine alabildiğine HDP’ye yükleniyor. HDP ise tehdit ve şantaj dili yerine daha mülayim bir bölücü üslupla cevap veriyor. Seçim sürecinde HDP ile AKP arasında kontrollü bir gerilim oyunu oynandığı gözden kaçmıyor!
“Çözüm” ortaklığı bağlamında on iki yıldır devlete ’karakol yapamazsın, baraj yapamazsın, yol yapamazsın’diyenHDP’ye ses çıkarmayan AKP iktidarı, seçim döneminde birden bire şahinleşmiştir.
AKP zihniyeti yolda “PKK’lı teröristlerle kucaklaşan HDP’lilerin fezlekelerini TBMM’ye getirip dokunulmazlıklarını kaldırmazsak... Millet de Allah da bizi affetmez” diyor. Bu açık taahhüde rağmen AKP, HDP’lilerin dokunulmazlıklarını kaldırmak bir yana HDP’lilerden heyet oluşturarak, İmralı’daki baş teröristle görüşme izni veriyor. Dahası İmralı’yla “Görüşen şerefsizdir, namussuzdur” diyen de milletin aklıyla ve hafızasıyla alay ederek İmralı’ya heyet gönderen AKP’li yetkililerdir.
6/7 Ekim’de halkı sokağa çağıran ve “sokakları Kobani’ye çevirin!” talimatı vererek elliye yakın vatandaşın ölmesine neden olan HDP ve İmralı’daki terörist başıyla ilgili olarak AKP iktidarı kılını dahi kıpırdatmamıştır.
Hakan Fidan, Oslo’da PKK’ya ’özgürlük alanı’açtığından söz etmişti. AKP, PKK’nın bölgede taban tutmasına, örgütlenmesine ve kurumsallaşmasına göz yummuştur. AKP’nin memurları Öcalan’la görüşmüş, söz vermiş, söz almış, mesajını taşımış, ziyaretine süreklilik arz edecek şekilde ekipler göndermiştir. AKP’nin bakanları, Öcalan’ı ve onun siyasi temsilcilerini bir güç odağı olarak kabul ederek onlarla on maddelik ortak mutabakat metnini Dolmabahçe’de kameralar önünde okutmuşlardır.
AKP ile Öcalan’ın ortak projesi olan “Çözüm Süreci” sırasında HDP saldırgan, tehdit edici, devlet, millet ve hukuk tanımaz bir dil kullanırken AKP’nin iktidar yetkilileri alttan almış, olanı biteni görmezlikten gelmiş ve vaziyeti idare etmişlerdir. Seçim sürecinde ise AKP tepeden inmeci, buyurucu, tehdit edici ve dayatıcı bir dil kullanmaya başlamış HDP ise alttan almaya başlamıştır.
Bu, AKP ile HDP arasında bölgede oy devşirmek uğruna karşılıklı biçimde ve bilinçli olarak gerilim yükseltilip alçaltan bir projedir. Karşılıklı mutabakat ve meydan okumalarla yürümektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kürt Sorunu Yoktur... Ne Kürt sorunu yahu!” ile başlayan “Karşı karşıya oturulan bir masa yok. Olması, devletin çöküşü demektir” söylemleriyle devam eden polemik, sonuçta HDP ile PKK’nın karşı pozisyon alışıyla sürmektedir.
HDP’li Önder, ’masa yoktur’söylemine şöyle cevap veriyor: “Ortada bir masa var. O masa da yaklaşık üç ay önce kuruldu. İki tarafına oturan insanlar var ve defalarca bu masada taraflar olarak toplantı yapıldı. Tarihi Dolmabahçe Mutabakatı da bu masada sağlandı”. PKK da HDP’nin elini güçlendirmek için “silah bırakma kongresinin iptal” edildiğine yönelik haberler yayarak zaten hiçbir zaman bırakmayacakları silahı bir koz olarak kullanıyor.
AKP ile HDP, hayat, inanç, can ve mal güvenliği tehdidi üzerinden oy devşirmeye çalışıyor. AKP seçimi kazanmasına giden yolun dünkü çözüm ortakları olan HDP’nin tahrik edilmesi ve cemaatin şeytanlaştırılmasından geçtiğini biliyor. Bu yüzden gerilimi bilinçli olarak artırmaktadır. HDP ise tam tersine yüzde on barajını aşabilmenin yolunun, Batı’ya Türkiye partisi olduğu görüntüsünü vermekten geçtiğini biliyor.
Bu iki partiden birisi milliyetçi olduğuna diğeri ise bölücü olmadığına halkı inandırmaya çalışıyor. Böylece birisi oy diğeri de iktidar devşirmeye çalışıyor. HDP/AKP bunu amaçlamış olabilir. Ancak halk, bu defa kendisinin yanıltılmasına izin verecek midir?
7 Haziran’da cevabı aranan soru budur!