Haziran ve Acı Çikolata

“Bilik” Azerbaycan’da ve bazı Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde “Bilgi” anlamında kullanılıyor. “Bil-bilik” ise bana sorarsanız, “bilgiyi bilmek” demek...

Değerli araştırmacı-yazar Erol Bilbilik’in “Haziran” adlı kitabını elime alınca, bunları düşündüm önce.

Nergiz Yayınları tarafından yayımlanan bu kitapta Erol Beğ, Türkiye’de çokça işlenmiş İsrail ve Siyonizm konusunu ele alıyor. Ne ki, bu ele alış, bilinenleri yinelemek, ikinci ve üçüncü el bilgileri temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp sofraya vermek tarzında değil. Yeni belge ve bulgularla, eski çok bilinenler birleştirilerek yeni ufuklar açılıyor okura.

Kitaptan bazı önemli başlıkları fikir verme bağlamında sunayım:

-Arap tehlikesi efsanesi, İsrail tarafından yaratılmıştır.

-İsrail denizaşırı bir ABD üssü haline getirildi.

-İsrail Kürtleri...

-Türk-İsrail gizli ittifakı...

-George Soros ve Türkiye’de yapılanması...

-JakKamhi’nin dostları...

-MosheSharettin’in özel günlüğünden çok özel bilgiler ve Osmanlı Ordusundan İsrail’in en stratejik yerlerine yükselen bu kişinin ilginç öyküsü...

Acı Çikolata’nın tatsız öyküsü

Çikolatanın acısı olur mu? Olur. Çikolatanın ana maddesi kakaonun öyküsünü bilirseniz, bu acılığı rahatlıkla algılarsınız.

Kanadalı araştırmacı-gazeteci CarolOff, işte bu acılığı araştırmış ve ilginç ve korkunç bilgilere ulaşmış, bulduklarını kitap halinde yayımlamış, İletişim Yayınları bu kitabı, dilimize çevirip yayımlatarak çok büyük bir hizmet yapmış bence (Gülgün Ogan Patterson’un çevirisiyle).

Kitap 2008 yılında yayımlanmış. Geç okuduğum ve hakkında geç yazmakta olduğum için çok hayıflandım.

Kakao ağaçları Amerika kıtasında bulundu ve keşfedildi. Aslında Mayalar ve Aztekler, kakaodan ilkel biçimde de olsa yararlanıyorlardı ve “tanrıların yiyeceği” olarak biliyorlardı onu. Amerika keşfedilince emperyalizm kakaoyu da keşfetmiş oldu. Bu keşif, sonra sonra Avrupa’da toz kakaonun üretilmesini, kakao yağının ve sütün karışımından çikolata imaline kadar gitti ve işte bundan sonra da iş çığırından çıktı.

Kakao ağaçları Afrika’ya da taşındı, sömürgelerin en büyük sömürü araçları haline geldi.

Öyle bir sömürü ki bu, kakao ağacından bin bir emekle üretilen kakaonun daha sonra çikolataya dönüştüğünden o üreten ellerin haberi yok, onlar çikolatanın tadını bile bilmiyorlar. Yazarın deyimiyle, “geçimlerini tanrıların yiyeceğinden sağlıyorlar ama cennetten çok uzaktalar.” Kakaoyu toplayan el ile çikolataya uzanan el arasındaki mesafe öyle uzak ki... Ve çocuk işçiler çalıştırılmakta köle olarak. Yazar, Knight Ridder’in “Çocuk köleliği, Amerikan çikolatasının gizli bir katkı maddesidir” sözleriyle vurguluyor bu utanç verici olguyu. Bu utancı araştıran birçok gazetecinin da başını batırmışlar dünya egemen güçlerinin kanatları altındaki sömürücüler ve onların yerli iş birlikçileri. Bu kurbanlardan en önemlisi Fransız kökenli Kanada yurttaşı bir gazeteci olan Guy-AndreKieffer. CarolOff, kitabını, kakao ve çikolata sömürüsünün tüm gerçeklerine vakıf olduğu için canından olan bu gazeteciye adamış.

Yazar, çikolatanın üretim ve gelişim öyküsünü de ayrıntılı ve akıcı olarak anlatıyor...

Batı emperyalizminin bozuk olan sicilinde çikolatanın yeri çok büyük, bu gerçeği bilmekte büyük yarar var, okumak gerek bu kitabı...

Yazarın Diğer Yazıları