HDP barajı aşamamalı!

İyi niyetinden şüphe edilmeyecek çevre ve insanlarda bile HDP’nin barajı aşmasının Türkiye için daha olumlu olacağı düşüncesinde olanlar var... Bunu iki gerekçeye dayandırıyorlar: 1. Parti Türkiyelileşir... 2. HDP barajı aşarsa AKP tek başına iktidara gelemez...

‘Partinin büyüdükçe, barajı aştıkça Türkiyelileşeceği’ tezi çok ilginç... Ülkedeki etnik atomizasyona hizmete devam ettikten sonra Türkiyelileşmesinin ne önemi olduğu gerçekten muamma... Ayrıca Türkiyelileşmek ne demek? ’Türk’ten kurtulup ‘etnik nötrlenme’ye kavuşmanın bir önceki aşaması değil mi Türkiyelileşmek kavramı?

Dikkat edilirse ‘Türkiyelileşmek’ ifadesi HDP’lilerden ziyade kimi İslâmcı, kimi liberal ve radikal sol çevrelerden geliyor... HDP’nin bu taraklarda bezi yok; İmralı-Kandil hattında belirlenmiş siyasîçizgiyi özenle taşıyor...

Geçtiğimiz seçimlerde ‘Emek Bloğu’ adı altında PKK’nın şemsiyesi altına giren radikal solun büyük bir bölümü, bu seçimde daha geniş bir destekle oraya güç veriyor... PKK ile Türkiyeli Marksist solun ilişkisi enteresan... Doğası gereği ‘etnik’ hareketleri ve milliyetçiliği reddeden Marksizmin bizdeki şubeleri, ‘etnikçi’özelliğini iyice pekiştirmiş olan PKK’nın himmetine sığınmış durumda...

1960’lardan 70’lerin ikinci yarısına kadar Türkiyeli sosyalist örgütlerin içinde yer alan, onların korunaklı alanlarında büyüyen bölücü hareket, bugün Türkiyeli sosyalistlerin büyük bir kesimi için çatıörgüt tayin eder noktaya geldi... PKK, devletle hesaplaşma arzusu hiç bitmeyen ve kendini ’ezik’ hisseden Türkiyeli sosyalistlere bünyesi içinde mevzilenme imkânı sağlarken, ondan da Türkiye’nin farklı bölgelerine kendilerini sokacak bir nevi taşeronluk devşiriyor...

Karşılıklı menfaat ilişkisi... Türkiyeli sosyalistler bu ilişkinin ‘pasif’ tarafı!.. Rollerine razılar ve kan dökücü Stalinist yöntemleri benimsemiş bir örgütü‘demokrat ve beyaz güvercin’ olarak yutturma işini üstlenmiş durumdalar...

HDP’nin barajı aşmamasının bazı sakıncaları olabilirmiş... Meselâ; ‘özerklik’ilân edilebilirmiş, çatışma ortamı doğabilirmiş!.. Bundan daha rezil bir ‘baraj’ savunması olabilir mi? Yani alıştıra alıştıra mesafe alınırken problem yok, cerahat erken patlarsa problem var!..

HDP’nin, daha doğrusu PKK’nın barajı aşması demek, bölücülüğün yeni bir aşamaya kavuşmuş olması, zaten artan uluslararası meşruiyetinin biraz daha pekişmesi demektir... Dünyaya vereceği mesaj açıktır bu başarının: Artık PKK, silahlı terör örgütünden ziyade daha fazla halk hareketidir!..

Ülkenin geldiği şu aşamada, sadece AKP’ye yönelik hesaplar yapmak ve dipten gelen büyük tehlikeleri anlık siyasî muharebeler uğruna görmezden gelmek akıl alır gibi değil... Dün 23 Nisan’dı... İşe bakın Osmanlı topraklarını işgale gelen ANZAK’ların torunları da törenler için İstanbul’a gelmişti... Kendisini korumak için Osmanlı Devleti’nin savaşşartlarında aldığı tehcir kararını‘soykırım’sayan ve bundan dolayı Türkiye Cumhuriyeti’nden hesap sormak için toplanan Ermeni diaspora temsilcileri de İstanbul’daydı...

Tuhaf bir ülkeyiz artık; hem işgalcinin torununu ağırlıyoruz, hem de ‘Soykırım yaptınız, hesap verin’ diyenleri!.. Dünyanın neresinde, hangi devlet tarihin aynı kesitine ait bu tür tiyatroya ev sahipliği yapar?

İşgale gelenlerin ve o yüzyılda Osmanlı’ya dört koldan saldıranların şimdi bizi peş peşe ’soykırımcı’ilân ediyor olmalarındaki çelişki de mi bizi uyandırmayacak?

Şimdi pusuda bekliyor bir kurnazlık... Marksist kimliğini ön plandan geri çekip Kürt ulusalcı kimliğine daha fazla sarılan PKK, istediklerini elde edemez ve açılım çökerse, isyan potansiyelini kaşımak için şu söyleme sarılacak: “Türkler bizi Osmanlı döneminde aldattı... Millî Mücadele ve Lozan sonrasında aldattı... Şimdi yine aldattı...”

Oyun büyük... Elbette mutlak çözüm değil ama HDP barajı aşmamalı, aşamamalı...

Yazarın Diğer Yazıları